Paranın öldürdüğü ruh, kılıcın öldürdüğü bedenden fazladır. walter scott
Hüzünlü peri
Hüzünlü peri

ÖMRÜMÜN ARKA AVLUSU – YOZGAT'IM...

Yorum

ÖMRÜMÜN ARKA AVLUSU – YOZGAT'IM...

3

Yorum

18

Beğeni

0,0

Puan

402

Okunma

ÖMRÜMÜN ARKA AVLUSU – YOZGAT'IM...

ÖMRÜMÜN ARKA AVLUSU – YOZGAT'IM...


Yozgat’a döndüm geçen yıl, dönmem sandığım yılların yüküyle. İlk adımı attığım anda çınladı içimde bir ses: “Burası artık senin değil, ama sen hâlâ onun’sun.”

Alaturka şehrin arnavut kaldırımları karşıladı beni.
Çocukluğumun ayak izleri hâlâ taşların arasında titriyordu. Sanki bir daha yürüyemezmiş gibi çekindi ayaklarım.

Evler… Evlerimiz yıkılmış ya da yıkılacak kadar yorgun. O kapı eşiğinde babannem diz çökerdi bir zamanlar. Şimdi sadece sıvaları dökülmüş bir yetimlik kalmış geriye. Komşular, akrabalar yok,
Şükrü amca yok. Melek teyze susmuş, cam önlerinde artık kimse yok. Tenekelerdeki sardunyalar kurumuş…

Mezarlık sessiz. Taşların dili yok ama ben babamın susuşunda dünyanın bütün ağıtlarını işittim.
Bir mezar taşı eğilmiş gibiydi hafifçe, sanki o da gözlerime bakmak ister gibi…

Kalbimin bahçesini çitleyip geçmişi aramadım. Çünkü bilirim: Geçmiş, aranmadan gelir. Bir kokuda, bir kuş kanadında, bir annenin çağırışında…

Ömrümün arka avlusunda neler uğurlamadım ki…
Yamalı önlüklerimi, çocuk gülüşlerimi, bayramlık ayakkabılarımı ve en çok da “Babıll” diyen sesini, babam…

Şimdi Yozgat, benim içimde bir suskun dağ gibi duruyor. Konuşmuyor ama biliyor. Gidenin nereye gittiğini, kalanın neye dönüştüğünü ve bir şehrin nasıl kabuk değiştirdiğini…

Ben seni hiç terk etmedim Yozgat’ım. Sen içimdeydin, yalnızca biraz derindeydin. Ama bu dönüş, bir vuslat değildi. Bu dönüş, bir vedanın tam kendisiydi.

Ben Yozgat’a dönmedim ki hiç, o hep içimdeydi…
Bir akşamüstü Yozgat terminalinde gözlerime çöken yaşta çözüldü dilimdeki bütün susmalar.

O vakit anladım, şehir şehir gezinse de insan bazı dualar ilk yutkunduğu yerde kalır.

Eski sokaklar merak eder beni artık, ben de onları.
Çünkü o taş aralıklarında pirlerin gölgesi gezinir hâlâ: Yunus’un sabrı, Yusuf’un kuyusu, Hacı Bektaş’ın dilsiz huzuru bir ikindi yeliyle dokunur saçlarıma.

Kimi evin eşiğinde bir dua asılı kalmış gibi, “amin” demeden geçemem eski zamanın izinden.

Avlularda pişmiş bir aşın buharı, tahta pencerenin perdesinde durmuş. Bir kadın elinin hamurunda toprakla yoğrulmuş sabır… Ve belki de o sabırla kurulmuştu bütün ömür…

Doğduğum yurdum bana çocukluğumu değil, inanmayı öğretti. Bir komşu eline, bir kurumuş yaprağa, duvarda asılı kalmış kandilin ışığına bile…

Şimdi seni hatırlamak sadece özlem değil. Bir öğreti, bir dua, bir teslimiyettir artık içimde.

Çünkü ben, o avlunun tam ortasında bir ermişin eteğine dokunmuşum sanki. Ve her şiir bir hatırlayış artık: İçimden geçen sabırlı evliyaların sessiz adımlarıyla dolaştım her köşeyi ve ne anılar karşıladı şu sızlayan yüreğimi…

Ben bu şehre yıllar sonra dönerken elimde bir deste unutuş vardı ama Yozgat, sen yine de tanıdın beni. Arnavut kaldırımların, çocukluğumun içini çekerek giydiği eski ayakkabılar gibi öyle tanıdı, öyle sarıldı ki bana… Bir anda pirlerin nefesi dolaştı sokaklarda. Bir evin çatısından Yunus’un sabrı sızdı, bir diğerinden dedemin şefkati…

Ah o haşmetli konaklar birbirine sırt veren, kiremitleriyle dua tutan evlerdi onlar. İçlerinde ocaklar vardı, yalnız yemeğin değil, sözün piştiği.
Ve her köşe başında bir dede duası, bir ana niyazı beklerdi yoldan geçenin kalbine düşmek için.

Şimdi o evler çatlak bir zaman gibi. Duvardan sarkan sarmaşık değil artık, geçmişin dili… Bir dede yok pencere önünde, bir nine çıkmıyor avludan, bir mendil bile savrulmuyor göğe…

Ben, bu mezar sessizliğinde yürürken kendi kalbimin taşına bastım sanki. Her yokuş bir özür gibiydi geçmişten, her iniş bir "keşke"...

Ve biliyor musun, ben en çok da adı unutulmuş evliyaların o alaturka sokaklara sinmiş dualarını özledim. Hiçbir kitabın yazmadığı, her annenin kalbine nakşettiği o sessiz, kokulu, derin duaları…

Şimdi bu şehir, pirlerin suskunluğunda ağlıyor.
Ve ben, diz çökmek geliyor içimden bir taşın önüne, bir gölgeye, bir hatıraya ve fısıldamak:
"Ben geldim. Ama içimdeki çocuk, burada gömülü kalan babasına her gün yeniden veda ediyor."

Peri Feride ÖZBİLGE
18.08.2025

Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Ömrümün arka avlusu – yozgat'ım... Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Ömrümün arka avlusu – yozgat'ım... yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
ÖMRÜMÜN ARKA AVLUSU – YOZGAT'IM... yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Sabitlendi Etkili Yorum
superbaba
superbaba, @superbaba
18.8.2025 11:46:52
Geçmiş anıları düşündükçe cızzz eder insanın yüreği.
Yozgattan yalnızca geçtim. Sokaklarını görmedim.
Ama Anadolumuzun başka yerleri de benzer özellikler taşıyor...
Benim çocukluğumun geçtiği fındık bahçeleri de gözümde tütüyor...

Yüreğinizin güzelliğini ve duygu dolu sanatınızı şiirlerin,ize de yazılarınıza da yansıtıyorsunuz.

Saygılar Feride Hanım.
Etkili Yorum
Tamer Umut
Tamer Umut, @ervh-ifirkat
18.8.2025 19:13:03
bir şehre ait olmak, çocukluk anılarıyla, mutlu ve acı hatıralarıyla o şehri yaşayıp yaşatmak bir ömür boyu. insan nereye giderse gitsin kopamıyor köklerinden ve kopmamalı hayatının sonuna kadar.
yazıyı bitirdikten sonra epey dolaştım bende çocukluğumun anavatanı yerlerde. ne yapıp eder yurtdışı çıkışlarımda yolumu uzatarak Çarşamba'ya girerdim. yeşilırmak kıyısında bir çay bahçesinde oturup ırmağın durgun akan sularına bakarak mutlulukla yudumlardım çayımı.
bak, ne güzel duyguları araladı yazılarınız içimizde. dert görmesin elleriniz. ve bu yazı vesilesiyle Allahtan rahmet diliyorum kaybettiklerinize, mekanları cennet olsun inşallah.
selam ve saygılarımla
Dağcıı
Dağcıı, @dagcii
18.8.2025 08:46:58
Güzeldi keşke Yozgat'tan bir görünüm ,sokak, evler koysaydiniz.
Saygilar
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL