Gün geldi ağladığım günlere ağladım. hz. ebubekir
Hüzünlü peri
Hüzünlü peri

BİZ OLANLARIN SON KUŞAĞIYIZ...

Yorum

BİZ OLANLARIN SON KUŞAĞIYIZ...

9

Yorum

14

Beğeni

0,0

Puan

425

Okunma

BİZ OLANLARIN SON KUŞAĞIYIZ...

BİZ OLANLARIN SON KUŞAĞIYIZ...

Bir zamanlar, Yozgat’ın taş sokaklarında cıvıl cıvıl seslerimiz vardı bizim.
Mahallenin bahçelerinde koşan, toprak kokusunu ciğerlerine çeken çocuklar…
Annelerimizin ocakta fokurdayan çorbası, soğuk kış sabahlarında parmaklarımızı ısıtan o bereketli elleri kadar güvenliydi.
Her evin bahçesi ayrı bir dünya; her kapı ardında ayrı bir hikâye saklıydı.

Biz, bahçeden bahçeye koşar, komşunun penceresinden seslenir , bir avuç un, bir bardak şeker isterdik; aynı rahatlıkla da verir, paylaşırdık.
Bu, bizim neslin alışkanlığıydı, doğamızın bir parçasıydı.

Okul çantamızın içinde yalnız defter kalem yoktu;
yolda bulduğumuz bir taşın hayali vardı,
öğretmenden yediğimiz fırçanın terbiyesi vardı,
teneffüste paylaştığımız yarım ekmeğin kardeşliği vardı.

Biz, annesinin elini tutup okula giden değil,
annesinin elini öpüp okula teslim edilen nesildik.
Çünkü bizde sevgi saygıyla harmanlanır, sorumluluk küçücük yaşta öğrenilirdi.

Çocukluğumuzun rüzgârı başka bir rüzgârdı.
Uçurtmamız göğe değdiğinde dünya hafifler,
topaç dönerken zaman döner, misket yuvarlanırken hayallerimiz de yuvarlanırdı.
Bir seksek çizgisinin içine koskoca bir ömrü sığdırabilirdik.
Çivili futbolu, beş taş, ip atlama, yakan top, saklambaç, seksek, uzun eşeği…
Her oyun bir ders, her düşüş bir öğrenmeydi.

Biz büyüdükçe şehir büyüdü ama kalpler küçüldü;
o yüzden hiçbir çağ bizi tam olarak içine alamadı.
Biz, büyüklerin yanında bacak bacak üstüne atmayı ayıp bilen; kimse duymadan ağlamayı erdem sayan; dostuna kefil olmayı insanlık borcu gören bir nesildik.

Ego kelimesini bilmezdik ama gururun ağır yükünü omuzlarımızda taşırdık.
Psikologlara gitmezdik ama komşu teyzeye içimizi döküp ferahlardık.
Zenginliğimiz yoktu ama yoksulluğun inceliğini bilirdik.
Yoksulluk, paylaşmayı, sabrı, emeği ve değer vermeyi öğretirdi bize.

Biz, annesine babasına “yük olurum” kaygısını hiç yaşatmayan;
evladın ebeveyne değil, ebeveynin evlada yük sayıldığı bir zamana denk gelmeyen;
şanslı, mahzun, derli toplu bir kuşağız.

Ailelerimizin evlat gibi kabul ettiği arkadaşlarımız vardı bizim.
Köşede küskün oturanı eve götürüp sofraya ekmek uzatan, öğretmeninin elini görünce kalbi titreyen bir nesil…
Mahallemiz öyleydi; kabadayı dediğimiz bilekli ve yürekli delikanlı bizi soyan değil,
koruyan, kollayan bir ağabeydi.

Yozgat’ın taş evlerinde, kömür sobasının başında, annemizin bereketli elleriyle pişen yemeklerin tadı vardı.
Her lokma bir paylaşım, her yudum çay bir sohbet… Kış akşamlarında hedik yerdik, arabaşı yutar , masalların büyüsüyle koyardık başımızı yaptığımıza. Huzurla uyurduk sobanın tavana vuran alevinin ışığında..
Komşu komşuya emanetti; herkes birbirinin çocuğuna, evine, gönlüne bakardı.
Küçük bir ekmek dilimi bile sırayla paylaşılırdı.

Bugün çocuklar ekranlara bakarken, biz gökyüzünü takip eden çocuklardık.
Hayat bize öğretilmedi; biz hayatla güreşerek öğrendik.
Her düşüşümüzden ders aldık, her kırıklığımızla büyüdük.
Özlemle karışık bir hüzünle… çünkü biliyorduk ki zaman akıp giderken, bir daha o sokaklar, o oyunlar, o annelerin sıcaklığı geri gelmeyecek.

Ve şimdi, “65 yaş üstü” diye tek kalemde toplanıp bir rakama indirgenen o insanların içinde,
gençliğinde koskoca memleketi omuzlamış bir kuşağın kalbi hâlâ çarpıyor.

Biz, yaşımızı değil geleneğimizi taşırız.
Maske de takarız, mesafemizi de koruruz; ama insanlığımızı saklamayız.
Çünkü büyüklerimizden böyle gördük:
Herkes kendinden sorumludur, ama herkes birbirinden emanettir.

Bazen düşünüyorum da…
Biz, bin yıllık bir kültürün kapısından içeri giren son nesil olabiliriz.
Son “biz” diyebilenler…
Son vefa şahitleri…
Son sokak çocukları…
Son hakiki “komşu”lar…

Ve bu yüzden bize küçümseyici bir bakışla değil;
bir dua kadar saygıyla yaklaşılmalı.

Çünkü dünya modernleşirken, insanlık bizde kaldı biraz.
Kaldı ama eksilmeden, lekelenmeden, eğilip bükülmeden…

“Tek başına ‘ben’ olabilirsin, ama insan ancak ‘biz’ olunca tamam olur.”


Peri Feride ÖZBİLGE
11.12.2025

Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Biz olanların son kuşağıyız... Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Biz olanların son kuşağıyız... yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
BİZ OLANLARIN SON KUŞAĞIYIZ... yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Sabitlendi
Destancı
Destancı, @destanci
11.12.2025 00:16:13
Evet Feride hanım beraber
dolaşırken Yozgat sokaklarında unuttuğun yerlere uğradım bak neler olmuş demişler

Nevin deyze her bastiginda
eski model
“Singer” dikiş makinasının pedalına
çıkardığı ses;
nalıngalarının sesi gibiydi
nalinci Sami’nin yaptığı el işlemeli
arada giyerdin sen
ellerin kadar küçüktü

“-gızımın çeyizliinden”
diye hava atarmış annen anneme

bize gelirken giyer
sanki bana haber verirdin çık kapıya diye
sesinden anlardım
yön verirdin bir oryantal gibi nalingalarına
tıkır, tıkır
tık tık, tık zarifçe şaşırırdım nasıl
düşmeden nasıl başarıyordun bunu
en son;
topuklarını birbirine sertçe yere vurur bitirirdin
tak, taka , tuk
işte senin nalinga seslerini özlüyorum
Nevin deyze’nin;
dikiş makinası sesleri arasında…

kapı aralandı pedal durdu
doncu Nevin, ben, annem
sustuk… kulak kabarttık avlu kapısına
taş döşemeli girişte bir tıkırtı vardı
tıkır,
tıkır, tık, tık tık tak dedi durdu!

Nabzım arttı
kalbim sanki duracaktı acaba dedim
“-kim geldi bag?” dedi anam
göz göze geldik!...

“-kimmiş oğlum “zıbban zıbban gelen?”

Ana Feride gelmiş dedim
bak sen gelsin dedi baktı yüzüne
gızım sendeki bu "Dalabaklik"nedir
bu yazıda yazarda bir "Dalabiklik"var tebrikler


zıbban zıbban /pat pat diye yürümek

nalınga/nalın , takunya
superbaba
superbaba, @superbaba
11.12.2025 08:35:02
Bu ne kadar güzel,
Bu ne kadar duygu dolu bir yazı...
Yazının her satırı beni çocukluğuma,
Gençliğime taşıdı...
Bir zamanlar "ses çeşmesi" diye isimlendirdiğim...
Neşe Karaböcek'in nostaljisi...
Bir yandan miniklerin cıvıltılarını anımsatan o resim...
Memleketimin yemeklerinden farklı olsada...
Anadolumun yemeklerinin kokusu...
Bana hamsi böreğini, kara lahanayı anımsattı...

Bir zamanlar benim de bir web sitem vardı...
Orada, sahibinden izin isteyip,
Paylaşırdım böyle güzellikleri...
sevgipinari.com sitem kapandı.
Ama yürek sesimiz kapanmadı....
Bu güzel yazınız için izniniz var mı,
Whatsapp gruplarımda paylaşmaya...
Çocukluğumu, gençliğimi birlikte yaşadığım
Liseli arkadaşlaşlarımın grubunda...
Ki onlar da okuyunca çokcukluklarına gidecekler...
Tabi ki altında isminizle...

Bu harika yazınız için kutluyorum...
Saygılar güzel insan...
Celil ÇINKIR
Celil ÇINKIR, @celilcinkir
11.12.2025 03:54:35
Yazının Adı: BİZ OLANLARIN SON KUŞAĞIYIZ…
Yazarı: Peri Feride Özbilge
Yorumu Yapan: Kalburabastı Efendi Hazretleri / Celil ÇINKIR

Bu metin, yalnız bir hatıranın değil; bir devrin bütün sesini, kokusunu, insanlığını taşıyan koca bir zaman aynasıdır. Yozgat’ın toprak kokusundan yükselen o eski sıcaklık, bugünün gürültüsünde kaybolan “biz” olma duygusunu yeniden hatırlatıyor. Bir avuç un isteyen komşu çocuğunda, soba başında pişen hedikte, oyuncak yerine hayal kuran mahcup çocuklarda saklı olan o kayıp güzellik, metnin her satırında içimize dokunuyor. Şair, geçmişin sadeliğini bir ağıt gibi değil; bir onur madalyası gibi taşırken, modern zamanın eksilen insanlığını ince bir sızıyla yüzümüze vurmaktadır. Bu yazı, sadece nostalji değil; vefanın, paylaşmanın ve gerçek insanlığın unutulmuş hatıra defterini açan duygulu bir tanıklıktır.

Vesselam.
“Zaman geçer, insan büyür; ama insanlığı büyüten hatıralar geçmez.”
“Biz olmayı bilenler, hiçbir çağın yetim bırakmadığı ruhlardır.”
Volkan70
Volkan70, @volkan70
11.12.2025 03:19:29
Belki geriye takılıp kalmamızdan kaynaklanıyor bu yalnızlığımız, vitesi kırık araba gibi patinaj yapıp duruyoruz..ileriye gidemiyoruz, geçmişin zincirleri ile bağlı kalmışız, orada kendimizi özgür ve mutlu hissediyoruz.. O yüzen dir Z kuşağını anlayamıyoruz..Öteliyoruz onları..Belki, Z kuşağı da kendisinden sonra gelecek kuşakları anlamakta zorluk çekecek.."Bir suda iki kez yıkanılmaz" demiş Yunanlı bir düşünür..Bu geride kalışta dinin, törelerin, devletin, eğitimin, tarihsel yanılsamaların etkisi büyük..Ama, yaşam zaman gibi durmadan akıyor..ileriye doğru.. Esenlikle hep
Orhan Gülaçar
Orhan Gülaçar, @egemavi
11.12.2025 02:04:14
Selamlar ...
Yozgat'ın bende derin acı bir hatırası var .
Benim için Yozgat demek bilinmeyen mezarlar demek .Yazınızın ruhuna uymadığını biliyorum .
Ancak bunlar da kaderin cilvesi olarak Yozgat'a yazılmış .
Yozgat'ı hiç bilmiyorum sonradan Annemden Babamdan çevremden yüzeysel tanıma imkanım oldu
Sizde sosyal hayatın güzelliklerini yansıtmışsınız
Yüreğinize sağlık .

Annem ve ailesi Mübadele sırasında Samsundan Yozgat'a Sarıkaya Sorgun arasında kırsal bir alana iskan edilmişler . Ufak tek odalı bir kulübe birkaç çuval iaşe bu toplarlar sizin ekin biçin yaşanmış denmiş .
Yoksuluk diz boyu . salgın hastalıklar had safhada
Annemin ,babası annesi nenesi iki kardeşi 1 sene dolmadan vefat etmiş ... uzun hikaye ... Yozgat nüfus idaresine annemde dahil herkesi öldü olarak kaydetmişler ,oysa annemi çok yaşlı adam sahiplenmiş evlatlık olarak bağrına basmış .
İzmir'e göç etmişler .
Seneler sonra annem evlendiğinde ona hayat hikayesini anlatmış . Annem ve Babam bizler çok küçükken İlgili resmi daireler Annemin sağ olduğunu bildirmiş Bölgenin Mahkeme Hakim ,burada senin 150 hektar arazin var demiş , geri durma kızım biraz uzun sürer ama mutlaka kazanırsın demiş .
Devlet sahipsiz arazi diye 6 tapu halinde bunu satmış
Yaşıyor ispat davası Devlete dava , 6 farklı tapu davası
Seneler sürecek ve büyük maliyetler gereken bir durum , işçi olan Babam bu maliyetleri ve ulaşım konaklama giderlerini bir süre sonra karşılayamamış .
Bir süre takipsizlik olmuş , sonrasında rahmetli abim karı koca avukat olan arkadaşlarına bu evrakları dosyaları verip takip etmelerini dava kazanıldığı takdirde %25 ini vermeyi tahahüt etmiş .
Kader derler ya o karı koca avukat davayı üstlendikten 10 gün sonra trafik kazasında vefat etti .
Evraklar dosyalar arabadaydı .
Bizim Yozgat hikayemiz böyle tamamen bitti . Bir daha da uğraşmadık . artık geriye ne Abim ne Annem ne babam kaldı . ama Yozgat'ta toprağın altında
Anneannem , Annededem , Büyük Nenem , Teyzem ve Dayım var . biraz üzücü ama bu yazıya eklemek istedim .

İmla hatalarım olabilir bir anda yazmış oldum .
Selamlar Sevgiler "Şiir Perisi "
nedim demirbaş
nedim demirbaş, @nedimdemirbas
11.12.2025 01:26:24
şehri soluklanmanın bize hatırlattığı eski hayata dair özlemler
sırf bu nedenle şehri terkedebilir insan.
yaylalar hala böyle bir hayata açılan kapı.
kaleminize sağlık
inşallah özlem duyduğunuz bir hayat verir size bu şehrin gerçeği.
serdarascioglu
serdarascioglu, @serdarascioglu
11.12.2025 00:47:35
EVET ÇOCUKLUĞUMUZ.. BİZİM ALTIN ÇAĞIMIZ...GENÇLİĞİMİZ BİZİM HAZİNEMİZDİR ..ZEVKLE OKUDUM .SEVGİLER HÜZÜNLÜ PERİ.
Noah
Noah, @noah
11.12.2025 00:44:25
Sokaktan çocuk sesleri geliyor yine. Annelerini kandırmış ve kendilerini yağmura bırakmış olmalılar. Çocukken de çok severdim yağmuru. Annem elime şemsiye tutuşturur bakkala gönderirdi. Gidip gelene kadar hiç açmazdım şemsiyeyi. Okuldan eve gelirken de özellikle yağmur yağıyorsa otobüse binmez, yürürdüm. Sonrasını düşünmezdim hiç. Hasta olabileceğimi mesela... Bedel ödemekle ilgili yaşanmışlıklarım ve ödediğim bedelleri not aldığım bir hesap defterim yoktu o yaşlarda. Şimdi bedel ödeme korkusundan sadece düşünü görüyoruz yağmur altında ıslanmaların... ve nicesi yaş 46 ..

saygıyla..
İsmail  MALATYA
İsmail MALATYA, @ismailmalatya
11.12.2025 00:15:09
süper
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL