1
Yorum
4
Beğeni
1,0
Puan
153
Okunma
Hayatımızın kumaşında öyle inceden inceye dokunmuş ipler var ki, çoğu zaman onların tek tek güzelliğini fark edemiyoruz bile. Bu ipler, büyük jestler ya da süslü sözler olmadan, varlığımızın tam da özü haline gelmiş insanları temsil ediyor. Onlar, müteşekkir olduğumuz, bizi öyle sıkı bir sarılışla saran kişiler ki, yokluklarında bile varlıklarının sıcaklığını hissediyoruz.
Hiç durup da hayatınızdaki bu insanları düşündünüz mü? İsimleri belki her zaman dilinizin ucunda olmayan ama özleri ruhunuza sonsuza dek kazınmış olanları? Onlar, kişisel hikayelerimizin gizli kahramanları, kalplerimizin sessiz bekçileri.
Hatırlıyorum, serin bir sonbahar akşamıydı, kalabalık bir şehir sokağında yürüyordum. Havada düşmüş yaprakların kokusu ve değişimin vaadi vardı. Yüzü belirsiz yabancılardan oluşan bu denizde yolumu bulmaya çalışırken, birden sıcak bir dalga gibi üzerime çöken bir farkındalık yaşadım: Bana hiç inanmış olan her insanın gücünü içimde taşıyordum.
Garip bir şey, değil mi? Bir bağlantıya illa ki bir isim koymadan, birine nasıl da derinden bağlı hissedebiliyoruz. Bunlar bizi gerçekten gören insanlar taktığımız maskelerden ve oynadığımız rollerden öteye geçip gerçekten bizi görenler. Sessizliklerimizin dilini ve söylenmemiş sözlerimizin şiirini anlayanlar onlar.
Yolculuğumda, bu bağların ilişkilerin geleneksel tanımlarını aştığını anladım. Her zaman kan bağıyla ya da yeminlerle mühürlenmiş olmuyorlar. Bazen paylaşılan deneyimlerin ateşinde dövülüyor, hayatın fırtınalarına birlikte göğüs germekten gelen anlayışla şekilleniyorlar.
Bir zamanlar kaybolmuş gibi hissettiğim, belirsizlik denizinde sürüklendiğim bir dönem oldu. İşte o karanlık anlarda, beni dengede tutan görünmez ellerin desteğini hissettim. Büyük nutuklarla ya da her şeyi düzeltmek için karmaşık planlarla gelmediler. Hayır, onların gücü sessiz varlıklarındaydı, mücadelelerimde yalnız olmadığımı bilmekteydi.
Bunlar, yanınızda durmak için davet beklemeyen insanlar. Hayatınızın denkleminde, değişkenler baş döndürücü bir hızla değişiyor gibi görünse bile, onlar oradalar, bir sabit gibiler. Siz öz şüpheyle körleştiğinizde potansiyelinizi gören, hayalleriniz imkansız derecede uzak görünse bile onlara inanan kişiler.
Öğrendim ki, bu insanlara duyulan minnettarlık her zaman sözlerle ifade edilmiyor. Onları düşündüğünüzde kalbinizin kabarmasında, isimlerini duyduğunuzda dudaklarınızda beliren istemsiz gülümsemede gizli. Onların bilgeliğini yanınızda taşımanızda, sohbet çoktan sona ermiş olsa bile hayatınıza uygulamanızda saklı.
Bu bağlar, ortak insanlığımızı hatırlatıyor bize. Çoğu zaman parçalanmış ve kopuk hissettiren bir dünyada, gerçek bağlantının gücüne tanıklık ediyorlar. Günlük hayatın kaos ve gürültüsü arasında, iki ruhun buluşup birbirini tamamen anlayabildiği derin bir sessizliğin var olduğunun kanıtı onlar.
Bu ilişkiler üzerine düşünürken, Mevlana’nın bir sözü geliyor aklıma: "Yara, ışığın içeri girdiği yerdir." Belki de bu sözsüz bağlar, kendimizi gerçekten görülmeye izin verdiğimiz o kırılgan anlarda oluşuyor, yaralarımızla birlikte. İşte o kutsal kabul alanında iyileşmek ve büyümek için gereken gücü buluyoruz.
O halde, hikayelerimizin isimsiz kahramanlarına, biz dağılıyormuş gibi hissettiğimizde bizi bir arada tutanlara selam olsun. Sessiz tezahürat yapanlara, gece yarısı sırdaşlarına, en derin sırlarımızın ve en çılgın hayallerimizin muhafızlarına selam olsun. Onların hayatımızdaki varlığının gücünü asla küçümsemeyelim.
Mesele büyük jestler ya da güzel sözler değil. Mesele, sessiz anlayış, sarsılmaz destek ve hayat bizi nereye götürürse götürsün, ruhumuza dokunanların sevgisini ve gücünü içimizde taşıdığımız bilgisi.
Bu bağlar, adı konmamış ama inkar edilemez olan bu bağlar, varoluşumuzun gerçek hazineleri. Bize hatırlatıyorlar ki, bu geniş, çoğu zaman bunaltıcı dünyada asla gerçekten yalnız değiliz. Ve bunun için sonsuza dek minnettar kalacağız.
1.0
100% (1)