14
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1959
Okunma

Dünyaya geldiğimiz tarihten bugüne kadar o kadar çok değişime tanık olduk ki.. Eskiden tasavvur bile edemediğimiz pek çok şey, teknoloji adı altında hayatımızda kendine bir yer buldu.
Bizi şaşırtan her gelişme insanın zekasının bir ürünüydü. Hayatımızı kolaylaştırmak amacıyla üretilen her eşya, ilk başlarda lüks olarak nitelendiriliyordu. Öncelik sıramız hep zaruri ihtiyaçlarımızdaydı. Ama gelişen teknoloji, düşüncelerimizde de değişim rüzgarları estirdi.
İnsan zekası ile her ürün daha üst modele taşındı. Dokunmatik hayatımız başlayıverdi. Plazmalar evimizde, kumandalar elimizde, otomatik vites otomobilimizde, cep telefonları kulağımızın üstünde, internet heryerde vs. hiç bir şeyden de geri kalmadık.
Gün geçmiyor ki yeni bir şey daha üretilmesin.. Satın aldığımız her ne ise dükkandan eve getirdiğimiz andan itibaren artık eski, bir süre sonra da demode oluyor maalesef..
Peki insanoğlu bu yarışı adım adım takip etmek zorunda mı? Teknoloji düşmanı değilim ama fazlasını da o kadar lüzumsuz buluyorum ki?
Şimdilerde teknoloji elimizi attığımız her yerde ama eskisi kadar mutlu olduğumuzu düşünmüyorum. İnanır mısınız ben kumandasız siyah beyaz Sharp model televizyonumuzu özlüyorum. İçi cevher dolu bu kutu evimize girdiğinde ilkokul üçüncü sınıfa gidiyordum. İstiklal Marşımızla yayın başlar ve biterdi. Alternatifi yoktu TRT’nin... Yılbaşı günleri çok özel programlar yapılırdı. Yasaklı sanatçılar sadece o güne özel ekrana çıktığı için neredeyse nefes bile almadan pür dikkat izlerdik. Nesrin TOPKAPI hadisesi zaten evlere şenlikti..
Hele apartman komşuluğu, inanılmaz derecede güzeldi. Birlikte yemekler yenilirdi. Hırsız da bu kadar yoktu. Kapıyı kitlemeden, pencereleri örtmeden uyurduk.
Geçmiş yıllarda araba lüks sınıfına girdiği için çok fazla kişide yoktu. Dolayısıyla yollar da bu kadar tıklım tıklım değildi. Şimdi o kadar uygun şartlarda otomobil satılıyor ki pek çok kişi bu yüzden ikinci el alana kadar yenisini alırım diye düşünüyor. Bu da trafikte bir kaosa yol açıyor. Kısacık mesafeler uzadıkça uzuyor..Sinir sistemimiz harap oluyor.
Hemen herşeyin üretiminde ufak tefek de olsa değişiklikler yapılıyor. Yeni diye piyasaya sürülüyor. Bunları yazarken aklıma ne geldi biliyor musunuz? Dünyanın en harika tasarımı kuşkusuz insan.. Konuşabilen, yürüyebilen, düşünebilen, sorgulayabilen bir varlık. İsterlerse herşeyini tam tekmil yapsınlar hangi robot bir insanın yerini tutabilir ki..
Cenabı Allah insanoğlunu ne kadar da kusursuz yaratmış. Dünya kuruldu kurulalı aynı gözler, aynı kulaklar, aynı eller, ayaklar vs. aynı işlevi mükemmel görüyor.
Düşünün bir kere gözlerimizi.. Küçücük misket gibi görüntüsüne rağmen dünyayı sığdırıyor içine.. Üstelik her rengi nasıl da birbirine karıştırmadan görüyor.
Renk renk bakan, sözlere anlam katan, hislere tercümanlık yapan, gönlümüzün dışarı açılan penceresi gözlerimiz iyi ki var. Sayesinde okuyoruz, yazıyoruz ve birbirimizle yazdıklarımızı paylaşıyoruz. Allah yokluğunu göstermesin.
Sevgi ve saygılarımla..
Aysel AKSÜMER