6
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
3268
Okunma

Ruhunuzda meslek seçiminizi ilk ne zaman yaptınız? Peki gerçekleşti mi? Gerçekleşmedi ise asıl olmak istediğiniz meslek neydi? Şimdi mutlu musunuz? Bu gibi sorulara çoğu zaman muhatap olmuşuzdur.Ya da kendi kendimize uzun uzun düşünmüşüzdür. Acaba tüh mü diyoruz yoksa iyi ki mi? yoksa şöyle böyle mi?
Çocukluk hayalini süsleyen mesleği yapanlar var mıdır? Az da olsa böyle bir grubun var olduğunu duyuyoruz. Ama çoğu insan, istemediği işi yapıyor. Ya da yaptığı iş ya kendisine hafif geliyor, ya da ücretini yetersiz görüyor.
Çok samimi olduğum bir arkadaşım vardı. Ailesi; tamamen kendi olmak istediği meslek olan doktorluk için çocuğunu yetiştirmiş. Bilinçaltı hep sen doktor olacaksın, başka bir meslek seçme hakkı yok fikrini aşılamış. Arkadaşım da öyle efendiydi ki. Bir gün benimle dertleşti. Biliyor musun Aysel Hanım ben aslında kesinlikle tabip olmak istemiyordum ama ailem bana çok düşkündü. Çok da eğitim öğretimim için varlıklarını seferber ettiler. Seçmek zorunda kaldım dedi. Şaşırmıştım. Ama dedim ne kadar güzel bir meslek. En yüksek puanla girilen, okuma yılı en fazla olan ve itibarı çok yüksek olan bir meslek dedim. Ayrıca tüm meslekler insana yönelik, insanın yaşamını kolaylaştırmak içindir. Mesela mühendislik veya başka bir dal projeler üreterek insanın yaşam kalitesini yükseltiyorlar. Ama doğrudan hayat kurtarıcı olan, durmuş bir kalbi yeniden canlandırabilen veya en sevdiğimizi ameliyat için ellerine teslim ettiğimiz doktorlar değil mi? İşleri doğrudan insan hayatına yönelik.
Ancak bu arkadaşım şöyle devam etti sözüne. Tıpta okurken her yıl bir kez daha bu benim mesleğim değil demiştim. Ama devam ettirdim. Sevmememin nedeni; ben çok aşırı duygusal bir insanım. Hastamla aramdaki ilişkim ailemden biri ile olandan çok farksız. Tedaviye cevap vermeyen bir hastamda kahroluyordum. Veya günlerce vizite girdiğimiz hastayı bir gün kaybedince günlerce kendime gelemiyordum. Bu yüzden son dönem psikiyatri bölümünü seçtim. Orada da şansıma en ileri derecede akıl sağlığı bozuk hastalarla ilgilenmem gerekti. Sonunda bitirdim fakat bu duygusallıkla çok verimli olamayacağımı ve birebir hasta ile diyalog işim olamayacağı düşünerek tamamen farklı bir alan yine tıbbın içinde ama farmakolojiyi seçtim dedi. Ailesi önce kırılmış ancak saygı duymuşlar. Daha sonraki yıllarda mesleğinin doruğuna gelmiş Japonya’ya gitmiş oradan tekrar bir eğitim almış. Şimdi mutluyum çünkü istediğim mesleği yapıyorum dedi.
Bunun gibi ODTÜ işletme bitiren oldukça iyi ingilizce bilen bir tanıdığım da gönlünün mesleği olan radyoculukla uğraşıyor.
Bizler çocuklarımız için en iyiyi istiyoruz. Hem mevki sahibi olsunlar, hem itibar görsünler hem de çok iyi para kazansınlar. Evet haklıyız. Ama çocuğumuzun yeteneklerini de, yapısını da gözönünde bulundurmamız gerekiyor.
Çocuklarımızı biz dünyaya getirdik ama onların bizlerden farklı bireyler olduğunu unutmamız gerekiyor. Biz kendimizin beğendiğimiz yönlerini çocuklar alsın, bizim istemediğimiz huyumuz veya zarar gördüğümüz şeyleri çocuklarım görmesin diye huyları değiştirmeye çalışıyoruz zaman zaman.
Aslında insanlar pazarda yan yana dizilmiş marul, kıvırcık ya da klonlanmış koyunlar değil ki. Ben de zaman zaman böyle bir hataya düşünüyorum. Elektronik eşya merakım hiç olmadı. Cep telefonu ile de konuşmayı pek sevmiyorum. Çok gerekirse dışarıda her büfede ödemeli telefonlar var arıyorum. Ama çocuklarım beni çok yadırgıyor. Hiç mi merakın yok diyorlar. Ama ben böyle mutluyum. Çevremde bir sürü insan oluyor telefonun şarjı bitti şimdi ne yapacağım. Hayatla ilişiğim kesildi vb. Kızım dün telefonunu arkadaşında unutmuş hayatını kabusa çevirdi. Pek çok kişi de öyle. Diyeceğim çocuklarımız bizlerin aynısı olmuyor onu demeye çalıştım.
Çocuklarımız için elimizden geleni mutlaka yapmalıyız, eğriyi doğruyu anlatmalıyız, örneklemeler yapmalıyız. Ama çok da baskıcı olmamalıyız. Bitirdiği üniversiteden sonra çok farklı işlerde çalışanlara çok üzülüyorum ben. Çünkü dört veya altı yıl okuyor onun üzerinde uzmanlık yapacağı yerde başka iş yapıyor.
Aslında her şey insanoğlunun mutluluğu üzerine kurulmalı. Yaptığımız iş ne ise onu layıkıyla yapıp, akşama huzurlu uyumamız gerekiyor. Eğer yetmiyor ise ikinci bir iş olarak ne yapabiliriz diye düşünmeliyiz.
Ben her zaman umut doluyumdur. Allaha şükür yaşamımızı idame ettiriyoruz. Daha fazlası olmuyor diye üzülmüyorum. Bazı insanlar hep bir üstüne bakarak mutsuz oluyor. Kimi miras kimi başka bir şey herneyse. Hepimiz kendimizden mesulüz. Karınca kararınca bir kaç da hayır yapabiliyorsak ne mutlu bize.
Keşkeler bazen insanı çok mutsuz eder. Onun için hayatta biraz polyaanacılığı oynamanın işe yaradığını söyleyebilirim.
Aysel AKSÜMER