Sevmek birbirine değil, birlikte aynı noktaya bakmaktır. exupery
Hüzünlü peri
Hüzünlü peri

KOKUSU KALAN EVLER..

Yorum

KOKUSU KALAN EVLER..

2

Yorum

16

Beğeni

0,0

Puan

250

Okunma

KOKUSU KALAN EVLER..

KOKUSU KALAN EVLER..

Bazı evler vardır, insan oradan bir kez geçti mi, kokusu aklının bir köşesine siner. Taze pişmiş yufkanın buğusu, bahçede kuruyan çamaşırların güneşte kavrulmuş kokusu, yandaki evden gelen taze demlenmiş çayın davetkâr buğusu… İşte bizim mahallemiz, işte bizim hayatımız, işte bizim Yozgat’ımız böyle bir yerdi.

Süleyman Dedem ve Ahmet Ağa’nın kahkahaları ve söylemeleri arasında pişpirik oynarlardı hep ve her defasında Ahmet Ağa sinirlenir küser , "Bir daha bu elden sonra beni bu evde görmeyeceksiniz!" der giderdi. Ama ertesi gün, sanki dün o küslük olmamış gibi , "Süleyman Dedem’e avlumuzda "Sülüüüük! Burnuma karafil gibi kokuyorsun !" diye seslenir pür neşe girerdi sofaya. Kavga mıydı bu, yoksa bir özür mü? Aslında ne ikisiydi ne de biriydi… Onların dostluğu böyleydi. Kırgınlıklar sabun köpüğü, sevgileri ise taş duvar gibi sağlamdı. Sığınırlardı birbirinin yüreğine ..

Mahallenin kadınları, bir ekmek kokusunun etrafında buluşurdu. Koca kara sacın başına geçip yufkaları ateşle buluştururken, dertler de dökülürdü, neşeler de. Ve her pişen ekmek, "Mahalleye mis gibi kokar diye sıcacık, tülbentlere sarılıp komşulara dağıtılırdı. O ekmekleri yiyen aç doymaz, gönlü toklaşırdı. Gönül almak ne güzeldi.

Ve sonra Kamile Abla… O hep bizdeydi. "Allah benim canımı bu evde alsın," derdi. Kimse onun bu duasına dikkat etmedi, ta ki bir gün, gerçekten bizim evde son nefesini verene kadar. O gün mahallede zaman durdu. Annem, babam, komşular, gözyaşlarıyla dolu bir sessizlik içinde kaldık. Babam bir köşede oturup uzun uzun düşündü. Süleyman Dedem köyde vefat ettiğinde sahip çıkamadığı için kendini suçluyordu ya hani… O an fark etti. "Bazen hayat, insanın ömrüne dağ gibi oturan yükleri, başka bir acıyla hafifletiyor," dedi usulca. Ve bu söz, o gün hepimizin içine oturdu.

Bu olaydan sonra mahallemize, evimize, geçmişimize bir hüzün çöktü ama bir yandan da yeni bir sayfa açıldı. Yılların emeği, anıları, dostlukları arkamızda bırakıp bilinmeyene yelken açtık. Yozgat’tan Isparta’ya doğru bir yolculuktu bu… Korkular, endişeler, bilinmezliğin heyecanı ve en çok da umut vardı yanımızda.

Bazı evler vardır, insan oradan bir kez geçti mi, kokusu aklının bir köşesine siner. Bizim evimiz, bizim mahallemiz, bizim hikâyemiz… Şimdi başka bir şehirde olsak da, her neredeysek o kokuyu içimize çekmeye devam ediyoruz. Çünkü bazı şeyler, mekân değiştirse de yürekten silinmez.

Ve belki de en büyük hayat dersi buydu: İnsan, geçmişini yanında taşıyan bir yolcuydu ve nereye giderse gitsin, asıl varacağı yer, içindeki o sıcaklıktı.
Koca yürekli yiğitlerim ruhunuz şad olsun..

Peri Feride ÖZBİLGE
12.11.2025

Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Kokusu kalan evler.. Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Kokusu kalan evler.. yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
KOKUSU KALAN EVLER.. yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Sabitlendi Etkili Yorum
superbaba
superbaba, @superbaba
13.11.2025 17:35:16
Ruhları şad olsun...
Anlattığınız bu anılar beni de çocukluk ve gençlik anılarıma taşıdı.
Sizinkiler evde pişpirik oynayabiliyorlarmış. Benim rahmetli dedem değil 52 kağıdı, zambo sakızlarından çıkan artist ve futbolcu resimlerini bile kumar aracı sanırdı ve ondan gizlerdik. Ağabeyim kartondan bir 52 destesi yapmış ve çekmeceye koymuştu. Bir akrabamız çekmeceyi açıca "kumar kağıtlarına bak!" demişti. Dedem derhal, "Hani bakayım!" diye terinden kalktı. Akrabamız yanlışını anladı ve "Mahsus dedim" dediyse de dedem bakmakta ısrarlıydı. Annem derhal devreye girdi ve, "Ne gumarı, onlar yazu rakamıya... Çocuk onlardan bakıp defterine hesaplar yapıyor ya!" deyip işi kurtarmıştı...
Üniversite için İstanbul'a geldiğimde dedem de zaman zaman gelirdi. Bir defasında çocukların zambo kağıtlarını (malum, kumar kağıdı ya) gizlice cebine atmış ve evden çıkınca bir mezar aralığına atmış (Sokağımızın karşısı mezarlıktı). Sonra kahveye gitmiş ve oturmuş bir çay içmiş. Ama içtiği çayın parasını ödemek için elini cebine attığında cebinde para olmadığını farketmiş.
Zamboları attığı yere geldiğinde paralarının da kağıtlarla birlikte orada durduğunu görmüş...
Saygılar...
Ali Rıza  Coşkun
Ali Rıza Coşkun, @alirizacoskun
12.11.2025 00:11:21
Evlerimiz huzur yuvalarımız...
Kalemine sağlık güzel bir yazı okudum.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL