İnsanın çocuğu ile övünmesi kendisiyle övünmesi demektir. somerset maugham
Hüzünlü peri
Hüzünlü peri

UTANMAYI BİLMEK ....

Yorum

UTANMAYI BİLMEK ....

2

Yorum

17

Beğeni

0,0

Puan

563

Okunma

UTANMAYI BİLMEK ....

UTANMAYI BİLMEK ....

...

Yürek Terazisinde Bir Erdem...

Yüzümüzün kızarmadığı yerde kalbimiz de solar"

Bir zamanlar utanmak vardı…
Sesini yükseltirken düşünmek, sofraya otururken göz ucuyla bakmak vardı.
Biri üzülür mü, biri alınır mı, biri boynunu büker mi diye yutkunmak vardı.
İnsan yüzüne utanmadan bakamazdı, hele ki kendini bilen biriyse…

Eskiden insanlar ayakkabısıyla halıya basmaz, başkası susarken araya girmez, sofrada en son lokmayı utanarak alırdı. Şimdi biri bağırıyor ötekine: “Sen kimsin?”
Oysa biz, “Ben kimim?” diye düşünerek büyümüştük.
Utanmak bir ölçüydü, bir teraziydi gönlümüzde.
Mahallemizin köşesindeki bakkal, fişi uzatırken gözümüzün içine bakardı: "Yarın ödersiniz evladım..."
Babam da, annem de, kendilerini değil, çocuklarının onurunu düşünerek yaşardı.
Şimdi... Utanması gerekenler yüksek sesle konuşuyor, başını eğmesi gerekenler gülerek sahneye çıkıyor.

Ben küçükken annem bir gün demişti ki:
"Kızım, elin içinde bağırılmaz, yutkunursun. Utanmayı bilirsen, insan kalırsın..."
O söz hâlâ kulaklarımda çınlıyor.
Şimdi soruyorum:
Utanmak kaybedildi de insanlık onunla birlikte mi gömüldü?

“Utanmayı bilmek” sadece bir erdem değil, insan olmanın harcıydı eskiden.

Biz utanmayı dedemizin dizinde, annemizin dizinin dibinde öğrendik.
Ters dönen tabağın, sofrada fazladan kalan bir lokmanın, alınmayan bayramlık ayakkabının utancı vardı bizde.
Çok şeyimiz yoktu belki ama yüzümüz vardı yere bakınca.
Şimdi bakıyorum da...
Yüzü kalkık olanların göğsü ne kadar boş.

Çocuklar, büyüklerin konuştuğu yere sessizce yaklaşır,
Bir şey duyacak olsalar utancından gözlerini kaçırırlardı.
Bir tabak eksikse sofrada, yemez gibi yapıp paylaşmayı öğrenirdi insanlar.
Çünkü utanmak, başkasını düşünmekti.
Kalbin sesi, yüzün rengiydi.
Ve yüzü kızaran insandan kimseye kötülük gelmezdi.

Mahallemizde bir Kamile Abla vardı.
Eliyle koymuş gibi utanırdı, biri bir şeyin fazlasını uzatınca.
“Yok, kızım, çok oldu… Ben almayayım o kadarını,” derdi.
Kimse istemese bile o gönlünün kantarıyla tartardı olanı biteni.
Yokluk, terbiyeye gölge etmezdi.
Zenginlik, kendini bilmekle ölçülürdü.
Birinin yüzü kızarırsa, diğeri dönüp bakmazdı.
Şimdi kızarmak bir meziyet oldu; gözler kıpkırmızı ama yürek alabildiğine hissiz.

Ben annemden öğrendim...
Bir sofraya elin uzanıyorsa, önce “helal midir” diye sorarsın, sonra da yüreğini koyarsın tabağa.
Ve her daim dua edersin, “Allah’ım kimseyi mahcup etme” diye.
En büyük utancımız, bir başkasının gözü önünde birine ses yükseltmekti.
Şimdi sanki ne kadar bağırırsak o kadar var oluyoruz.

Hatır bilmek bir edep meselesiydi.
Şimdi ne hatır kaldı, ne gönül.
Sahi, biz neden böyle olduk?
Utanması gerekenler ekranlarda, ödül törenlerinde, manşetlerde.
Ve biz, susarak, utanarak, onların yerine de kızararak tükeniyoruz.

Çünkü artık utanmak bir zayıflık gibi.
Vicdan göstermek yerine, kendini göstermek reva.
“Ben buyum işte!” diyen dilin ardına saklanan,
Utanmamakla gururlanan kalabalıklar sardı dört yanı.
Ve ne yazık ki, en çok bağıranlar duyulur oldu.

Eskiden birinin ayıbını örterdi komşu,
Şimdi sosyal medyada yarışa giriliyor:
Kim daha çok ifşa eder, kim daha çok göze parmak sokar diye.

Bir kalp kırıldığında, özür dilemek erdemdi…
Şimdi göz devirmek, laf sokmak, arkadan iş çevirmek meziyet sayılıyor.
Oysa unutulan bir şey var:
Utanmayan insan, kalbini kurutmuş insandır.

Utanmak, boynu büküklük değildir.
Utanmak, yüreğin hâlâ kıpır kıpır olduğunun ispatıdır.
Bir söze dokunup “Acıttım mı?” diyebilmektir.
Bir bakışta, “Kalbine değdim mi kötü?” diye hissedebilmektir.

Utanmak; insana yakışandır.
İnsanı insana bağlayan görünmez bir iptir.
O ip koptuğunda, sadece insanlar değil,
Merhamet de düşer, vicdan da düşer, sevgi de düşer.

O yüzden utanan insan hâlâ güzeldir.
Bir hatasında kızaran yanaklarda
Bir kelimeye boğulan sessizlikte
Bir gönül almak için edilen “özür”de
Bir çocuğun önünde saygıyla eğilen başta yaşar hâlâ o güzellik.

Ve biz…
Bu kabalığa, bu arsızlığa, bu hoyratlığa rağmen
Utanmayı bilen kalplerdeniz.
Dünyanın gürültüsüne rağmen, içimizde bir sessizlik taşıyoruz.
Ve o sessizlik, en yüksek haykırış aslında:
“Ben hâlâ insanım. Sen de ol. Lütfen…”

Bugünün yüzsüzlüğü ise utanmazlık zırhı.

Şimdi sokağa çıksan, birine haksızlık etsen,
Bir çocuğun elinden ekmeğini alsan,
Bir yaşlının bastonuna tekme atsan bile
Sana dönüp de “Utanmıyor musun?” diyen bir ses zor çıkar.

Ama ben hâlâ inanıyorum:
Herkesin içinde bir çocuk yaşar.
O çocuk bir gün, eli boş döndüğü bir bayram sabahı gibi utanmayı hatırlayacak.
belki o gün, insanlık yeniden doğacak.


Utanmak:Ruhun en güzel dilidir aynasıdır..

Peri Feride ÖZBİLGE
04.05.2025

Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Utanmayı bilmek .... Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Utanmayı bilmek .... yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
UTANMAYI BİLMEK .... yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
İhalil
İhalil, @ihalil
4.5.2025 11:02:56
Selamün aleyküm sevgili kardeşim Feride hanım kardeşim
Biz yüzde yüz anlattiklarinizla büyüdük
Zira ebeveyinlerimiz bize sık sık hatırlatırlardı "vel haya vel iman" yani haya imandandır
Hatta özür dilerim çocukken gaz çıkardığımızda utancımdan yanaklarımız kıpkırmızı olurdu.
Şimdiki nesil bizi beğenmiyor ama vallahi billahi tallahi onlar bizim kesip attığımız tırnağımıza yetişemezler.
Ben 1960 doğumluyum ve 41 yıllık akademisyenim öğrenci iken bir sömestri dersime gelen hocamın vefat edinceye dek her rastladığımız seve seve bırakmadılari halde zorla ellerini öperdim bu 35 yıl devam etti.
Zira annen derdi " El öpmekle dudaginiz incelmez"
Biz bu yalancı cennet ülkemin en asil insanlarıydık.Bu yüzden ben kendimle övünüyorum çünkü Avusturya kapılarına kadar at sırtında abdestli giden atalarımızın asil kemiklerini hiç mi hiç sizlatmadim.
Allahu Ekber dağlarında bir gecede 80 veya 90 bin askerimizin şehit olmasından dolayı her daim ince eleyip sık dokurum .
Allah yüzlerce kez binlerce gani gani rahmet eylesin Rabbım mekanlarını cennet eylesin
Ben nasip olursa 5 ay sonra emekli olacağım mecburen
Hep düşünüyorum bu gençlik yüzde seksen yüzde doksan bitmiş bunlar bu ülkeye nasıl hizmet edecekler.
Siz biz ve sizin gibi bizim gibi insanların kıymetleri çok bilinmeli çünkü biz karanlıkları aydınlatan ziyalariz.
Siirinizi çok beğendim. Kalem tutan maharetli ellerinize sağlık .Allah asil gönlünüzü hiç incitmesin .
Böyle bir haya abidesi gönlünüzün önünde saygı ile eğiliyor her şeyin gönlünüzce olmasını cenabı haktan temenni ve niyaz eder sizi ve sevdiklerinizi yerin göğün sahibi her şeye kadir olan Allah’a emanet ediyorum.


İhalil tarafından 4.5.2025 11:09:13 zamanında düzenlenmiştir.

İhalil tarafından 4.5.2025 11:10:05 zamanında düzenlenmiştir.
Etkili Yorum
Celil ÇINKIR
Celil ÇINKIR, @celilcinkir
4.5.2025 01:38:13
Peri Hanım merhaba.

İnsanlığın ortak vicdanında bir zamanlar ağır gelen utanma duygusu, yerini yüksek sesle konuşan yüzsüzlüğe bırakmış gibi görünüyor.

Eskiden bir lokmanın fazlası, bir sözün zamansızlığı utançla tartılırdı; şimdi ölçüsüzlük alkışlanıyor maalesef.

Yazar, geçmişin edepli tutumlarını, bugünün hoyratlığıyla karşılaştırarak kaybolan bir değerler manzumesine dikkat çekiyor.

Onun anlattığı dünya; mahcubiyetin erdem, edebin sığınak olduğu bir dünyaydı.

Belki de hâlâ bir yerlerde, içindeki çocuğu susturmamış insanlar sayesinde bu erdem yeniden filizlenebilir.

Çünkü utanmak sadece kişisel bir refleks değil; insan kalabilmenin en derin ölçüsüdür.

Utanma duygusu tüm insanoğlunun genetik kodlarında olması gereken bir değer yargısıdır. Konuyla ilgili çeşitli ulusların mumyalarak toplum belleklerini aldığı sözlere baktığımızda adeta bir ortak payda oluşturulmuş şöyle ki:

> "İnsan ne kadar daha fazla şeyden utanırsa o kadar şeref ve onur sahibi olur."
— George Bernard Shaw

> "Utanan kimsenin alnından dökülen terler, ondaki faziletin eseridir."
— Ebu Bekir Vasiti

> "Utancı giden kimsenin, kalbi ölür."
— Hz. Ömer (r.a.)

> "İnsanların ne kadar kötü olduğunu görmek beni hiç şaşırtmıyor; fakat bu yüzden hiç utanmadıklarını görünce, hayretler içinde kalıyorum."
— Jonathan Swift

> "Yasaların yasaklamadığını, utanma kontrol eder."
— L. Annaeus Seneca

Bu sözler, utanma duygusunun insanın içsel bir denetim mekanizması olduğunu ve erdemli bir yaşamın temel taşlarından biri sayıldığını göstermektedir.

Özbilge’nin yazısında dile getirdiği gibi, utanma duygusunun yitirilmesi, toplumun ahlaki değerlerinde bir erozyona işaret etmektedir.

Bu nedenle, utanma duygusunu yeniden hatırlamak ve yaşatmak, insanlığın ortak vicdanını diri tutmak açısından büyük önem taşımaktadır.

Vesselam.

Yazın dünyasında yol arkadaşınız Delibal Celil ÇINKIR
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL