Sevmek birbirine değil, birlikte aynı noktaya bakmaktır. exupery
Bedri Tokul
Bedri Tokul
VİP ÜYE

ANADOLU'DAN BİR KIZ

Yorum

ANADOLU'DAN BİR KIZ

( 12 kişi )

8

Yorum

21

Beğeni

5,0

Puan

1045

Okunma

Okuduğunuz yazı 23.5.2025 tarihinde günün yazısı olarak seçilmiştir.
ANADOLU'DAN BİR KIZ

ANADOLU'DAN BİR KIZ

Beş sıraya bir fındık. Gün de yirmi beş sıra. Beş fındık
Anamın diktiği çantaya koyardım defterimi, kitabımı. Okul dönüşü otururdum halının başına. Her gün aynı. Her gün yirmi beş sıra beş fındık. Kolay mı halı dokumak? Çözgülerinin arasından dolayıp, kendi bıçağıyla keseceksin renk renk ipleri. Sonra atkıyı atacaksın. Kirkitle vurup sıkılaştıracaksın.
Takk…Takk..Takk…

Parmaklarımın ucu nasırlaşırdı. Şimdi bile hala hissizdir parmak uçlarım. İyi ki fabrika halıları çıktı da kurtuldu kızlar halı dokumaktan.

Dışarıda ip atlar, saklambaç oynardı akranlarım.. Seslerini duyardım. Boynumu büker ışıltılı gözlerle bakardım annemin yüzüne.

“Ne olur annnem ben de dışarı çıkıp oynayayım” demekti bu.
Anlardı.

O da boynunu büker, ellerini açar halıyı gösterirdi.

“Daha yirmi beş sıra bitmedi ki. Akşam baban sormaz mı? Demek isterdi.
Anlardım.
Ben evin en büyüğüydüm.
Benden sonra iki kız kardeşim daha var. Küçük ağlayınca beşiğini sallamak, diğeri acıkınca doyurmak da benim görevimdi. Annemin işleri hiç bitmezdi. Ya saç üstünde yufka pişiriyor, ya günlüğe gitmiş oluyor, ya da küçük bahçemize soğan dikiyordu.

Tepedeydi derme çatma kerpiç evimiz. Yukarıdan bakınca aşağıda ki kiraz bahçeleri görünürdü. Babam:
“Fakirin evi bayır, yediği abur cubur, konuştuğu ıvır zıvır” derdi.

Yazın gelmesini, kirazların olgunlaşmasını beklerdim. Bir hay huy alır götürürdü kiraz bahçelerini. Günlüğe gidilirdi. Ben de giderdim. Ağaçların en uç dallarına kuş gibi konar toplardım kirazları, yorulmak nedir, günlüğüm kaç liradır? Bilmezdim. Beğenirlerdi benim çalışmamı. Babama verilirdi kazancım. Neşeli olurdu kiraz toplamak. Türküler, maniler söylenirdi. On beş yirmi gün sürerdi kiraz hasadı. Sapsız kopan kirazı ağzıma atmak ayrı bir zevkti. Bahçe sahibi görür de kızar diye, utanırdım kiraz yerken…

İlkokulu bitirdim. Öğretmenim bize geldi. Elindeki kâğıtları gösterdi. Babama:
“Hemşirelik okuluna yatılı öğrenci alacaklar. Bu kız akıllı, kazanır. İmzala amca bu kâğıtları. Kendini kurtarsın.”
“Olmaz ”dedi babam. “Olmaz halıyı kim dokuyacak?”
Çok dil döktü öğretmenim. Babam sertleşti:
“Öğretmen, sen okuttun işin bitti. Bundan sonrasına karışma. Kız benim kızım”
Çaresiz çekti gitti öğretmenim.

Okul bitince, günlük dokunacak sıra sayısı artmış, fındık da kesilmişti. Babam dokunan halıyı omzuna alır pazara götürür satar, sırtına aldığı bir çuval halı ipiyle de geri dönerdi. Bu halı çilem yıllarca sürdü.

Büyümüş, serpilmiştim. Kız kardeşlerim ilkokuldan sonra ortaokula da yazdırıldı. Onların okul önlüklerini yıkadım ütüledim. Yüreğimdeki sızıyla.

Bir gün uzak bir şehirde memur olan amcamdan mektup geldi:
“Özledim onu. Gönder yeğenimi. Gözü gönlü açılsın.”
Çok sevindim!
“Bitir halıyı öyle” dedi babam.

Gece gündüz demedim. Dokudum bitirdim. Gönderdiler beni amcamın bulunduğu şehre. İlk defa çıkıyordum bu küçük kasabadan. Kocaman caddeler, binalar. Süslü boyalı kadınlar, kızlar…

Bir gün genç bir delikanlıyla annesi geldi amcamlara. Onlara kahve, çay yaptım. Hizmet ettim. Daha sonra o gençle konuşturdular beni. Ne konuşmuştuk? Hatırlamıyorum. Sevmiş miydik birbirimizi? Sevgi nedir? Bilmiyordum. Konuşuldu. Gidildi gelindi. Davulsuz, düğünsüz, gelinliksiz, evlendik. Onlarda da para yoktu bizde de… Henüz on yedi yaşındaydım.

Gurbetler gezdik. Yokluklar gördük. Üç çocuğumuz oldu. Dördü de okudu. Dördüncüsü kim mi?
O da benim beyim. Tutturdu elimizin ekmeği olmasına rağmen “Ben Üniversite okuyacağım” diye. Bir değil iki Üniversite bitirttirdim ona da. Acım, susuzum demedim. Destek oldum. Çocuklarımız ekmek peşine düştüler. Buldular ekmeklerini. Evlendirdik onları da. Boy boy torunlarımız var şimdi.

Kız kardeşlerim memur oldular. Memurlarla evlendiler. Evleri, arabaları var. Huzurları da var mı? Onu anlatmak bana düşmez.

Annem rahmetli oldu. Babam sağ. Bazen babama bakmaya giderim. Bazen çocuklar çocuklarına bakmam için çağırırlar beni. Onlara da giderim. Öyle zamanlar olur ki kendi evimde misafir gibi az kalırım.

Peki, mutlu muyuz?
Karnımız tok, sırtımız pek, kışın soğuklarda odamız sıcak.
Bazen sudan nedenlerle beyimle kavga ederiz. Ancak küslüğümüz fazla sürmez. İki yalnız canınız biz.
Ben ev işlerini severim. Beyim ya bilgisayarın başındadır, ya da elinde bir kitap... O bana karışmaz, ben de ona.

Bir gün sordum:
“Bütün gün ne yapıyorsun bu bilgisayarın başında?
“Okuyor, yazıyorum işte…”
“Bir gün de beni yazsana!”
“Neyini yazayım?”
“Halıyı yaz. Kirazı yaz. KARDEŞLERİMİ OKUTTULAR BANA DA HALI DOKUTTULAR- dediğimi de yaz.

Ahh…Ahh… Okumak gibisi var mı?

Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 

Topluluk Puanları (12)

5.0

100% (12)

Anadolu'dan bir kız Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Anadolu'dan bir kız yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
ANADOLU'DAN BİR KIZ yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
İbrahim Kurt
İbrahim Kurt, @ibrahimkurt
24.5.2025 16:16:54
5 puan verdi
insan olmak değilmidir bunca uğraş varsın insanlık olsun zorluklar aşılır kutluyorum
Suat Zobu
Suat Zobu, @suat-zobu
24.5.2025 00:42:31
5 puan verdi
Ne yakıştı ama yerine.
Tebrik ederim abi.
Seçkiyi de böylesine muazzam bir eseri güne aldığı için teşekkür ederiz.

Selam ve saygımla Kel'den öptüm.
Etkili Yorum
Aren-
Aren-, @aren-
23.5.2025 23:06:49
Hiç bilmem halı nasıl dokunur? Bilirim ki Anadolu’da hüzünler yazmalarında oyalanır genç kızlarımızın başında. Kilimlerde olduğu gibi halılarda da olmalı ‘’yaşamın ağır yükleri’’ belki de bu yüzdendir daha alımlı görünmeleri. Zira acı örülmüştür ilmek ilmek ve biz acıyı tatlıdan saymasak da çok severiz…

Öyleymiş o zamanlar. Biz sizden belki bir iki kuşak öncesiyiz, bilemiyorum. Babamın anlattıkları annemin, anıları yazınızla paralel. Bir evde yaşarmış tüm aile… O nedenle evler iki katlı her oda çocuk sayısına göre pay edilirdi. Evde birkaç elti, yığınla çocuk… Kızlar ilkokulu bitirse yeterdi. Erkekler okutulmak istense de isteksizlerdi.

Ne acı ki o zamanlarda eksikliklerin çokluğunda kızlar ‘el’ tutulurdu baba evinde: ‘’O gidecek erkek kalacak’’ denirdi bizimle.

Şimdi öyle değil ne yazık ki… Sadece kızlar gitmiyor erkekler de gidiyor. ‘’Gelin’’ yok artık giden gidene.
İki katlı evler de yok, minicik dairede yapayalnız yaşıyor ebeveynler. İşler bahanesiyle ziyaretler bayramdan bayrama, tatilden tatile yapılıyor…

Yokluk özlemi çekilse de mutluydu insanlar. Varlığa geçildikçe mutsuzluk ve yalnızlık başladı. O zamanlarda depresyon da ne? Şimdi hap kullanmayan yok nerdeyse…

O Anadolu’nun cefakâr, vefakâr kızları çok haksızlığa uğradı… Yine de yaşama küsmeden ömrünü ömürlerine adadı. Annem can annem, onlardandı ve asla isyana kalkışmadı…

Final çok manidar ‘’Okumak gibisi yok’’ katılıyorum ama okuyanların çoğu okudukça neden bencilleşir anlamıyorum! Oysa okumak aydınlanmak değil miydi?
‘’İlim ilim bilmektir
İlim kendin bilmektir
Sen kendini bilmezsen
Bu nice okumaktır’’

İnşallah kendimizi bilenlerden oluruz.

Güne gelmesi ümidiyle… Selam saygı ve dua ile Hocam…
Süphan
Süphan , @suphan
23.5.2025 22:23:25
Ben yorum özürlüyüm Bedri bey
Lakin yazı diliniz o kadar etkilili
Tebrik etmeden geçemedim..
hacengiz
hacengiz, @hacengiz
23.5.2025 21:47:47
5 puan verdi
Şiir gibi... Hoş bir anlatım. Hüzünlü bir hikâye... “Fakirin evi bayır, yediği abur cubur, konuştuğu ıvır zıvır” tekerlemesini ilk defa duydum, çok tuttum.
Etkili Yorum
Rû //
Rû //, @r --
23.5.2025 20:54:42
5 puan verdi


abi merhaba

son cümleniz "ah... ah... okumak gibisi var mı?"
elbette yok...
ben de çalışmanızı takdir ederek okudum.

bir erkek yazarın kaleminden çıkıp üstelik kendi deneyim alanının dışında kalan
- bir kız çocuğunun
- bir genç kızın
- bir kadının
- bir annenin
- bir büyükannenin
iç sesini böylesine derinlikli şekilde okuyucuya aktarması sadece empati ve gözlem gücünün ya da dilbilgisi ve anlatı becerisinin değil
duyusal ve duygusal sezgiyle yazmayı bilen edebi bilincin eseridir.




usta kaleminden çıkan bu hikayede Anadolu'daki o kız gibi
yüzlerce kız çocuğunun ''bende vardım'' sesini işittik.
çocukluğumuzu bir çantaya koyduk.
hayallerimizi herkesin üstüne basıp geçtiği bir halı gibi yere serdik.
nice kadının içini yakan o sevda duygusunun çözülmeyen bilmecesini
"sevdik mi? bilmiyordum" cümlesiyle bizler de bilemedik.
çünkü sevmelerin, istemelerin, beğenmelerin değil
mecburiyetlerin, sabretmelerin, razı olmaların, boyun eğmelerin öğrencisiydik.

biz kadınlar bir şekilde kendimizden çıkarıldıktan sonra o kadar çok bölünüp dağılıyoruz ki kendi hayatımıza bile bir konuk gibi uğruyoruz. hatta bazen kendimizi unutuyor hatırlayınca da aramaya başlıyoruz.
- sorgulanması gereken bu cümlelerimi yazarken gülümsedim konuyla alakalı yakın zamanda hazırladığım bir çalışmam var o aklıma geldi henüz paylaşmadım-



dilin sadeliğiyle kadının acısı, sıkışmışlığı, görünmeyen emeği, (ki bu aslında kardeşler arasında yapılan adaletsizliktir) "anlatmadan anlatmak" dediğimiz dramatik ama dramatize edilmeden ajitasyondan uzak bir olgunlukla tıpkı metinde geçen halının dokunması gibi ilmek ilmek kelimelerle örülmüş. renkli iplerin arasına gizlenen umutlar suskunluğa bağlanmış, hayallerin üzerine atılan her düğüm ise usul usul birer ağıta dönüşmüş.

"kardeşlerimi okuttular bana da halı dokuttular."
uzun süre belleklerden silinmeyecek bu cümle öykünün bam teliydi.

çok ama çok başarılı bir aktarımdı.
kalemine emeğine sağlık abi
tebriklerimi bırakıyorum sayfanıza

selam ve saygılarımla

ŞÜKRÜ ATAY
ŞÜKRÜ ATAY, @sukruatay
23.5.2025 19:43:55
5 puan verdi
Saygıdeğer üstadım,
Öylesine etkileyici ve dokunaklı yazmışsınız ki kendimi bir roman okumuş ya da bir Türk filmi izlemiş gibi hissettim.
Gerçekten de eskiden bütün bunları yaşayan o kadar çok kız çocuğu vardır ki saymakla bitmez.
Yazının sonu da çok etkileyici “Bir gün de beni yazsana!”
“Neyini yazayım?”
“Halıyı yaz. Kirazı yaz. KARDEŞLERİMİ OKUTTULAR BANA DA HALI DOKUTTULAR- dediğimi de yaz.
Bu güzel paylaşımınız için gönülden kutluyorum tebrikler üstadım.
Suat ZOBU üstadım da yazıyı en güzel şekilde yorumlamış sağolsun.
En kalbî selam, sevgi ve saygılarımla.
Nice güzel paylaşımlar dileğiyle 💐 🤗
Etkili Yorum
Suat Zobu
Suat Zobu, @suat-zobu
23.5.2025 17:45:39
5 puan verdi
Hele yazmak gibisi var mı?
Adam Kel olursa, yazdı mı da yazarsa kah güldürür, kah boğazına yumruk gibi oturtur süründürür.
Nerelere gittim, bir gizli kameradan seyrettim ilmek ilmek halı dokumayı. Genliğe adım atmakta olan bir sabinin yüreğinde hissettim okumayı.
Ah çaresizlik, ah yokluğun gözü kör olsun.
"Anam beni 3 çuval una ağaya hizmetkar olarak satmıştı" der Aşık İhsani. 12 yaşında bir çocuk ne kadar hizmetkarlık yaparsa.

Bizler ne yokluklar çektik be!
Ama mutluyduk.
Yarınlardan umutluyduk.
Bulgur aşına soğanı kırar yerdik pirzoladan leziz.

Yokluk nedir Anam bilenler bilir
Yaşanılan ne varsa hatıra gelir
Bir yumurta nasıl beş dürüm olur
Kimseler sırrını bilmedi Anam..
-

Bir yumurtadan beş dürüm yapma gerçekliğinde yaşamış insanlarız.
İyi ki yaşamışız o günleri.
Şimdilerde yaşamak yaşamak mı be ya!

Kel'den öptüm.

© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL