3
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
832
Okunma
Üç yıl öncesiydi. Yoğun bir iş günümdeydim. Bir telefon çaldı. Arayan oğlumdu. Anne karnım ağrıyor bugün okula gitmesem... Oğlum gaz felandır, derslerinden olma dedim. Öpüştük telefonda. Aradan bir saat geçti. Toplantıdan beni dışarı çağırdılar. Oğlunun okulundan öğretmeni aradı. Çocuğunuz rahatsızlanmış!
Aldığım haber hani derler ya kaynar sular başımdan döküldü. Resmen bunu hissettim. Koşarcasına ayrıldım işyerinden. Okula gidene kadar hissettiklerimi anlatmak için kelimeler bulamıyorum. Okula gittiğimde çocuğum karnını tutuyor ve adeta kıvranıyordu. Yüzü bembeyaz kireç gibi. Hemen işyerim okula yakın olduğu için revire götürdüm. Doktor; kısa bir muayene sonrası derhal hastahaneye yetiştirmemiz lazım apandisit dedi. Bir yarım saat sonra hastanedeydik. Tekrar muayene, ultrason evet teşhis doğruydu. Ben anne kalbi konduramıyordum. Ameliyata nasıl girecek benim çocuğum. Ağlamaya başladım. Eşim de donmuş kalmıştı.
O kadar ani oldu ki. Çocuk ta şokta tabi. Okul önlüklerini çıkarıp, ameliyat önlüklerini giydirdiler. Sonrası mı ömrümden bir ömür gitti diyebilirim. Allahıma şükürler olsun ki başarılı geçti.
Hastanede biraz daha kalmamız gerekiyordu. Doktor hastanızı yürüteceksiniz dedi. Çünkü ameliyatının başarılı geçmesinin ölçüsü bağırsaklarının harekete geçmesi imiş. Yattığımız odada başka bir çocuk daha vardı. Benim oğlumdan daha küçükçe. Şikayetini öğrendiğim de şaşkınlığım had safhadaydı. Çünkü çocuk yürümeye başladığı dönemde banyodan bildiğimiz kireç çözücünün kapağını açarak içmiş ve yemek borusu büyük ölçüde tahrip olmuş. Yıllardır az veya çok hastaneye gitmişimdir. Ben bu çocuğun dosyası kadar kalın bir hasta dosyası görmemiştim. Her vizit saati doktor o annenin yüzüne tokat gibi yapıştırıyordu kadının yaptığı hatayı.
Gerçekten bu korkunç bir hata, tedbirsizlik çünkü bu tür temizlik maddeleri açığa konmaz ki hele küçük çocuğun varsa. Bazı hatalar belki zamanla affedilebilir ama ben şahsım adına böyle bir hatayı göğüsleyemezdim gibi geliyor. Büyük konuşmak istemiyorum ama....
Yalnız şaşırdığım başka bir olay daha oldu. Çocuğun annesi çocuğuyla hiç ilgilenmiyor. Hastanenin müdavimi olmuşlar o kadar çok gelip gitmişler ki. Kadın sürekli örgü örüyor.
Ben ise oğlumla sürekli alakalıyım. Koridorda yürütüyorum. Zaten ameliyathane kapısında beklemek, bir şey olursa düşüncesini yaşamak. Ben uyumuyorum sabahlara kadar serum takip ediyorum. Diğer kadın uyuyor. Çocuk sürekli bizi izliyor. Biz odadan çıkıyoruz o da bizimle geliyor. Elimizden tutuyor. Derken çocuk bana çok alıştı ve bizim anne oğul ilişkimizi kendi annesinde yaşayamadığını hissettim. Ben de gülümsüyorum filan. Derken çocuk bir gün Aysel teyze sen benimle evlenir misin o zaman ben senin çocuğun olur muyum? gibi tuhaf bir soru sordu. Çok şaşırdım. Küçük çocuk tabi anlıyorum da neden böyle bir şey sorduğu.
Ama sonrası işin boyutu değişmeye başladı. Çocuk; ufak bir hastane odasından ayrılmamı fırsat biliyor. Oğlumun yattığı hasta yatağının ayarları var, yukarı kaldırmaya çalışıyor. Sonra oğlumun ameliyatlı yerine vurmaya çalışıyor. Derken kıskandığını iyice hissettirmeye başladı. Konuştum fakat anlamıyor. Annesine de söyledim. Çocuk; ilgisizliği daha küçücük bebekken yaşamış ve maalesef gördüğüm kadarıyla da hala devam ediyordu. Anne ara sıra uzun süre kayboluyordu.
Bir sabah hastane temizlik görevlisi kaldığımız odaya paspas geçti ve o sırada bizim ilgisiz annenin çocuğu geçmek istedi. Görevli kurusun biraz sonra geç dedi. Çocuk işin ne temizle yine deyince. Görevli bir tokat geçirdi. Ben ne yaptınız dedim o hasta! Ama adam da; bir gece önce doğum sancısı diye götürdüğü karısı ile uğraşmış ve daha doğuma var yarın gelin demişler. Adamın yanağının biri şiş ve dişi apse yapmış. Kendini savundu: zaten canım burnumda uyarmıştım çocuğu.. dedi.
Asıl şaşırdığım noktalardan biri inanın çocuk hiç ağlamadı. Çünkü şamar oğlanı olmuş derler ya.. Küçücük çocuk hayatın sillesini zaten yemiş.
Derken allahıma şükürler olsun hastaneden taburcu olduk. Oğlum için 10 gün ev istirahati verdiler. Yıllık iznimi alıp çocuğumu iyice iyileştirip işime döndüm.
Şimdi şöyle bir düşünüyorum da.. Hayat tecrübesi bunlar oluyor demek ki.
1. Kendi olayım için diyorum. Çocuğunuz bir yerim ağrıyor diyorsa mutlaka iyice değerlendirin. Çünkü benim yaşadığım olay gibi karın ağrısı bir apandisit olabilir. Biz kolay paçayı yırttık. Eğer apandisit patlarsa daha da zor tedavisi oluyormuş.
2. Hastane koğuşundaki diğer çocuk için diyorum ki; ebeveynlere çok iş düşüyor. Temizlikmiş, gezmekmiş, sinemaya gitmekmiş her şey çocuk büyüyünce rahat rahat olur. Ama öncelik çocuk olmalı. Bu konunun ihmalinin sonucu bir ömür boyu vicdan azabı ve çocuğun çilesi oluyor çünkü....
Ayrıca; çandanlık, yemek tenceresinin hep çocukların uzanacağı yerden uzak olmasına, mümkünse arka ocağa konulmasına, çamaşır suyu, kireç çözücü gibi maddeleri hep en üst raflara dizilmesine, evdeki eşyaların kenarlarının sivri olmamasına, evde çatlak, ayağı kırık iğreti duran bir eşya varsa bir gün çocuğun üstüne düşebileceği gözardı edilmemeli, yoksa iş işten geçtikten sonra ah vah demek çözüm olmuyor zira.
Çocuklar bizim geleceğimiz, herşeyimiz, canlarımız çünkü. Onların hiçbirinin kılına zarar gelmemeli.
Aysel AKSÜMER