6
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
810
Okunma

Köylerden şehirlere göçenlere birisi önayak olmazsa harcanıp giderler.O kalabalığın içinde kendilerini yalnız hissederler.Büyük bir çölde yol arayan çaresizlerdir.Hayatın kör ebe oyununda hep ebedir onlar. Gözleri bağlıdır,
------------------------------------------------------------
Bizim bir yol gösterenimiz,elimizden tutanımız vardı.Köylümüzdü.Gelir büyüklerin elini öper, yer minderine bağdaş kurup otururdu.Hal hatır sorar,sorunlarımızı öğrenir, çoğunuda çözerdi,
Babam onun için;
" Okumuş , büyük adam olmuş, büyüdükce küçülmüş" derdi.
Babam göçmeye karar verince bir kaç defa şehire inmişti.Amcamızdan aldığı tarla parasına şehir dışında iki odalı bir ev almış. Bu insanda yardımcı olmuş.O eve yerleşmiştik.Evimiz küçüktü. Biz kalabalıktık.Akşam olup yer yatakları serilince bir ayakllık bile boş yer kalmazdı. Çok sürmedi ninemde düştü yataklara.Konuşamaz oldu.Beni dahi sevmiyordu artık.Yanına gelenleri elinin tersiyle kovardı.Bazen mırıldanır,eliyle ileriyi gösterirdi.
Babam;
"Ben anlıyorum.Ölümü köyüme götürün diyor" derdi.
Bir gün nenem de öldü. Çınarın bir dalı daha kurumuş toprağa düşmüştü.Cenazesini alıp götürdüler.Dedemin yanına yatırıp geldiler.
Ağabeyim günlerce erken kalkar amele pazarlarına giderdi. Ama hiç iş bulamadan da geri dönerdi. Babam için için kızardı ona.
" Beceriksiz" derdi.
" Baba işçi için gelen arabalara insanlar birbirini ezerek biniyorlar. Ben yapamıyorum"
"Oğlum aç gözünü. Sende binmeye gayret et.Böyle giderse aç kalacağız"
Ağabeyim saygıdan bir şey diyemez, ama sinirlenirdi de...
"Kara gün kararıp gitmez" denilse de, evde gerginlik her geçen gün artıyordu.
Hayatımızı değiştiren bize "Göz kulak" olan, o"büyüdükçe küçülen"insan bir gün yine bize geldi.Neşeliydi.
"Hadi amca gözünüz aydın. Bu gün size iki güzel haberim var"
Heyecandan,meraktan neredeyse nefes almıyorduk.
"Birincisi Emniyet Müdürüne sizden bahsettim. Gelsin gece bekçiliğine başlasın dedi"
Ağabeyim;
" Ben mi" diye atıldı.
" Sen dur sana daha da güzel bir haberim var. Bu baban için"
" İkincisi eğer seni beğenirseler şehrin sayılı zenginlerinden "Apaydınların" çiftliğine nazır olacaksın. Yani çiftliğin sözü geçen tek adamı sen olacaksın."Sevinçimiz sonsuzdu.
Ertesi gün babam bekçi elbisesini aldı geldi. Çocuk gibi seviyordu üniformasını.Hemen işe başladı.Elbisesini her hafta kömürlü ütüyle ütületir,çapraz kayışını özenle takardı. Akşam karanlığında gider,güneşle eve dönerdi. Bütün günde uyurdu.Düdük seslerinin her nağmesi ayrı bir anlam taşıyan, mahalleyi muhtardan iyi bilen,hırsızı,hırlıyı tanıyan sadece bizim değil mahallesinin de " Bekçi Baba" sıydı artık babam...
Ağabeyimi de beğenmişlerdi.Onlarda hapisteki ağabeyim hanımını çocuklarını da alıpçiftliğe yerleştiler.
Evde babam,anam , ben birde kız kardeşim kalmıştık.Ev ve babamın bekçi maaşı bize yetiyordu.
Tünelin sonuna gelinmiş, ışık görünmüştü.
21 MART 2010 ISPARTA