16
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1092
Okunma

Sabah uyandığında; sanki 18 katlı bir binanın asansöründeyken aşağı çakılmış kadar kötü hissediyordu..
Artık zemini unutup, 10’uncu kattan yeniden yükselebilmeliydi. Kendi kendine söz verdi. "Artık ruhunun asansörünü sadece çıkışlar için kullanmalıydı. Önünde gireceği mühim bir sınav ve başardığı takdirde güzel bir geleceği olacaktı.
Silkinmeliydi ve kafasındaki; öfke, acı, merak, kızgınlık, affetmek ve affetmemek arası duyguları yolculamalı, yerine umudu konuk etmeliydi. Aslında en çok da sevgiye muhtaçtı.
Allaha dua ederek, ona yardımcı olmasını ve beynini kemiren geçmiş hesaplaşmasından kendisini kurtarmasını istedi. Sonra "amin" diyerek içi huzur doldu.
Dershanesi vardı bugün.. Kahvaltı hazırlamak için içeri girdiğinde annesinin yine donuk bakışlarla masada oturduğunu gördü.
İçinden geldi birden onu iki yanağından öptü. Annesi de şaşırmıştı..
- Söyle bakalım bugün nasılsın anacığım, tamam artık gül biraz, dün seni üzdüm galiba. Tamam söz bir daha yüksek sesle müzik dinlemek yok. Bak sınavım da yakın bana dua et olur mu?
Sanki bu sözler annesini memnun etmişti. Tebüssümle baktı ve kafasını salladı.
Biraz birşeyler atıştırıp masadan kalktı. Hadi anne, ben çıkıyorum bir şey diyor musun? diye sordu. Hayır anlamındaki kafa sallama hareketinden sonra çarçabucak giyinerek dershanenin yolunu tuttu.
Dershaneye geldiğinde herkesin yüzünde sınav gerginliğini görmüştü. Evet, sınav yaklaştıkça kendisi gibi herkesin yüzüne o garip endişeli ifade yerleşmişti. Ama kendine güveni tamdı. O kadar çok çalışmıştı ki.. Yapacağından yüreği emindi. Ama tabiki şansa da bırakamazdı bu işi... Çalışacaktı son güne kadar ..
Ders bitip çıktığı esnada birden kafasında tek hedefim diye belirlediği mühendislik mesleğinin yerine psikiyatri konusunda eğitim almak fikri düştü. Nasıl düşünememişti bunu daha önce.. Hem annesi hastaydı. Ona da faydası dokunabilirdi. Her nekadar onu doğuran annesi olmasa bile yıllarca kendisinin başında durmuş ve kol kanat germişti. Gerçi sevgi görmemişti ama bir evinin olması da güzeldi aslında... Artık pozitif düşünmek zorunda hissediyordu kendisini.. Çünkü güçlü olmalıydı. Hem sınavı yaklaşıyordu. Sınav arifesi olumsuz düşüncelerle kafasını doldurmamalıydı.
Tam otobüs durağına yaklaşmak üzereydi ki arkasından Onur diye seslenen sınıf arkadaşının sesini duydu. Kafasını çevirdiğinde sesin Neşe’ye ait olduğunu gördü ve "hayırdır" diye düşündü. Ama Neşe’nin elinde kendisine ait polar vardı. Neşe nefes nefese kalmıştı.
- "Onur unutmuşsun polarını, koştum yetiştirdim sana".
- "Teşekkür ederim Neşe. Çok naziksin. Sınav yaklaştıkça unutkanlıklar çoğalıyor inşallah kafamızdaki bilgiler de uçmaz" diye espri yaptı.
Neşe şaşırmıştı. Sınıfta ne kadar sessizdi. Derslerde sınav sonuçları en üst derecedeydi ama hiç söz alıp, konuşma ortamına girmezdi. Onun kendisiyle böyle sıcak konuşması hoşuna gitmişti. Aslında; Onur’un arkasından koşmasındaki tek faktör polar değildi. Aynı zamanda Onur’dan aşırı derecede hoşlanıyordu. Ama Onur hiç farkında bile değildi..
DEVAM EDECEK
21.05.2010