0
Yorum
3
Beğeni
0,0
Puan
156
Okunma
Gecenin en karanlık saatinde, yalnızlığın en ağır yükünü sırtınızda taşıdığınız bir anda, bir el dokunur ruhunuza. O el, yalnızca teninize değil, varlığınıza dokunur. Tanıdıktır. Sıcak ve kırılgan. Çünkü gerçek sevgi, insanın en savunmasız halinde bile yanında duran bir çift gözde saklıdır.
Düşünün, öyle biri var ki hayatınızda… Siz fark etmeden hislerinize dokunan, suskunluğunuzda bile ne demek istediğinizi bilen biri. Siz üşümeden hırkanızı getiren, siz sormadan cevabınızı bilen, gözlerinizdeki hüznü ilk bakışta fark eden biri. İşte sevgili budur. Kelimelerle değil, hislerle konuşan, varlığıyla ruhunuzu tamamlayan.
Ama bu sevgi öyle bir sevgi ki, hesap yapmaz. Karşılık beklemez. Bir pazarlık değildir, ödül ya da ceza da… Sadece vardır. Yağmurun toprağa karışması gibi, güneşin usulca teninizi ısıtması gibi. Kendiliğinden, doğal ve kaçınılmaz.
Peki, böylesine saf bir sevgi gerçekten var mı? Yoksa sadece hikâyelerde, şiirlerde mi saklı kaldı? Belki de öyle. Belki de günümüz dünyasında, çıkar hesapları içinde, böylesine bir sevgiyi yaşamak neredeyse imkânsız. Ama yine de inanmak ister insan. Çünkü böyle bir sevgiyi hayal etmek bile, ruhu inceltir, insanı insan yapar.
Sevdiğiniz kişi için uykusuz kaldığınız bir geceyi düşünün. Onun bir gülümsemesi için, kendi yaralarınızı unuttuğunuz bir anı hatırlayın. İşte o an, sevginin ne demek olduğunu anlarsınız. Kendi varlığınızın ötesinde, bir başkası için yaşamayı, onun mutluluğuyla var olmayı…
Ama bu bir yok oluş değildir. Tam aksine, gerçek benliğinize ulaşmanın en derin halidir. Çünkü insan, yalnızca kendi için yaşarken eksiktir. Başkasının varlığında tamamlanır, sevgide anlam bulur.
Sevgili, sizi sizden çok düşünen kişidir. Ama sizi değiştirmeye çalışmaz. Kusurlarınızı görür ama onları size karşı bir silah gibi kullanmaz. Sizi olduğunuz gibi sever. Ve belki de en önemlisi, sizi daha iyi bir versiyonunuza ulaşmaya teşvik eder.
Bu sevgi, özgürlük kokar. Sahiplenmekten uzak, zincirsiz ve hafif. Çünkü gerçek sevgi, bağımlılık değil, bir ahenk yaratmaktır. Birbirinde kaybolan değil, birbirinde tamamlanan iki ruhun sessiz anlaşmasıdır.
Ve belki de en büyük soru şu: Böylesine bir sevgiyi nasıl buluruz? Belki de cevap, onu aramakta değil, onu verebilmekte gizlidir. Çünkü sevgi, verdikçe büyüyen, paylaştıkça kök salan bir mucizedir.
Sevgili olmak, başkasını düşünmek değildir sadece. Aynı zamanda, onun içinde kendini bulmaktır. Bir başkasında yankılanan kendi sesini duymaktır. Çünkü insan, yalnızca sevdiğinde, en gerçek halini keşfeder.
Ve belki de bu yüzden, gerçek sevgi, insanın en büyük sınavıdır. Ama bu sınavı geçenler, yalnızca bir sevgili değil, aynı zamanda bir ruh eşi bulurlar.
Ve asıl mucize, böylesine sevebilmektir.