11
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1319
Okunma

Sabahat, Mustafa’nın avuçları arasında sanki kayboluyordu göz göre göre. Boğazından çıkan sesler artık hırıltılara dönüşmeye başlamıştı. Gözleri büyüdükçe büyüyordu. Mustafa, ısrarla çalan cep telefonunun zil sesini işitmiyordu bile. Parmaklarını karısının boğazından çektiğinde Sabahat’in sesi çıkmaz olmuştu. Onu, sonsuza kadar susturmuştu Mustafa.
Evlilikleri boyunca hep içinden düşünen kadın, ilk suskunluğunu bozuşunda hayatından olmuştu. Mustafa, yere yığılan karısının başında tir tir titriyordu. İki avucunu birden açıp her biri birbirinden suçlu on parmağına yüzünü buruşturarak baktı. Dizlerinin üzerine çöktü. Sabahat’in açık gözlerini yumdu ve geri geri adım attı. “Ne yaptım Allah’ım. Katil oldum hem de pisi pisine! Bu karı için hapislerde çürümeye değer mi? Kaçmalıyım hem de bir an önce“ dedikten sonra bir müddet düşündü. Sabahat’in soğuk bedeninden gözlerini ani bir şekilde çekti ve hızla çıktı evden. Çekirdek ailede her bir fert, çitlenip atılmıştı bir tarafa; içi boş kabuk misali.
Mustafa, apartmanın dış kapısından çıkmadan önce gömleğinin yakasını ilikledi. Gömleğinin açılan sol kol düğmesini alelacele ilikledi. Yoldan geçen ilk taksiye elini kaldırdı. Araba evin önünden uzaklaşır uzaklaşmaz Sabahat’in alt komşusu Nurgül, tülün gerisinden hızla çekildi ve eşine dönerek “Hüseyin, Sabahat’in sesi hiç çıkmıyor. Adam da çekti gitti. Kadın ayıldı mı bayıldı mı ne! Bir çıkalım yukarıya da bakalım. Komşuyuz şurada hadi kalk“ dedi. Kocası omuz silkti. “Karı koca kavgasına girilmez. Çıkacaksan sen çık. Beni sürükleme peşinden“ dedi başını sağa sola sallayarak.
Nurgül “Koca mı var ki arasına girmeyeyim. Herif gitti zaten!“ dedi. Ev terliklerini çıkarıp sokak terliğini ayağına çarçabuk geçiriverdi ve “Ben bakıp geliyorum“ diyerek üst kata çıktı. Zile defalarca basmasına rağmen kapı bir türlü açılmıyordu. Kapıyı yumruklamaya başladı ama nafileydi. Evden çıt çıkmıyordu.
“Meltem nerede acaba? O da görünmüyor ortada. En iyisi onu arayım“ dedi içinden ve tekrar aşağıya indi. Telefonun hemen yanı başında duran siyah kaplı rehberden Meltem’in cep telefonunu buldu.
Nurgül’ün Meltem’i aradığı saatlerde Meltem banyoya yeni girmiş ve kapının anahtarını iki kez sola çevirmişti.
Meltem, üstündeki kazağı çıkardıktan sonra gözü buzlu cama takıldı. Erhan olur da banyonun önünde geçerse çıplak silüetini görmesin diye duş perdesinin arkasında soyundu ve kirli giysilerini küvetinin köşesine katladı. Hayatında hiç bu kadar acele yıkanmamıştı. Nasıl başını şampuanladığını ve liflendiğini hatırlamıyordu bile musluğu kapattığında. Perdenin arkasından havlu dolabının üzerindeki bornozunu kendine doğru çekti. Küvetten çıkar çıkmaz kapının arkasına çömeldi ve güçlükle de olsa üstünü giyindi.
Banyodan çıktığında Erhan’la burun buruna geldi.
Erhan, tepeden tırnağa süzdü Meltem’i ve “Ne güzel kokuyorsun“ dedi iç geçirerek.
Meltem, gülümseyerek “Açlıktan ölüyorum. Bir şeyler yiyelim mi?“ diye sordu.
“Ben önce senden başlamak istiyorum“ dedi Erhan.
Meltem’in banyoda çıplak görünmemek için verdiği bütün mücadele boşunaydı. Evin problemlerinden uzaklaşıp kalbini verdiği Erhan’a kaçışını planlarken işin bu boyutu aklının ucundan bile geçmemişti oysa. Kapı kapandıktan sonra beyninde bazı olgular oluşmuştu ama yine de evlenmeden böyle bir ilişkiye girecekleri aklının ucundan bile geçmemişti ama olan olmuştu hem de o kadar çabuk ki.
Erhan, banyoya doğru giderken Meltem’in telefonun ısrarla çaldığını fark etti ve “Meltem! Telefonuna bak! diye seslendi. Meltem, ayağa kalktığında bacaklarının üzerinde güçlükle duruyordu. Gözlerinden akan yaşları silecek dermanı bile yoktu. Telefonu avucuna aldı. Son arayan numara Eskişehir koduyla başlıyordu. Numarayı birkaç kez okudu. Hiçbir tanıdığının telefonu bu numara ile başlamıyordu. Açıp açmamak arasında yaşadığı tereddüt sonrası merakı baskın çıktı ve “Efendim“ dedi cılız bir ses tonuyla.
“Kızım ben Nurgül! Nasılsın yavrum?“
Dili dolaşmıştı Meltem’in birden. “Nurgül teyze! Sen misin?“ dedi kekeleye kekeleye.
“Kızım benim de, sen neredesin? Hiç gözükmedin bu aralar! Yavrum ananla baban yine kapıştılar. Baban koşarak taksiye bindi. Ananın hiç sesi çıkmıyor. Belki tuvalete falan gitmiştir ama yine de evhamlandım çocuğum. Ne yapayım diye seni aradım. Bir koşu geliversen diyorum“
Meltem, ayakta güçlükle duruyordu. Masadan destek alarak oturdu sandalyeye. Dudaklarını kıpırdatıyor ama ses çıkmıyordu bir türlü. Epeyce çabaladı.
“Alo Meltem!Alo alo alo…!
Nurgül, Meltem’le konuşamayınca kapattı telefonu. “Yapılacak tek bir şey kaldı. O da polisi aramak“ dedi dudağını bükerek.
Meltem, hayatının hızlandırılmış turunu yaşıyordu. Beynindeki her düşünce kendi etrafında durmadan dönüyordu. Dertlerinin tekrarını yaşadığı hayat şimdi farklı bir film yaşatıyordu ona. Bu kadarına hazır değildi yüreği.
DEVAM EDECEK
Aysel AKSÜMER