Sevmek birbirine değil, birlikte aynı noktaya bakmaktır. exupery
Hüzünlü peri
Hüzünlü peri

TAŞIN ALTINDA DUÂ ..2

Yorum

TAŞIN ALTINDA DUÂ ..2

( 8 kişi )

5

Yorum

25

Beğeni

5,0

Puan

353

Okunma

TAŞIN ALTINDA DUÂ ..2

TAŞIN ALTINDA DUÂ ..2



"MERYEM"

Sabah ezanının sesiyle birlikte, Meryem gözlerini açtı.
Evlerinin tavanında bir delik vardı; artık yıldızları saymak kolaydı.
Bir zamanlar lambaları orada asılıydı, şimdi gökyüzü onların ışığını çalmıştı.
Daha dokuz yaşındaydı ama gözleri, yüzyıllık bir suskunluğu taşıyordu.
Gazze’nin tozlu sokaklarında sabahlar çocuk gülüşüyle değil, siren sesiyle uyanırdı artık.

Sabah güneşi, yıkıntılar arasında Meryem’i uyandırdı. Küçük bedeni taş ve tozla kaplıydı; kardeşleri yanında, gözlerinde korku ve açlık vardı. Sokaklar sessiz, evler yarı yıkılmıştı; oyunlar hayallerin altında gömülmüştü.

Meryem, annesinin başörtüsüne dolanmış bir saç teliyle oynarken seslendi:
“Anne, neden herkes susuyor?”
Annesi sadece baktı , gözleriyle ağlamayı öğrenmişti çünkü.
Bir kelime bile etmeden Meryem’in saçlarını okşadı,
sonra elindeki boş su bidonuna baktı;
artık her gün o bidonu taşımanın adı “yaşamak”tı.

Sokağın ortasında çocuklar su ve ekmek için sıra bekliyordu; umutları yavaş yavaş tükeniyordu. Ama Meryem, küçük yüreğiyle diğer çocukları cesaretlendirmeye çalıştı.

“Dünya, biz hâlâ buradayız,” dedi.
“Bir gün oyunlar yeniden başlar.”

Mahalledeki çocukların çoğu gitmişti.
Kimi deniz kenarına, kimi bir daha dönülmeyen yerlere.
Ama Meryem kalmıştı.
Kalmak bir cesaret değil, bir kaderdi burada.
Sokak başındaki hurma ağacı bile eğilmişti sanki, utanıyordu.

Bir gün, molozların arasından bir bebek terliği buldu.
Yarısı yanmış, rengi belirsiz.
Eline aldı, uzun uzun baktı.
Sonra avucunda sıktı, kalbinin üzerine bastırdı:
“Belki de Cennet’te tamam olmuştur,” dedi.
Sesi, rüzgârla birlikte duvarlara çarptı.

Öğle vakti, Meryem gökyüzünü izleyerek hayaller kurdu: okula gitmek, arkadaşlarıyla gülmek, resim yapmak… Ama tüm hayaller enkazın altında kalmıştı. Yine de yılmadı. Küçücük bedeniyle büyük bir cesaret taşıyordu; toz ve taşın arasında umut filizleniyordu.

Akşam olunca, Meryem sahile gitti. Dalga sesleri kulağında bir melodi gibi yankılanıyordu. Kumun üzerinde küçük bir kalp çizdi; elleriyle doldurdu onu. Fısıldadı:

“Ben Meryem. Bu kalp sadece benim değil; Gazze’deki tüm çocukların. Dünya, lütfen sesimizi duy, ellerimizi tut, korkularımızı hafiflet.”

Akşam olunca, annesi dua etmeye başladı.
Kızına da “sen de et” dedi.
Ama Meryem ellerini kaldırmadı.
Başını eğdi, dudakları titreyerek fısıldadı:
“Ben artık dua etmiyorum anne, çünkü Tanrı da yorulmuştur.”

O sabah, bir an aklına geldi: yıkılmış evin köşesinde bulduğu eski bir defter ve kurumuş boya kalemleri… Ellerini toza buladı, çizgiler ve renkler uçmuştu ama çizgilerin gücü hâlâ oradaydı. Her çizgi bir çığlık, her renk bir umut:

“Dünya, bizi unutma… Her çocuk değerli.”

O gece, elinde küçük bir not defteriyle dışarı çıktı.
Defterin kapağına kömürle yazılmış bir isim vardı: “Meryem.”
İçine çizimler yaptı.
Birinde, bir çocuğun kollarında bir kuş vardı . Kuşun kanadı kırık.
Altına yazdı: “Bizi gören var mı?”

Sonra bir sayfa çevirdi.
Oraya uzun bir mektup yazmaya başladı.
Anya’nın mektubuna benzerdi ama hiç duymamıştı o adı.
Ruhlar bazen birbirine seslenir, kelimeler hiç buluşmadan birleşir ya , öyle bir mektuptu bu.

“Dünya’ya,

Ben Meryem.
Sizi suçlamıyorum, çünkü belki duymadınız.
Ama eğer duyduysanız, bu sessizlik daha ağır.
Burada kum, taş ve toz var. Oyuncak yok, okul yok, ama hâlâ bir kalemim var.
Bazen onu dua gibi tutuyorum, bazen bir isyan gibi.”

Meryem yazarken gözleri doldu, ama yazmayı bırakamadı. Devam etti:

Ben her gece gökyüzüne bakıyorum.
Bir yıldız sönüyor, bir ev yanıyor.
Belki aynı anda bir çocuk daha yok oluyor.
Siz sadece rakam söylüyorsunuz.
Ama biz, her rakamın yüzünü biliyoruz.”
Bizi kurtarmasan bile, hatırla.
Biz çocuklar, geleceğimizden çalınmışız.
Ama hâlâ buradayız, hâlâ umudumuzu kaybetmedik.”

Kalemi elinden düştü.
Küçük parmaklarının ucu morarmıştı.
Ama mektup tamamlanmıştı artık.
Kendince bir yol buldu.
Bir yardım kutusunun içine sakladı defterini.
Kutunun üstüne küçük bir not yazdı:

“Birleşmiş Milletler yazıyor üstünde.
Belki beni bulur.”

Sonra defteri öptü,
ve gökyüzüne baktı:
“Anya,” dedi sanki, “duyuyor musun?”

Rüzgâr o an bir şey taşıdı.
Belki kuzeyden gelen bir kar tanesi,
belki doğudan gelen bir nefes.
İki çocuğun mektupları, aynı göğe karıştı.

Mektubu hayalinde bir şişeye koydu ve dalgaların
arasına bıraktı. Belki bir gün biri bulur, belki dünya biraz utanır.

O gece Meryem, rüyasında bir el hissetti . Anya’nın elini… İkisi de birbirini hiç görmemişti, ama aynı gökyüzünün altında, iki küçük kalp birbirini bulmuştu.

Ve bir sabah, BM’ye ulaştığını düşündü; bir görevli mektubu aldı, gözlerini Meryem’in kelimelerine dikti. Sessizlik, bir nefes gibi durdu odada; sonra vicdanlar sarsıldı. Meryem, küçük bedeniyle, dünyanın bir köşesinde büyük bir yankı yaratmıştı.

“Biz buradayız. Unutmayın,” diyordu hâlâ, kalemi ve yüreğiyle.

...

İki küçük kalp, iki farklı köşe, ama aynı gökyüzü altında… Anya ve Meryem, birbirini hiç görmeden, aynı sessiz çığlığı dünyaya gönderdiler.

Birleşmiş Milletler’e, liderlere, vicdan sahibi herkese bir çağrıydı bu:

Çocuklar, sadece kendi ülkelerinin değil, tüm dünyanın sorumluluğu altında. Elleriniz uzatın, umut olun. Sessiz çığlıklarımızı duyun, çünkü bir çocuğun kaybolduğu dünya, kendi aynasında utanır.

Ve o gökyüzü, yıllar sonra, bir toplantı salonunda açıldı.
Bir diplomat, elinde iki mektup tutuyordu . Biri yanık kâğıttan, biri lekeli defterden.
Okurken sesi titredi:
“Bu mektuplar, dünya adına utançtır,” dedi.
Salondakiler sustu.
Bir çocuk sesi yankılandı içlerinde
belki Anya’ydı, belki Meryem.
Ama artık fark etmezdi.
Çünkü dünya, iki çocuğun kaleminden yeniden yazılmıştı.

Peri Feride ÖZBİLGE
07.10.2025

Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 

Topluluk Puanları (8)

5.0

100% (8)

Taşın altında du ..2 Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Taşın altında du ..2 yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
TAŞIN ALTINDA DUÂ ..2 yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Sabitlendi
Celil ÇINKIR
Celil ÇINKIR, @celilcinkir
7.10.2025 08:24:43
Peri Feride Özbilge’nin bu öyküsü, başlı başına bir vicdan çağrısı… “Meryem” adında küçük bir çocuğun gözünden Gazze’nin yıkıntıları anlatılırken, aslında bütün dünyanın kulak tıkadığı sessizlik resmediliyor. Burada en çarpıcı yan, metnin yalnızca bir hikâye değil, insanlığın aynasına tutulmuş bir ışık oluşu. Çünkü dokuz yaşında bir çocuğun “Tanrı da yorulmuştur” demesi, yalnızca çocuk yüreğinin çaresizliği değil; aynı zamanda büyüklerin suskunluğuna tutulmuş ağır bir ithamdır.

Metnin edebi gücü, her ayrıntının sembolik bir yük taşımasında gizli. Yanan bir terlik, boş bir bidon, molozların arasında kalmış bir defter… Bunlar sıradan nesneler değil, savaşın içindeki hayat kırıntıları. Ve yazar, bu kırıntılardan bir insanlık destanı örüyor. Özellikle mektuplaşma motifi —Meryem’in defterine yazdığı satırların Anya’nın mektubuyla buluşması— iki farklı coğrafyadan aynı gökyüzüne uzanan evrensel bir çığlık hâline geliyor.

Öykünün en derin tarafı, masumiyetle umudun birbirine karışması. Meryem, yıkıntıların arasında bile defterine çizim yapıyor, kumlara kalp çiziyor, “oyunlar yeniden başlar” diyerek diğer çocukları cesaretlendiriyor. İşte burada görüyoruz ki, çocuklar umudun gerçek sahibi. Büyükler savaş çıkarıyor, çocuklar umut taşıyor. Birleşmiş Milletler’e gizlice “ulaşan” mektup detayı ise, aslında uluslararası vicdanın sınavını sembolize ediyor: o mektubu gerçekten duyan var mı?

Son bölümde diplomata teslim edilen mektuplar ve salonda yükselen sessizlik, metnin doruk noktası. Çünkü Meryem’in kalemi, koca dünyanın diplomatik dillerinden daha gür çıkıyor. “Her rakamın bir yüzü var” cümlesi, istatistiklerin arkasındaki acı gerçeği bütün çıplaklığıyla haykırıyor.

Bu yazı, okurun kalbinde bir iz bırakıyor. Bir çocuğun ağzından çıkan basit bir cümle bile, en süslü bildirilerden daha etkili. Çünkü bu metin, bir “hikâye” değil, gerçeğin kendisi. Ve şairane bir sesle soruyor: Eğer çocuklar yok olursa, biz hangi dünyada insan kalacağız?

Saygıyla belirtmek gerekir ki, Peri Feride Hanım’ın bu yazısı yalnızca edebî bir eser değil, bir vicdanın, bir feryadın ve bir insanlık sınavının kaydıdır. Yazıya dokunan herkes, ister istemez kendi sessizliğini sorgular. Ve belki de yazarın en büyük başarısı budur: kalemini dua ile isyanın tam ortasında, insanlığın vicdan terazisine koymak.

Vesselam.

Ser Feyzlizof Delibal Hazretleri namı diğer Celil ÇINKIR
Etkili Yorum
Tamer Umut
Tamer Umut, @ervh-ifirkat
7.10.2025 13:48:48
5 puan verdi
dün "Anya"nın sessiz ve içten yakarışlarını duymuştuk, "duyun bizi" diyordu, "bakın o görmeyen gözlerinizle, işitmeyen kulaklarınızla duyun"
adı Anya, Meryem ve daha pek çokları benzer ızdırabı yaşıyorlar onlarca yıldır. bu kadar acı, bu kadar zulüm ve ölüm. o çocuk yürekleriyle dillerinden dökülen sözcükler nasıl da yaraladı içimizi, Ne diyordu Meryem “Ben artık dua etmiyorum anne, çünkü Tanrı da yorulmuştur.”
Anya, Meryem ve sizin gibi duyarlı yüreklerle bitecek elbette bir gün bu zülüm.
tebrik ediyorum efendim. kaleminize, susmayan yüreğinize zeval gelmesin. saygılarımla
Etkili Yorum
Dosteli_
Dosteli_, @dosteli
7.10.2025 13:38:30
Masmavi olmasını dilediğimiz gökyüzü altında bir direniştir yaşamak

Lanet olsun bu yaşam hakkını yalnızca kendince görenlere. Bu Ve daha milyonlarca Meryem i herkes tanıyor Tanıyoruz ama.,,ama…,

sevgili Peri başkalarının acılarını hissedebildiğimiz kadar insanız.Duyarlı hümanist yüreğine bin selam olsun İçim titredi okurken Dilerim güne gelir ve daha çok vicdana yüreğe dokunur . Alkışlar canı gönülden
Beyzade
Beyzade, @beyzade2
7.10.2025 10:09:11
5 puan verdi
Umut duygularına giriyoruz her doğan güneşle ama vicdansız dünyada güneş batınca yine gözümüzden düşen damlaları siliyoruz... Ah Gazze...
serdarascioglu
serdarascioglu, @serdarascioglu
7.10.2025 00:42:56
5 puan verdi
Çok, çok güzel ve anlamlı içten ve duygusal tüm dünya çocukları SAVAŞLARDAN UZAK... ilim yapsın oyuncakları olsun , mutlu- sağlıklı yaşasın ..amin .
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL