4
Yorum
20
Beğeni
0,0
Puan
371
Okunma

_____
Sen mi sevgisiz büyüdün, yoksa ben mi fazla sevdim?
Yoksa senin sevgin bu kadar mıydı da, ben kendimi kandırdım? Ya da ben, içini ısıtır diye içimi sana sermişken, sen “üşümüyorum” deyip geçtin mi üstümden?
İnsanın içi yanınca, dışı gülmeyi bırakıyor.
Yorgun sevdalar konuşmaz, sadece çırpınır;
sadece sabah kahveni unutmaz,
gece çorabını katlar,
üşürsün diye battaniyeyi düzeltir,
ama bir gün, sen dönüp de “Nasılsın?” demezsin ya...
İşte tam orada başlar sitem.
Bir gün, hastayken sesimi duymadın.
Üşüdüm cam açık kalmıştı.
Sen mesaj attın sadece: “İyisin, değil mi?”
Oysa ben, senin burnun sızlasa sabaha kadar başında beklerdim.
Ama belli ki benim iyiliğim seni hiç ilgilendirmedi.
Çünkü sana göre “sevgi” ihtimallerle yaşardı,
bana göre “sevgi” gerekirse diz çöküp çorap giydirmekti.
Ben seni kıymet bil diye sevmedim.
Bir sofranın tuzunu uzatır gibi
sessiz ve karşılıksız koydum sevgimi önüne.
Sen hep doydun,
ben hep eksildim.
İnce düşüncelerin kalın duvarına çarptı yüreğim.
Çorbanın buharı gözlüklerini buğularken
bir an bile aklına gelmedim.
Doya doya gülerken fotoğraflarda,
ben hangi çekmecede kaldım?
Yazarken sana kelimeleri,
elim titremedi ama
sesimi duymayışın hep titretti içimi.
Oysa ben ne çok vardım.
Kapını çalan bendim;
soğukta bekleyen bendim;
sevdanın alnını öpen yine bendim.
Ama sen...
Sadece içeri girdin,
oturdun,
ısındın,
doydun
ve çıktın
Karnım ağrıyordu bir gece,
sana mesaj attım.
"Uyuyordum" dedin,
ama sabah Instagram’da gece üçte bir post paylaşmışsın.
Ben, senin uykun olayım istemiştim oysa.
Sen, benim yokluğumu hiç duymadın.
Annen hastaydı, yanında oldum.
İşin kötüydü, ben elimi taşın altına koydum.
Günlerce telefonumu kapatmadım sana bir şey olmasın diye.
Ama benim başıma bir şey geldiğinde
senin hattın “meşgul”dü.
Yüreğin de öyle.
Beni hiç korumadın.
Bir gün biri sokakta bağırınca bana,
arkamda senin durduğunu zannettim.
Ama dönüp bakınca sadece gölgen vardı.
Ve o gölge bile üşüyordu benden.
İşte o zaman anladım:
Sen sevgiyi hiç bilmiyorsun.
Ya da...
Senin için sevmek, menfaatle birlikte geliyor,
ilgiye göre şekil alıyor.
Benim içinse:
Seviyorsan, yorulsan da kalırsın.
Ama artık yorgunum.
Çünkü bu aşkı tek başıma sırtladım.
Sevdiğim adamı taşırken,
kendimi unuttum.
Senin çayını karıştırırken,
kendi çırpınışımı duymadım.
Ve şimdi...
“Sen mi sevgisiz büyüdün, yoksa ben mi fazla sevdim?”
diye bir daha soruyorum kendime.
Bir gün biri çıkar karşına… Seninle ilgilenir, sana sorular sorar, “Üşüyor musun?” der, “Sana bir çorba koyayım mı?” der. Ve sen onu geri çevirirsin çünkü ben gibi biri çıkmaz ikinci kez.
Ama iş işten geçmiştir artık.
Çünkü sen sevgiyi anlamakta geç kaldın.
Ben ise sevgiyi anlatmakta fazla dürüsttüm.
Sen kendine merhamet gösterirken,
ben sana merhametten yandım.
Şimdi merak ediyorum:
Bu kadar sevgi sana fazla mı geldi?
Yoksa ben, sevgimin ağırlığını sana taşınmaz mı hissettirdim?
Belki de…
Sen zaten sevilmeyi bilmiyordun,
ben ise öğretecek kadar yorgundum.
Ve bak, hâlâ burada mıyım?
Evet.
Ama bu, seni beklediğimden değil artık.
Yalnızca, içimdeki sevginin
bana dönüp “yeter” demesini bekliyorum.
Peki, sen mi sevgisiz büyüdün?
Yoksa ben, kıymet bilmeyene fazla mı kıymet verdim?
Eğer yanıtın buysa...
Ben aptallığıma susarım da,
sen sevgisizliğine susabilecek misin?
Şimdi tekrar sorayım:
Sen mi çok zekisin?
Yoksa ben mi fazla yürek verdim bu aşka?
Peri Feride ÖZBİLGE
29.05.2025