1
Yorum
8
Beğeni
0,0
Puan
328
Okunma

"
Dünya, bazılarının sadece yaşamak için uğraştığı bir yer değil. Kimileri, sevmek için mücadele eder bu hayatta. Kimileri ise, sevebilmek için önce mücadeleyi göze alır. Ve bazıları vardır ki, ne aşkından vazgeçer ne hak bildiğinden. Onlar, tarihin en sessiz ama en dirençli satırlarını yazanlardır.
Bir şehrin sabahına gözlerini açan bir işçi kız düşün. Elini yüzünü yıkamadan önce pencereden dışarı bakar. “Yine geç kalacağım,” demez. “Bugün de eksik bırakmayacağım,” der. Eksik kalan her hakkın, her sözün, her dokunuşun bir gün geri dönüp kalbini delip geçeceğini bilir çünkü. Onun gözünde çalışmak sadece ekmek için değil, onurla ayakta kalabilmek içindir. Ve onun yüreğinde biri vardır; ismini kimseler bilmez, ama ellerini tutmak için bir ömür beklemeyi göze almıştır. Çünkü bilir ki, bazen en büyük devrim bir çift gözde başlar, bir çift yürekte büyür.
İstanbul’un taş kaldırımlarında, Diyarbakır’ın sıcak duvarlarında, Dersim’in soğuk sularında ve Yozgat’ın çıplak toprağında bir şey vardır ki hep aynıdır: Umut. Umut, bir sevgili gibi nazlıdır, korunmak ister. Kimi, onu bir çocuğun cebine saklar, kimi yaralı bir yoldaşın avuç içlerine. Kimi ise, sevdiğinin saçlarına iliştirir, rüzgâr esse bile düşmesin diye.
Zamanında Halide’ler, Sabiha’lar, Zekiye’ler, Rabia’lar vardı bu topraklarda. Sevgilisi dağlara yürürken, “dön” demediler. “Dayan” dediler. Gözyaşlarını mendile değil, dağların hafızasına sardılar. Bazısı zindanların duvarında büyüttü aşkını, bazısı çocuklarını tek başına. Ama hiçbiri diz çökmedi, baş eğmedi, aşkından da halkından da vazgeçmedi.
Ve erkekler...
Yiğit denir onlara. Ama asıl yiğitlik, bir kadının gözyaşını silip sonra sokakta, meydanda, kitapta, türkülerde haksızlığa karşı susmamaktır. Adını bilmediğimiz nice delikanlı, bir karanfilin yaprağında kaldı. Bir aşk mektubunun kenarına, bir mahkeme tutanağının arkasına, bir cenazenin ağıdına yazıldı. Ve hâlâ biliyoruz ki o isimler, bir çağrıdır. Hakkın, onurun ve sevdanın çağrısı.
İnsan hakları denince sadece kanun maddeleri değil, anaların feryadı, babaların suskunluğu, çocukların kimsesizliği gelir akla. Ve bazen bir kadının alnındaki terdir o hak. Bazen ise, sevgilisini mezar taşından öpen bir adamın ömrü boyunca boğazına dizilen kelimeler.
Ama işte tam da burada başlar devrim:
Bir insanın bir başka insanı varlığıyla onurlandırmasıdır bu.
Bir sevgiliyi beklemekten, bir halkı sevmekten, bir çocuğa geleceği borç bilmekten korkmamaktır.
Dünyanın bütün meydanları bir gün susabilir. Ama bir kadın “haklıyım” diyorsa,
bir adam “sevdim” diyorsa,
bir çocuk “büyüyeceğim” diyorsa,
orada hâlâ devrim vardır.
Çünkü bu topraklarda, en kıymetli şey hâlâ onurlu bir yaşamdır.
Ve aşk, bu onurun en güzel dilidir.
...
Bir gülün dikeninden korkmayanlara, bir ömrü hakka, hukuka ve aşka adayanlara ithaf edilmiştir.
Bir elinde sevda, bir elinde direniş olanlara...
Korkmadan sevenlere, yılmadan yürüyenlere...
Ve bir ömrün yükünü, omuz omuza taşımaya razı olanlara...
Peri Feride ÖZBİLGE
02. 02.05.2025