4
Yorum
19
Beğeni
0,0
Puan
568
Okunma

Çocukluğunun geçtiği o dar sokak, sanki bir kış akşamı soba başında oturuyormuşsun gibi içimi ısıtırdı.
Taş duvarların arasında yankılanan ayak sesleri, kapı önünde çekilmiş tabureler, demli çayın buharı…
Her köşede bir hatıra, her gölgede bir gülüş vardı.
O sokaktan geçerken, zaman yavaşlar; yüzüne değen rüzgâr bile tanıdık olurdu.
Ve işte, bu sokak bana hep aynı gerçeği söyledi kulağıma:
İnsan, büyüdükçe eşyalarını çoğaltır ama kalabalığın içinde yüreğini küçültür.
Oysa burada, azın bereketi vardı; yarım bardak çay bile paylaşıldığında doyururdu insanı.
Bir gün, o sokağın başında yaşlı bir kadın bana şöyle demişti:
“Evladım, ekmek sofraya değil, kalbe koyulunca bereketlenir.”
İşte o söz, yıllar geçse de unutulmazdı.
Hayatın bütün gürültüsü arasında, bu sokak bana sessiz bir sır öğretti:
“Sevgi, insana verilmiş en güzel ekmektir. Onu paylaşmazsan, bayatlar.
Sabahın ilk ışıkları, taş kaldırımlara altın tozu gibi serpilirdi. Pencerelerden sarkan çiçekler, sanki güneşle gizli bir selamlaşma ritüelindeydi. Henüz çaydanlığın buharı yeni yeni yükselirken, kapı önlerinde oturan komşu teyzeler, “Günaydın”ın yerini tutan bakışlarla birbirini süzerdi.
Her evin önünde bir sandalye, her sandalyede bir hikâye…
O sokakta çocuk sesleri hiç eksik olmazdı. Anneler, “Dikkat et!” diye bağırırken, çocuklar yere tebeşirle evler çizer, misketlerin renklerinde dünya kadar hayal saklardı.
Fırından yeni çıkan ekmeğin kokusu, uzaktan gelen bir simitçinin sesiyle karışır; içimi ısıtan bir sofraya davet gibi yayılırdı havaya.
Ve bilirdim ki…
Kapını çaldığında komşumuz, ya elinde taze pişmiş börekle gelir, ya da “Geçen gün annem sana dua etti, bil istedim” diyerek gönlünü şenlendirirdi.
O sokakta, insanın içini ısıtan tek şey güneş değildi; insanlar birbirinin yüreğine de ışık taşırdı.
O yüzden diyorum ya…
Bazı sokaklar haritada değil, hafızada yaşar. Ve oraya giden tek yol, hatırladığın güzel insanlar ve paylaşılan güzel anılardır.
Sokağın içinden geçerken, taşların arasına sıkışmış minik papatyalar dikkatimi çekerdi. Onlar, kimsenin fark etmediği küçük mucizelerdi; tıpkı o sokakta yaşayan iyi yürekli insanlar gibi.
Rüzgâr, bahçelerdeki asma yapraklarını hafifçe okşar, duvarlara asılmış kilimler güneşte rengi daha da koyulaşmış hatıraları sergilerdi.
Bir evin penceresinden sızan tarçınlı kek kokusu, beni çocukluğuma götürürdü. O an, annemin bana sessizce tabağa koyduğu o ilk dilim gelir aklına…
Bir başka kapı aralığından, dedesinin dizinde oturan bir çocuk görünürdü; dedenin nasırlı elleriyle saçlarını okşayışı, sanki dünyanın en güvenli yeriymiş gibi…
Akşam olunca, gökyüzü turuncu ve mor arasında gidip gelir, sonra usulca siyaha bürünürdü. Işıkları yanan pencerelerden, yemek tencerelerinin buğusu yükselir, kimi evde kahkahalar, kimi evde dua sesleri birbirine karışırdı.
O sokakta zaman, kolundan tutup yavaşlatırdı seni.
Günlük telaşların, cep telefonlarının soğuk ışıkları, marketten alınan hazır ekmekler… Hepsi bir anlığına geride kalırdı.
Ve fark ederdin ki… asıl zenginlik, parayla alınamayan o sıcaklıktı.
Peri Feride ÖZBİLGE
17.08.2025