Alçak ruhlu olanlar para arar, yüksek ruhlu olanlar ise saadet arar. ostrovski
Hüzünlü peri
Hüzünlü peri

KALBİN SABIRLA ATTIĞI YER.. ELA'NIN HİKAYESİ...

Yorum

KALBİN SABIRLA ATTIĞI YER.. ELA'NIN HİKAYESİ...

6

Yorum

13

Beğeni

0,0

Puan

518

Okunma

KALBİN SABIRLA ATTIĞI YER.. ELA'NIN HİKAYESİ...

KALBİN SABIRLA ATTIĞI YER.. ELA'NIN HİKAYESİ...



---

Bazı insanlar vardır, adımları dua gibi… Girdiği yeri iyileştirir, baktığı yeri onarır, konuştuğu yere umut eker. Ela’nın sabrı anlatılmaz, dokunulur.
Bir sabahın ince serinliğinde, perdeyi aralayan o ilk ışık gibi. Yavaşça yayılır…
Gürültüsüzdür ama yerini belli eder.
Ela da öyle biriydi.. O ışık yıllardır, bir adamın baş ucunda nöbet tutuyordu. On yıl boyunca, eşinin beyin kanamasıyla başlayan o çetin yolda tek bir “neden ben?” demeden yürüdü.
Doktorlar bir şeyler anlattı. “Pıhtı,” dediler. “Müdahale,” “risk,” “belirsizlik” dediler.
Ama Ela o an sadece eşinin göz bebeklerindeki ışıksızlığı gördü. Ve o an karar verdi: O ışığı geri getirecekti. Ne pahasına olursa olsun.

Aylarca hastane odalarında zamanın nabzını tuttu. Her sabah, yatağın baş ucunda dualarla birlikte saçlarını ördü. Her gece, hastane koridorlarında adımlarıyla umut ekti.
Bir yandan hemşirelere yardım etti, diğer yandan hastaları ziyaret etti. Onun girdiği her odada, oksijen seviyesi değil, moral yükselirdi. Ela her yüze umut serpiyor, her gönle bir pencere aralıyordu.

Eşi iyileştikçe, Ela daha da sarıldı hayata.
Çünkü sevgi iyileştikçe, insan daha çok sever.

Derken… her şeyin yolunda gittiği bir sabah, hayat Ela’ya beklenmedik bir cümle kurdu. Noktası yoktu bu cümlenin.Kıyamet gibi geldi, fısıltıyla çöktü üzerine.

O sabah…Eşiyle birlikte kahvaltı hazırladı.Annesi gelmişti, o tatlı telaşla tostlar kızartıldı. Gülüşmeler, sohbetler…Ardından bir arkadaşı uğradı. Biraz kahve, biraz dertleşme.Sonra herkes gitti. Ela duşa girdi. Ve… dünya onun için sessize alındı.

Su, omuzlarından yavaşça süzülürken bir şey oldu.Sanki belleği bir musluktan aktı gitti.İsmi, evi, yüzü… Hepsi buhar oldu.Kendini tanımadı. Etrafındaki hiçbir şeyi anlamlandıramadı. Kedisi usulca ayaklarına sürtündü; tepki yok.Ev, yabancı.
Yüzler, yabancı.Hafıza, kapalı.

Sonra bilinçaltının geride bıraktığı bir refleksle…
Bir numarayı aradı. Ve titreyen bir ses döküldü telefona:

“Anne… bana bir şey oldu… Nerede olduğumu bilmiyorum. Kimim, bilmiyorum.”

Ve işte o anda, bir annenin yüreği yerinden fırladı.
Sanki rüzgârın kanadına binip geldi o anne
Heyecanını yüreğine basıp kanat açtı. Uçtu, geldi. Kapıyı açtığında, karşısında kendi kızını değil, başka birini buldu.Ela’nın bakışları boştu, yüzünde kendi ismini taşıyan bir iz yoktu. Sanki içinde başka biri vardı.Kızını değil, bir yabancıyı buldu annesi.
Ela’nın annesi, ömrü boyunca sadece kızı için değil, damadı için de elinden gelenin fazlasını yapmış, “bir yuva yalnızca iki kişiyle kurulmaz” diyerek evlat gibi görmüştü damadını.
O gün bir kez daha gösterdi ki annelik sadece doğurmak değil, her defasında yeniden doğurtmaktır.

Ela eşini, adını, evinin kokusunu…
En çok da sevdiği şeyleri unutmuştu.

Kedisi, gözlerinin içine baka baka çevresinde dönerken Ela öylece duruyordu.
Ruhu boş bir odaydı sanki.

Ela ambulansla hastaneye götürülürken arkasına bile bakmadı. Oysa canından nice bildikleri şaşkın perişan baktılar ardından. Yanında ilk koşan oğlu oldu.
Oğlu…
Hayatın en gürültülü zamanlarında bile annesinin suskunluğunu anlayan. Bir bakışıyla ne hissettiğini bilen. Varlığı bile “ben buradayım anne” diyen bir evlat…

O gece, başını bekledi annesinin.Onu yastığa koyduğunda kendi omzu ıslaktı, ama sesi sakindi.
Ertesi gün yerini dayısına devretti.
Ela’nın erkek kardeşi…Biri onun yaşama sevinciydi, biri çocukluk masalıydı.Yol arkadaşı, sırdaşı, hayat boyu elini hiç bırakmayan can parçası…
Ama şimdi? Yüzleri tanımıyor, isimler hatırlanmıyor.
Refakatçi oldular dönüşümlü, ama gönül aynı saatte attı her gece.

Evdeyse başka bir dirayet vardı.
Ela’nın annesi, bir yandan damadına göz kulak oldu.
Evinin kapısı da kalbi gibi açıktı.
Çay demlendi, umut konuşuldu.
Oğlunun eşi, kayınvalidesini yalnız bırakmadı.
Birlik olmak neymiş, bir yüreği kaç el sarar göstermenin tam zamanıydı.

Ela, hastane odasında herkesin yüzüne yabancı gibi baktı önce. Kardeşini tanımadı.Oğlunu tanımadı. Eşinin adını bile anmadı.

Ama sevgi unutulmazdı.
Sadece biraz geri çekilmişti.


12 gün kaldı hastanede. Ziyaretçiler geldi, Ela’nın gözleri hep boştu. Utanıyordu.Çekiniyordu. İçinde, adını koyamadığı bir utançla yüzünü çevirdi herkese. Ama zaman, sabırla örülen bir battaniye gibidir. Usul usul sarar insanı. Ve zaman sabırla hafızayı suladı.Bir sabah, ekrandan eşini gördü.
Tepki vermedi belki ama içinde birşeyler başladı. Adını bilmediği bir duyguydu bu. Sıcak, tanıdık, güvenli.


Gözlerinin içi zamanla dolmaya başladı.
Bir sabah, annesinin sesi yankılandı kulaklarında,
Kardeşinin eli tuttu parmaklarını,
Oğlunun gözleri gözlerine denk geldi.

Ve hatırladı.


Taburcu günü, evin kapısında annesi ve kardeşinin eşi bekliyordu.Salonda ise eşi, hâlâ sabırla.Ela içeri girdiğinde, eşi ona sımsıkı sarıldı.
Hiçbir kelime bu sarılmanın yerini tutamadı.
Ela, hiçbir şeyi hatırlamasa da…O kucak hafızasının pusulasıydı.Ve anladı: Bu ev, bu sevgi, bu sabır onun yitik kimliğini geri çağırıyordu..


Hafıza gitmişti belki ama sevgi oradaydı.
Damar gibi, nabız gibi, kök gibi…

Ela’nın iç sesi şöyle dedi bir gece:
“Muhtaç olmak ne zormuş…
Adını unuttuğun ama sevgisini kalbinde hissettiğin insanlara yeniden sarılmak ne büyük şükür…”

Ve o an fark etti:
Kırılmadan büyüyen hiçbir sevgi yoktu.
Ama kırıldıktan sonra bir araya gelip yumruk gibi duran bir aile varsa, işte orası cennetti.

Bu satırların sonunda Ela başını eğdi, yüreğini kaldırdı.
Birbirine kenetlenen elleri, gece nöbeti tutan gözleri, evin içini dualarla yıkayan annesini düşündü.
Oğluna, kardeşine, kardeşinin eşine, eşine,
Ve hep yanında olan can ailesine şöyle dedi içinden:

“İyi ki…
İyi ki varsınız.
Beni unuttuğumda bile bana kendimi hatırlattınız.”


Ela’nın yüreğinden geçenleri kimse duymadı ama gözlerinden akan iki damla yaş her şeyi anlatıyordu..


Peri Feride ÖZBİLGE
10.04.2025

Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Kalbin sabırla attığı yer.. ela'nın hikayesi... Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Kalbin sabırla attığı yer.. ela'nın hikayesi... yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
KALBİN SABIRLA ATTIĞI YER.. ELA'NIN HİKAYESİ... yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Ahmet Erdem60
Ahmet Erdem60, @ahmeterdem60
10.4.2025 23:17:55
Muhteşem

Ela işe beraber yaşadık yaşattınız

İnsan taştan daha dayanıklı

Sıkmadan okuyucuyu konudan koparmadan aktarsbilmek harika bir ustalık.

Elaya ve eşine geçmiş olsun
Ahmet Erdem60
Ahmet Erdem60, @ahmeterdem60
10.4.2025 23:17:51
Muhteşem

Ela işe beraber yaşadık yaşattınız

İnsan taştan daha dayanıklı

Sıkmadan okuyucuyu konudan koparmadan aktarsbilmek harika bir ustalık.

Elaya ve eşine geçmiş olsun
Halit Durucan
Halit Durucan, @halitdurucan
10.4.2025 22:03:06
Duygu dolu bir hayat hikayesi okudum usta kaleminizden. Sevgi, insan ruhunda yaşayan ve unutsa bile hissettiren bir güç, bunu gördük bu hikayede. Tebrik ediyorum Feride hocam. Saygılar selamlar
İhalil
İhalil, @ihalil
10.4.2025 18:55:39
Etkili Yorum
İhalil
İhalil, @ihalil
10.4.2025 18:55:27
Yazınızın böyle gelişmesine vallahi üzüldüm
Çünkü Ela gibi kadınlık görevini harfiyen yapan kadınların Allah her daim yanındadır.
İnşaallah Ela hanım en kısa zamanda en manidar sevgiyi barındıran asil gönlü yine eski haline kavuşur.
Arapça bir ata sözü var " men dekka nen dukka " Allah sevgiyi muhabbeti sadakati ahde vefalıliği şiar edenleri asla ve asla yalnız bırakmaz.
Atasözünü anlamı iyilik eden iyilik bulur kötülük eden de kötülük bulur yani etme bulma dünyasıdır bu üç günlük fani dünya.
Akıllı uzanli olmak lazım çünkü bir an da her şey tam tersine dönüşebilir.
Bu cuma gecesi hürmetine canı gönülden duam ve niyazim Ela hanım gibi kadınlarımızın sayısının Ziyadeleşmelisidir
Kalemine yüzlerce kez binlerce kez sağlık
Ellerin ve sevdalı asil gönlün sen yaşadıkça dert tasa sıkıntı ve keder hiç görmesin.
Saygı ve hürmetlerimle
Etkili Yorum
neneh.
neneh., @neneh-
10.4.2025 14:20:18
Hayatın kime ne sürpriz hazırlayacağı belli olmuyor ne yazık ki..İlk bölümlerde sanki kendi yıllar önceki yaşadıklarım canlandı gözümde.Bir tek kendi hastam değildi ilgi odağım dakileri..Koridor boyu, hatta asansörde karşılaştığım hastalar ve yakınlarıyla da hayatı paylaştığım olmuştu.Moral yenilemek çok önemli bu durumda.İnsan bir zaman sonra ne yazık ki çöküşe geçiyor.O dönemleri yine hatıramda canlandırdı muhteşem anlatımlı yazınız.Rab'im tüm hastalara acil şifa ,sağlık ve afiyet versin.Hasta sahiplerine de sabır ve metanet versin.Dua zincirim de tüm hastalarda kayıt altında.Kaleminiz hep yazsın.Duyarlı yüreğinizi selamlıyorum.Sağlıcakla.Saygıyla.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL