ÜYELİK GİRİŞİ ÜYE OL
Anasayfa Şiirler Forum Etkinlikler Kitap Nedir? Bicümle Tv Müzik Atölye Arama Blog İletişim Yazılar
Giriş Yap Üye Ol
Büyük şiir düşüncelerimizi doyurmaz, allak bullak eder. MONTAIGNE Paylaş
ANASAYFA
ETKİNLİKLER
NEDİR?
TİVİ
BLOG
BİCÜMLE
ATÖLYE
ARAMA

Editörden... Hiç Yazasım Yok...

Bu hafta yine hiç yazasım yok arkadaşlar, kelimelerimin tükendiği yerdeyim...

19.3.2012

Editörden... Hiç Yazasım Yok...

Geçen hafta 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü nedeniyle protesto ettiğim için yazmamıştım. Niye mi protesto ettim? İçimden öyle geldi. Kutlanılacak gün mü? Anılması gereken bir gün mü? Neden bunu bir türlü ayırt edemiyoruz. Mazisini bilenler mutlaka vardır. Amerika’da bir tekstil fabrikasında 40.000 işçi tarafından daha iyi çalışma koşulları istenir ve bunun için grev yaparlar. Polisler işçileri fabrikaya kilitler ve o sırada çıkan yangın işçilerin kaçmak istese de barikatlar yüzünden kaçmasını engeller ve çoğu kadın 129 kişinin ölümüne sebep olur. Bu herkese çok fazla dokunur doğal olarak ve cenazeye 10.000 kişi katılır. Aradan yıllar geçer ve 13 yıl sonra bu günü ölen kadınların anısına “Dünya Kadınlar Günü” olarak ANILMASINA karar verilir. Bizde 1921 yılında KUTLANMAYA başlanmış.


Yalnız bizim kutlamalarımız süper bir şekilde oluyor. Yıl boyu elinde bıçakla gezen ve paramparça ettikleri kadın haberleriyle, okula gitmeyen kız çocuklarımızla, sesi yükseldiği için, bir gün yemek yapmayı istemediği için, ihtiyacı olduğundan para istediği için, çalışıp para kazanıp “bu benim param” dediği için, doğru düzgün giyinip makyaj yaptığı için, hakkını savunduğu için dayak yiyerek… Bunlara sebep olan tüm erkeklerin kalkıp bugünü sanki önemsiyormuş gibi, elinde bir sap çiçekle, saçma sapan hediye almalarla, yemeklere çıkmalarla kutladıkları için protesto ediyorum. O gün sabahtan akşama kadar radyolarda, sosyal mecrada, televizyonlarda eşlerine sevgililerine ne hediye alacaklarını soran saçma sapan erkek muhabbetleri dinledim. Yahu önce siz adam olun, insan olun. Bugünün neden oluştuğunu algılayın o bize yeter. Dünya Emekçi Kadınlar Günü olması ne güzel. Şimdi olayın çıktığı tarihe bakın 1857, biz 2012’deyiz halen kadınların evde oturmasına çalışmasın diye uğraşmalarına anlam veremiyorum ben erkeklerin. Bir de bu erkeklere müsaade eden kadınlarımıza bir lafım var. İstemediğiniz şeylere maruz mu kalıyorsunuz? Siz bunu hak etmişsiniz demektir. Nokta!

İşte yazmaya başlayınca böyle konuları çok sinirleniyorum. Geçen hafta yazmış olsam daha fazla istatistiklere göre birçok veri hazırlamıştım. Son anda vazgeçtim. Yine de bunları yazarken çok gerildiğimi söylemeliyim. Ben halbuki herkesin kızdığı umursamadığı “sevgililer günü” nün bile mutlaka yaşımız kaç olursa olsun kutlanmasını savunan biriyim. Fakat layıkıyla kutlanmayan, anılması gereken şeyler layıkıyla anılmadığında çok çok üzülüyorum. Sap ve samanı bir türlü ayırmayı öğrenemedik.


Gelelim bu haftanın önemli olayına. Gerçi bu olay bizim hayatımızı etkileyen ve ben biliyorum sadece bugün hatırlamadığımız, sürekli andığımız bir olay. İnsan kendi tarihini nasıl unutabilir ki? Atamızın bu konuya ilişkin çok güzel bir sözü vardır hatta;

"Bilelim ki milli benliğini bilmeyen milletler başka milletlere yem olurlar." Mustafa Kemal ATATÜRK


Bizler bugün rahat rahat uyuyalım ve kaygılarımız olmasın diye gözlerini bile kırpmadan, malını, mülkünü değil canını feda eden dedelerimizin torunu olmaktan gurur duyuyorum. Umarım ileride bizim evlatlarımızda bizler için böyle hayır duaları ederler. Ya da ülkemizin her bir karış toprağı dökülen kanlarını isyan edecektir. Bu nedenle özellikle anne ve babalara tavsiyem. Lütfen çocuklarımıza tarihimizi sevdirecek her şeyi yapalım. Ne kadar bilgiye sahip olurlarsa yaşanmışlıklar elbette tecrübedir hepimiz için.

Çanakkale Zaferimizin 97. Yıldönümü kutlu olsun hepimize arkadaşlar. Ölen binlerce şehidimiz dedelerimizin ruhları şad olsun.

“Hepsi parlayan yıldız, batmayacak hilâl`di
Hepsi birer Mustafa, hepsi birer Kemal`di
Allah`ın ordusunu yenmek elbet hayâldi
Girmedi kılıç kına, geriye dönmediler !..

Onlar ki al bayrağa rengi veren kandılar
Susmayan ezandılar, okunan Kur`andılar
Vatana aşıktılar, gönüllü kurbandılar
Ellerde taze kına, geriye dönmediler !..”



Çanakkale Zaferi ile alakalı aklımda kazılı tek şiir bu. “Geriye Dönmediler-Kadir Güven” sitemiz şairlerinden ve canım abime teşekkür ederim. Kendi sesinden dinlemek defalarca nasip olmuştur, duygulanmamak mümkün değil.

Bu hafta vizyona yeni giren filmler var, bilmem birini fark ettiniz mi Süpertürk olması rağmen Tamer Karadağlı oynuyormuş başrolde, doğrusu hiç merak etmiyorum. Oscar ödüllerini toplayan filmleri izlediniz mi bilmiyorum fakat onları mutlaka izleyin derim. “Iron Lady” özellikle… Bir kadının iradesi, inatçılığı, güçlülüğü, dik durması ve verdiği kararların arkasında durması ile alakalı çok şey öğrenebilirsiniz. Özellikle hanımlar mutlaka izleyin derim. “J. Edgar” bu hafta bir arkadaşıma söz verdim ikinci kez izleyeceğim. İkinci kez izlenecek bir film değil bana göre. Başrol oyuncusunun yakışıklı olması bile etkilemez beni. Leonardo DiCaprio var çünkü başrolde : ))) Fakat konu sağlam. FBI’ın kurulmasını etkin rol alan Hoover’in hayatı boyunca neler yaptığı anlatılıyor. Elindeki güçleri kendi lehine kullanması, acımasız taktikleriyle insanları kendine düşman etmesine kadar gidiyor. Gay olup bunun bir türlü açıklanamaması da cabası. Hem de 1935 li yıllarda : ))) George Clooney’in Oscar Ödüllerinde de dile getirilen ve bu adam “normal bir vatandaşı bile bu kadar iyi oynar” yorumuyla “Senden Bana Kalan” filminde gerçekten hem duygusal anlar yaşatıp hem normal bir vatandaşı bile tüm harika oyunculuğu ile bizi sahneye kilitlemişti. Hem Leonardo olmasa bile George’nin karizması beni daha fazla etkiliyor demeliyim. The Artist filmine gelince. Başlarda sıkılıyorsunuz ya da ben sıkıldım ama ilerledikçe kendinizi kaptırıp güzel bir film izlemenin keyfini sürebiliyorsunuz. Ama benim için içlerinde en güzeli hangisiydi derseniz. Çok düşünürsem Iron Lady derim ama hepsi aynı aslında şu durumda : )))

Bu arada daha önceki yazılarımda bahsettiğim ve benim gibi birçok kişinin merak ile beklediği Ferzan Özpetek’in filmi “Şahane Misafir”in galası Roma’da yapıldı. 5 Nisan’da burada yapılacak az kaldı, bekleyelim.

Bu hafta 6 film daha vizyona girdi. Ne olduğunu söylemeyeceğim gider öğrenirsiniz. Ben ama en çok “aşk’ım benim” filmini merak ediyorum. İsminden dolayı olmasa da kadınları ilgilendiren her şey beni doğal olarak ilgilendiriyor. O kadar kadınlar hakkında rahat rahat nasıl atıp tutabiliyorum. Bir de genelleme yaparak değil mi ))


Bu arada Bursa’da Kitap Fuarı vardı… Katılan yazarlardan kimi memnun kimi şikayetçi. Kimi diyor ki; “ bizim için çok keyifli geçti, biz okurlarımızla buluştuk ve beklemedik bir kalabalık vardı”. Kimi diyor ki; “yazar çok okuyucu yok”… Eh valla şikayet edenler yazdıklarını bir kez daha gözden geçirsin derim : ))) Çünkü benim geçenlerde bahsettiğim Kütüphane Haritası’ndan bahsetmiştim. Okuyucuların ne kadar çok olduğundan. Türkiye’de kişi başına düşen kitap sayısı 7.2, bu sayıyı 12 yapmak için bakanlık kampanya başlatmış.” Her ay bir kitap” sloganını taşıyor. Okuyucu sayımızın ben kötü olduğunu sanmıyorum. Yoksa bu kadar çok eleştiren, biçen, kesen olmazdı değil mi? Uyduruyorlar mı yani. Hele ben asla : ))) Okumadığım şeyleri anlatmıyorum sonuçta. Fakat bunu yapan varsa asistanları vardır, ben henüz o yaşa gelmedim. Fakat bi zahmet her hafta söylüyorum bu haftada söyleyeceğim. Okuduğunuz kitap isimlerini hatta sevdiğiniz bir bölümü’de bizimle yazı altında paylaşsanız ne güzel olurdu.

Arkadaşlar 31 Mart tarihinde bir saat karanlıkta oturacağız. Neden mi? Sürdürülebilir bir gelecek için. İklim değişikliği, biyolojik çeşitlilik kaybı, su kaynaklarının tükenmesi gibi sorunlarla ilgili olan herkes bu kampanyada bir araya gelecek. 31 Mart 2012 cumartesi günü 20:30’da ışıkları bir saatliğine kapatarak dünyaya olan bağlılığımızı gösterebiliriz. Bu ilk defa yapılmıyor bilenler vardır aramızda mutlaka 2007 de başlamış ve 2010 yılında rekor sayıya ulaşıp dünya çapında yapılan bir kampanyadır. Bireysel olarak hepimizi ilgilendirmekte, bilginize…

Kampanya kapsamında Boğaziçi Köprüsü’nün yanı sıra 250 kurum, 7 belediye, İstanbul Valiliği, binlerce hane 2010 da kampanyaya destek vermişlerdi. Bu yıl ise 26 Mart 2012 günü 20:30-21:30 arasında ışıkların kapanmasını isteniyor. T.C. Ulaştırma Bakanlığı’nın desteği ile Boğaziçi Köprüsü bu tarihte ışıkları kapatacak sembolik yapılardan biri.
Ayrıntılı bilgiyi www.wwf.org.tr adresinde bulabilirsiniz

Size önemli bir haber daha vereyim, belki değerlendirmek isteyen arkadaşlar olabilir. Kültür ve Turizm Bakanlığı, özgün edebi eser üretecek yazarlara projeleri karşılığında maddi teşvik verecek. Yönetmelik Resmi Gazete’de yayınlandı. Bu hizmetin ayrıntılarını Kültür Bakanlığı sitesinden edinebilirsiniz. Artık süper bir projem var kitap çıkartacağım teşvik bulamıyorum demez kimse sanıyorum. : ))

Yeryüzünde İlk Kitap nasıl yapılmış? Bunu bilen var mı?
Şimdi hemen google amcaya soralım bakalım. Haber siteleri çıkacak karşınıza ve orada bir kitaptan bahsedecek. Yazarı Nicholas Carr. “İnternet Bizi Aptal Mı Yapıyor” isimli eserine gelince gerçekten çok merak ediyorum. Bu hafta elimde başka bir kitap var ama bu kitabı bulup hemen okumak istiyorum. İlk Kitabın nasıl yapıldığı ile alakalı hikaye haber sitelerinde var isteyen araştırsın okusun lütfen. Fakat başka neler var merak ediyorum. Gerçekten biz neden bu kadar kolaycı olduk. Okumuyoruz özet geçiyoruz artık her şeyi. Offf ben böyle yapmayı sevmiyorum ama bazen cidden yetişemediğimiz zamanlar oluyor diyenlere cevap veriyorum. Ben uykumdan fedakârlık ediyorum. Bu sayede hem geziyorum, hem okuyorum, hem izliyorum, hem eğleniyorum. Sosyal medya, haber siteleri ve tüm internet sitelerinde sörf bile yapıyorum. Düşmemem lazım lütfen dikkatimi bozmayın ben halen yüzme bilmiyorum çünkü. Sonra köpekbalıklarına yem olmayayım : )))

Güzel keyifli bir haftasonu geçirdim diyemeyeceğim aslında. Sabah spor amaçlı dışarı çıktım. Üzerimde bir ağırlık nedense oturdum kaldım. Güneşi değerlendirin diye o kadar bağırıp çağırdım. Hatta twitter dan bi ton söylendim evde oturanlara ama kolumu kaldıracak halim yoktu. Eve gelen birkaç arkadaşım sağ olsun sohbet muhabbet derken geçti gitti. Yarın işbaşı ve pazartesi sendromu olanlara gülüyorum. Yahu bi gidin çalışın da hayat aksın : ))) Zaten zaman o kadar hızlı akıyor ki haftasonu ne zaman geldi anlaşılmıyor. Bu hafta kimlere teşekkür etmem gerekiyor diye düşünüyorum. Tribünlerden maç izleme isteğimin birçok sebebin sahibi Önder Karadeniz’e, beni her dakika arayıp iyi olup olmadığımı ses tonumdan kontrol eden fotoğraf sanatçısı arkadaşım Engin Akyurt’a, tüm kahrımı çeken Habib’e, ağlama duvarım canım arkadaşım Semra Durmuş’a, eğlence, neşe kaynağım, ev arkadaşım Pınar’a, yazılarımı takip eden tüm dostlarıma teşekkür ederim.

Edebiyatdefterimizin 6. yaşını da buradan sizler gibi bende can-ı gönülden kutluyorum. İyi ki edebiyata hizmet eden böyle kurumlar var. Ne mutlu bize. Habib tekrar teşekkürler canım benim.

Kültür Sanat Platformumuzun en önemli editörlerinden sevgili kardeşim askere giden Mesut’a, söyleyecek çok şeyim var ama nasılsa O’nu en kısa zamanda göreceğiz inşallah. Allah seni bizlere sağ salim kavuştursun, hayırlı tezkereler canım benim. İnan ben seni şimdiden çok özledim : ((((


Bitti. Yazmayacaktım diye başlayıp yine çenemin düştüğü ve bir çok haberi atlayarak geçtiğim bir yazının daha sonuna geldik. Yeni bir haftasonu yazımda daha buluşmak ümidiyle. İyi, mutlu bir hafta diliyorum.

Esen kalın : ))))))))))))



Saygılarımla

banukalyoncu


Fotoğraf: Bade Kalyoncu






Yorumlar
Mesaj Yaz 24.3.2012 22:16:32


Kalemin susmasin.


Mesaj Yaz 22.3.2012 23:19:12


Sayın yok,sul değerli yorumunuz için çok teşekkür ederim.


Sayın Oflu,

"Kime göre adam olmak?
Bu kıstası belirlemeye yetkili kim?

Eğer ölçü kadınlarsa bütün erkekler ( yaşıyla kurusuyla ) yandı! "

öncelikle yorum için teşekkürler... Erkeklere adam olun önce insan olun dememden kasıt, bir üst iki paragraftaki konuyla alakalı. Yakındığım şeyler gayet açık. Bir kıstas ve yetkili aranıyorsa herkes kendi söylediği cümleden sorumludur. Burada ben geneli kapsayan bir yorum yapmıyorum. Burada yazdığım her şey benim fikrim. Ben bir yetkili veya kıstas arayan biri değilim, benim fikrim bu. Ama tekrarlıyorum. Genel bir yorum değil, konu ile alakalı söylenmiş bir ifadedir.

Sayın neyzence,

Siz benim sanırım daha önce hiçbir yazımı okumamışsınız anlaşılan. Ben bu sitede dün yazmaya başlayan biri değilim. Bu bölümde belki 40 adet yazımı yayınlamışımdır ve hiçbir kısa yazım mevcut değil. Bakınız "etkinlikler/editörden" başlığı... Kaldı ki; başlık aldatmaca değil. Dikkat çekmek. Benim asıl mesleğim bu zaten, reklam danışmanıyım, bu da reklam kokan hareketlerden ibaret.

Bakın ben bu kadar açık açık yazabiliyorum bunu. Hem beni yakından tanıyan arkadaşlarım o başlıktaki kinayeyi anlayıp çokça yerinde bulduklarını da ifade ettiler şaka yollu :))

Sitenin üye sayısı ve online sayısını düşününce bu bölüme olan yoğunluğu ziyaretçi sayılarından görebiliyoruz. Son zamanlarda daha yoğun bir izlenim mevcut. Bunu arttırmak için elimizden geleni yapıyoruz. Bu da bizi memnun ediyor elbette.

Sevgili Rabia Belgin,

Eşlik ettiğiniz için çok teşekkürler. Yakında kadınlarla ilgili çok güzel bir yazı hazırlayacağım. Ama iş yoğunluğum azaldığında, hatta hepimizin aktif katılımını sağlayan bir şey hazırlamak istiyorum.

Hepinize çooook teşekkürler.

Saygımla.







Mesaj Yaz 22.3.2012 00:54:54
Bütün kadınlar melekmi birde bu var,onun bunun kocasını ayartanlarmı dersiniz ,iki metre muska yazıp elin adamlarını delirtenlermi dersiniz,kim başarılı ise onun en zayıf noktalarını bulup rezil eylemeye çalışanlarmı dersiniz. kaş göz boy bos kıskanıp düşman olanlarmı dersiniz..yaşamasam inanmazdım bunları.. Daha neler, neler, benmi ne yaptım. elli yıldır hayretle seyrediyorum..Evet özünde kadınlar eziliyor ben masum garip olanlarına acıyorum içinde insani duygu olmayanlarına değil.. Velhasıl Allah kadın erkek insan evlatlarıyla karşılaştırsın tüm iyileri..

Mesaj Yaz 21.3.2012 21:30:07
Ne kötü başlık ve ne basit bir kandırmaca oyunu, hoşlanmadım...

Mesaj Yaz 21.3.2012 12:13:20
" ...Yahu önce siz adam olun, insan olun. Bugünün neden oluştuğunu algılayın o bize yeter. "

Bu sözü şahsen üzerime alınmasam, o yapmacık " Asena" tavırlı kemiksiz ve omurgasızların hak ettiğini düşünsem de ifade biçimine çok katılmıyorum.

Kime göre adam olmak?
Bu kıstası belirlemeye yetkili kim?

Eğer ölçü kadınlarsa bütün erkekler ( yaşıyla kurusuyla ) yandı!


Mesaj Yaz 21.3.2012 08:45:32
dostum bu yazasız haliniz siz iyisimi birde hiç hiç yazasız halinizi bir deneyinde okuması kolay olsun :))

yazınızı ilgiyle okudum şu ki çok kayan bir yazınız var okuyanına kendini okutturuyor

güçlü kalem demek bu olsa gerek galiba saygılar hürmetlerimle efendim hoşcakalınız...


Mesaj Yaz 21.3.2012 00:03:37
Ben de sizi seviyorum tabiki de:))


Mesaj Yaz 20.3.2012 19:33:49


Sevgili Aynur Engindeniz, ben sizi seviyorum .)




Mesaj Yaz 20.3.2012 16:38:02
"Azıcık o bahsettiğim modellerde biraz diğerleri gibi boy gösterip işin elinden tutup gelecek nesile örnek birer insan olsunlar. Çalışmıyorlarsa da ihtiyaçları olmayabilir, sosyal etkinliklere gitsinler, evde her gün dizi izleyip çekirdek çitleyeceklerine, gün gün gezip dedikodu yapacaklarına."

Çok hoştu:) Sonuna kadar katılıyorum bu cümlelere...Evde de para kazanabiliyor pek çok kadın. Elişi yemek, sanatsal ürünler vs. yaparak. Eşinin geliri ne kadar iyi olursa olsun, en azından bu tip işler yaparak kendi kişisel ihtiyacını görebilir kadın.

Sevgiler.


Mesaj Yaz 20.3.2012 16:25:57
Yanlış ifade etmiş olmayayım; ben sizin empati yeteneğiniz yok demiyorum. Genel anlamda söyledim "İnsanlar empati kurmalı" sözünü.

Söylenecek, anlatılabilecek çok şey var. Fakat inanın söylenemeyecek, anlatılamayacak, aklı dahi kifayetsiz bırakacak çok şey var kadınlar ve onların sıkıntıları hakkında. Sizin gözlemlediğiniz, araştırdığınız ve duyduğunuz kadına baskı olaylarının tam içinde doğdum büyüdüm ben. Benim ailemde şiddet yoktu ama kadına başka ait sıkıntılar bol bol vardı. En yakın akrabalarımdan, en uzak komşumuza kadar pek çok kadının kanı ve gözyaşı aktı benim içime...

Annemin pencere önünde, gözyaşlarıyla sabahladığı gecelerde ben kadın olmanın ne demek olduğunu öğrendim. Çaresizlikte, yoklukta ve yoksullukta kadının -bir annenin- ne şekil baktığını ben bizzat gördüm. Ve bir kadının çenesinden kan sızarken ne düşüneceğini dahi bilmeyen beyninin yıkılmış yüzüne vuran yansımasını gördüm. Onların parlak sözleri yoktu Banu Hanım. Onların dili bile yoktu. Gururları ise, içlerini kesip durmaktan başka bir işe yaramayan kristallerden farksızdı.

Bazen gerçekten çaresizlik, çaresizliktir. Bu yüzden pek çok kadın eziyete katlanmak ya da ölmek zorundadır. Bazı kültürlerde hele, bütün başkaldırıların cezası ille de ölümdür.

Seçeneği olan kadınlar sırf düzenleri bozulmasın diye aşağılanmaya ve hakarete boyun eğiyorlarsa evet siz haklısınız. Onlara müstehaktır.

Yazılarınızı seviyorum. Dediğim gibi pek çok sanatsal faliyetten sizin sayenizde haberdar oluyorum. Olaylara bakış açınız -katılsam da katılmasam da- zihnimi mukayeseye zorluyor. Düşündüren ve iskeleti olan yazılarızı seviyorum kısacası.

Anlayışınız için teşekkür ederim. Sevgiler ve mutlu günler size..


Mesaj Yaz 20.3.2012 15:02:12
Sevgili Seçil Nimet,

Sizi unutmadım elbet, her daim yanıbaşımdan ayrılmazsınız umarım. Bu cidden performansımın en kötü hali. Yoğun işler, moral bozukluğu ve isteksiz yazma modunda anca böyle oluyor :)))

Teşekkürlerim sonsuz.

Saygımla..


Mesaj Yaz 20.3.2012 15:00:32


Önder anlattığın maceralar yüzünden gülmekten çene ve ağız kaslarım gelişti sayende, karnıma ağrılar girdi. Allah'ta seni çoooook güldürsün inşaallah. :))

Deniz'ciğim biz Önder ile aynı tribünde oturacağız çünkü O'nun yüzünden bu yaştan sonra Galatasaraylı oldum. Bir de ölmeden tribünden bağıra çağıra maç izlersem süper olacak. Arada yanımda uyuyanları dürtüp Gooooooooooooollll diye çınlayasım var :)))
Ama biz seninle sınırda oturup muhabbet bile edip futbolcuların yamuk bacaklarından bahsedebiliriz :)))

Bu arada "açlık oyunları" unutmadım 23 mart'ta sanırım gösterime giriyor ama onun haberi eskilerde kaldığı için bahsetmemişimdir. Keşke gelebilsem bu aralar Ankara'ya, nefes almaya çok ihtiyacım var.

Çok öpüyorum ikinizi de .)



Mesaj Yaz 20.3.2012 14:56:09
Sevgili Mehtap,

İlginiz ve alakanız için çok teşekkürler. Beni hiçbir zaman yalnız bırakmadığınız için de. Okuduklarımızı paylaşırsak daha verimli olacağımızı düşünenlerdenim ben. Hiç yazasım yok diyerek bunca düşüncemi, gördüklerimi, izlenimlerimi bu yüzden anlatıyorum ben :)))

Özellikle bahsi geçen kitapları not edip ilk fırsatta okuma arzusunda oluyorum. Benim okuma iştahımı arttırıyor böyle şeyler. Kim bilir belki başka birini daha etkileriz hep birlikte...


******************

Merhabalar Aynur Hanım'cığım,

Öncelikle siz de beni hiç yalnız bırakmayan dostlardansınız bu nedenle çok teşekkür ederim.
İyi bir yere değinmişsiniz. Fakat şunu belirtmeliyim ki iyi bir empatiye sahibim. Neden mi? Kız çocuklarımız olsun, genç kızlarımız olsun, evli arkadaşlarım, eşinden ayrılan arkadaşlarım, yaşları ilerlemiş elden ayaktan çekilmiş gibi elini eteğini her şeyden çekmiş arkadaşlarım var benim. Mutlaka hepinizin çevresinde de vardır. Ben doğal olarak ailem ile yaşamadığım ve sürekli Türkiye'nin birçok yerini dolaştığım için, az çok kimin ne hakkında ne düşündüğü, kültür baskıları ve sessiz kaldıkları her şeyi gözlem yapma şansım oldu. Halen de buna devam ediyorum.

Bir kadın istese her şeyi yapar, her şeye sahip olur... EĞER İSTERSE...

Bakın açık açık en güzel bunu söyleyebilirim kadın için. Fakat gelecek baskılara, söylenecek sözlere, çekilecek çileye katlanamayıp erkeğinin her dediğine boyun eğen kadın modellerine elbet o lafı söylerim. Cidden hak etmişlerdir. Bir kadın kendi değerini koruyup, gözetemiyor ve bunu karşısındaki erkeğe anlatamıyorsa, bunun sorumlusu; karşımızda bize eziyet eden, döven, söven, sopa atan adam hasta değilse BİZiz...

Biz müsaade ettiğimiz kadar karşımızdaki insanlar hayatımızı mahvedebilir... Ben de bu konuda sizin kadar hassasım. 1857 yılında kadınlar çalışıp haklarını ararken can verirken, bizim kadınlarımız halen "armut piş ağzıma düş" modelinde gezerlerse lafımı geri alamıyorum maalesef. Azıcık o bahsettiğim modellerde biraz diğerleri gibi boy gösterip işin elinden tutup gelecek nesile örnek birer insan olsunlar. Çalışmıyorlarsa da ihtiyaçları olmayabilir, sosyal etkinliklere gitsinler, evde her gün dizi izleyip çekirdek çitleyeceklerine, gün gün gezip dedikodu yapacaklarına.

Biz bu konuyu ilerleyen zamanlarda ele alalım bence .)

Teşekkürlerim sonsuz sizlere...

Saygımla.


Mesaj Yaz 20.3.2012 13:25:00


ya ben seni değil de cimbomu sevmiyorum be kuzum :)


Mesaj Yaz 20.3.2012 11:49:55
abla aşk olsun beni yine dışladın zaten sen beni hiç sevmiyosun:)

Mesaj Yaz 20.3.2012 10:59:41


Biz Önderle aynı tribünde asla olamayız Banu :)...

Bu arada Açlık Oyunlarını unutmuşsun, 23"nde başlıyor, gel hadi gidelim haftasonu işte...



Mesaj Yaz 20.3.2012 07:30:47

Yazan halinizi merak ettim doğrusu sevgili KLAYONCU...
Zevkliydi okumak... :)


Mesaj Yaz 19.3.2012 13:18:20
"Bir de bu erkeklere müsaade eden kadınlarımıza bir lafım var. İstemediğiniz şeylere maruz mu kalıyorsunuz? Siz bunu hak etmişsiniz demektir. Nokta!"

Bu cümlelere katılmıyorum. Bence kesin hükümde bulunmadan önce empati yapmalı insanlar. Hayatta "çaresizlik" denen bir olgu var. Ve hiç bir şey kadın programlarında anlatıldığı gibi, filmlerde gösterildiği gibi basit değil siz de biliyorsunuz.

"Aman efendim, itiraz hakkını kullansın, aman efendim çalışsın kendi parasını kazansın, ekonomik özgürlüğü elinde olsun, bak ona biri birşey yapabiliyor mu?"

Bu sözler kuru birer safsatadan başka hiç bir şey değildir. Ölen onca kadın ölmeyi haketmiş olamaz değil mi? Böyle düşündüğünüzü de sanmıyorum. Ama cümlenizi yine de fevri buldum. Geri kalan bütün cümlelerinize virgülüne kadar katılıyorum sayın yazar.

Her zamanki gibi sizi okuduğuma sevindim.

Saygılar.


Mesaj Yaz 19.3.2012 13:15:20
Banu tribün maceralarını çok iştahlı anlattım galiba:) en azından yapılmaması gerekenleri az çok öğrenmiş oldun:)

Mesaj Yaz 19.3.2012 08:15:32
Sevgili Editörüm iyi ki yazasınız yokmuş bir de yazmak isteseydiniz ne olacaktı bilmiyorum...

Kadınlar günü için söyleminiz ne kadar yerindeydi...

Bazen anma günlerini bahane edip sadece ruhumuzu doyurmak isteme arzusunun çığlığı ile dolmuş anlarına şahitlik etmiyor muyuz hep birlikte...

Aslında çok güzel bir fikir okuduğumuz bir kitabı burada paylaşmak ve hakkında birkaç kelam etmek...

Hakan Metan'ın Bu Çocuk Beni Analmıyor adlı kitabını okudum geçen hafta... Anne olmadan önce okunması gerekn sıkı bir yol haritası... Bazen çocuk ve ebeveyn arasında çatışmalar çıkar bu tür ışık tutan kitaplar saysinde aslında işimiz çok da zor değil...

Kitaplar yaratılışın şifresine ışık tutan kocaman bir lütuf aslında...

"Çocuğu öyle büyütmeliyiz ki o, dayaktan değil de anne babasının sevgisini, şefkatini ve ilgisini kaybetmekten korkmalıdır" demiş bir bölümünde yazar,

dayak kocaman bir insana bile yakışmazken bir çocuğa düşünemiyorum... Şefkat, ilgi ve sabır sanırım her türlü iletişimdeki anahtar...


Kültür Sanat bölümümüzün editörü Sevgili Mesut'a ben de hayırlı teskereler diliyorum:)

Biliyorum göz açıp kapayıncaya kadar geçecek o hem çok çalışkan hem de çokkk yardımseverdi:)

Bu haftaki yazınızda başka bir zenginlik vardı teşekkürler...

Ayrıca Bade Kalyoncu'ya da sevgiler...



Yorum Yapın

Editörden... Hiç Yazasım Yok... ile ilgili yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üye Ol Üyelik Girişi Yap

Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.