8
Yorum
19
Beğeni
4,5
Puan
400
Okunma
Herkesin bir tutkusu, bir koleksiyonu, kalbini hızlandıran bir ilgisi vardır. Benim de hayatımda yer etmiş, belli bir zamana ait, yaşanmış ya da yaşamaya devam ettiğim tutkularım var. 1970’lerin Chevrolet ve Cadillac arabalarının göz kamaştırıcı estetiği, Anadolu rock müziğinin öncülerinin ruhu titreten güzelliği ve 1970’lerin kadınlarının giyim zerafeti… Bu üçleme, benim için bir bütün oluşturuyor. “Sen o yılları gördün mü, yaşadın mı?” diye soranlar olabilir. Hayır, o yılları görmedim, ama şimdi, içimde yeniden inşa ederek yaşıyorum. Bu yüzden bu üçleme, bana sonsuz bir keyif sunuyor.
Tarih, sadece geçmişin tozlu sayfalarından ibaret değildir; bazen hiç yaşamadığımız, ama ruhumuzun en kuytu köşelerinde hissettiğimiz anların birikimidir. Kimileri için 1970’ler, çocukluk masumiyetinin tatlı anılarıdır; kimileri için gençlik ateşinin kıvılcımlarıdır. Benim içinse 1970’li yıllar, yaşamamış olsam da ruhumda bir melodi gibi çalan, içimde bir yer bulduğum zamandır.
Öncelikle arabalar… 1970’lerin Chevrolet ve Cadillac modellerine baktığımda, bir arabadan çok daha fazlasını görüyorum; adeta birer sanat eseri, birer yaşayan efsane. Chevrolet Impala’nın kaslı gövdesi, uzun kaputu ve krom detaylarıyla yolda süzülüşü, sanki bir film sahnesinden fırlamış gibi. Cadillac Eldorado’nun ise zarif çizgileri, geniş ızgarası ve asil duruşu, lüksün ve özgürlüğün simgesi. O dönemin arabaları, sadece bir taşıt değil, yolların ruhunu taşıyan birer karakterdi. Motorlarının gürleyen sesi, lastiklerin asfaltta bıraktığı izler, direksiyona geçen herkese bir özgürlük vaadi sunuyordu. Günümüzün teknolojik harikaları ne kadar etkileyici olursa olsun, o yılların arabalarındaki ruh, bana başka hiçbir şeyin veremeyeceği bir his uyandırıyor. Sanki her bir vida, her bir parça, geçmişin zamana meydan okuyan öyküsünü Bu ihtişamlı arabayı yıllar önce kullanma fırsatım oldu.Genis omuzlariyla kimseyle yol vermiyor.
Sonra müzik… 1970’lerin Anadolu rock müziğinin öncülerinin güzelliği, beni her dinlediğimde bir başka dünyaya götürüyor. Bu dönemin sanatçıları, melodileriyle duyguların en saf halini dokuyordu. Cem Karaca’nın isyankâr ve derin sesi, “Tamirci Çırağı”nda bir işçinin çaresizliğini anlatırken içimi titretiyor. Erkin Koray’ın “Fesuphanallah”ta yankılanan özgür ruhu, Anadolu’nun mistik tınılarını batı ritimleriyle buluşturuyor. Barış Manço’nun “Dağlar Dağlar”daki masalsı anlatımı, sanki bir bozkır destanını kulaklarıma taşıyor. Ve Moğollar’ın “Issızlığın Ortasında”sı, uçsuz bucaksız bir coğrafyanın yalnızlığını hissettiriyor. Eski bir plaktan yükselen o hafif cızırtı, toprağından yükselen bir çığlık, bir sevda, bir başkaldırıdır. Her notada, başka bir zamanın, başka bir hikâyenin kapıları aralanıyor.İyi bir koleksiyoncu olarak 1968 ile 1980 yıllarında liste başı olmuş tüm plaklar bende mevcut.Bu erişilmez paha biçilemez arşiv şarkıları odamda her saat döner.
Ve 1970’lerin kadınlarının giyim zerafeti… O yılların kadınlarını düşündüğümde, aklıma zarafet, asalet ve özgünlük geliyor. 1970’lerin modası, onların kişiliğini yansıtan bir tuvaldi. Geniş paçalı pantolonlar, renkli çiçek desenli elbiseler, uzun eteklerin uçuşan kumaşları… Üzerlerine giydikleri ceketlerin keskin omuzları, özgüvenlerini vurguluyordu. Saçlar, bazen dalgalı ve hacimli, bazen topuzlarla zarif; aksesuarlar ise sade ama çarpıcıydı: büyük halka küpeler, ince kolyeler, renkli eşarplar… Bu kadınlar, kıyafetleriyle sadece güzel görünmüyor, bir duruş sergiliyordu. Toplumsal hayatta yer edinme mücadeleleri, giyimlerine yansıyan cesaretle birleşirdi. Güçlüydüler, çünkü hem evde hem sokakta varlıklarını hissettiriyorlardı; stil sahibiydiler, çünkü her detayda kendilerine özgü bir iz bırakıyorlardı. Onların güzelliği, yalnızca yüzlerinde ya da kıyafetlerinde değil, taşıdıkları karakterde, dünyaya meydan okuyan bakışlarındaydı. Bugün bile o yılların fotoğraflarına baktığımda, bu zerafetin zamansız bir ilham olduğunu düşünüyorum.
İşte benim için 1970’li yılları sevmek, bir nostalji meselesinden çok, geçmişi hissederek yaşamak demek. O sokaklarda yürümedim, o arabaları yollarda görmedim, o şarkıları radyodan canlı dinlemedim, o kadınlarla aynı havayı solumadım. Ama her bir detayı, sanki bir zaman makinesiyle içimde yeniden canlandırıyorum. Bu, özlemden öte, ruhumun parçası haline gelen bir yolculuktur.
Turgay Kurtuluş
5.0
88% (7)
1.0
12% (1)