Biz gece kuşlarıydık. Birbirimizden saklayacak hiçbir şeyimiz yoktu. Geceyarılarında bu kentin mavi denizin sahilkumsalında uzanır yıdızları seyrediyorduk. Oysa gökkubbedeki bulutların sessizliğini,ve mehtabın boylu boyunca denize inişini ve arka fondaki gece kuşların sahiciliğini hesaba katarsanız, bu sahil nelere kadir olabileceğini hemen kestirebilirsiniz Radyomuz yanımızdaydı. Frekansına dokununca Didim’den Mustafa Eren, İstanbul’dan İlhan Büyükcebeci, İzmir’den Nuri Dağdelen ve daha nice dostlar Aynı frekansta bir yürek bir bilektik. Gönülleri delip içindeki duyguları harekete, geçirmenin vaktiydi. Bir şeyler yazmak, bir şeyler dinleyecilerle paylaşmak zamanıydı. Dedim ya, gecenin her saatinde TRT.EFE’mın frekansında buluyorduk birbirimizi. Biz bize dokunmadan yürüdük, yürümek zorundaydık. Çünkü sevilyorduk gittikçe, büyüyorduk. Hayat bize çiçekli bahçeler,ışıklı kapılar açmıştı. Hepimizin, ilk defa kaderi değiştirilmiş dağların birer kardelenleriydik. Yıllar geçti. Çarpık düzenin bizi sürüklediği yerden, çıkmamayışlarımızla başbaşa bıraktı. Bundan böyle buluşmalarımız o sevilen frekansta değil, bu sahilin mavi sularındaydı. Duygularımı götür buzlu denizlere bırak üzülürsem kahrolayım Bahar olsun bir hele, o buzların çözüldüğünü gör, gece kuşları yine ötecek akasya dallarında. yİne güllenecek göğsümüzde umut tomurcuklarımız. Dön de bak! plaj kumlarının üstüne, karma motiflerle nakışlanmış dalgalar. Bizim gibi gece kuşları, görmedi bir daha bu sahiller. Söyle, sevgili Eren, ne oldu o’ yıllara Ne olur bilmesen de; anlamaya çalış biraz sevgili Mustafa Eren. Nuri Dağdelen Özder-İzmir |