5
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
645
Okunma

Ömer Hayyam bir rubaisinde:
“Çok şarap içiyor diye çoktur beni ayıplayan
Sarhoş etseydi her günah bulunmazdı ayık insan” demiş.
Doğruluğunu, yanlışını tartışacak değilim. Benim demem başka.
Bazen çocuklarımın özlemi, bazen hayat gailesi beni duygulandırır. Alırım başımı iki elimin arasına, düşünür kalırım. Bazen de giderim tekel bayisine iki bira alırım. İçki günahtır bilirim. Af etmesi için Allaha sığınırım.
Yine iki bira aldım içiyorum. İçmeme karşı çıkan hanım o gün Adana pamuğu gibi yumuşacık:
“Kuru yemişte getireyim mi?”
Getirdi. Hayret ediyorum. Bu farklılık niye? Yanımda komşuyu aradı:
“İyiyiz çok iyiyiz. Bedri amcan da iyi. Haa… Yanan şarjlı süpürge mi? Olsun be, amcan biraz borcumuz var diyor. Rahata erdiğimiz bir gün onu da alır bana. O beni hiç kırmaz.”
Mesaj alınmıştı. Girdim telefonumdan internete. Fiyatı, kalitesi en uygun süpürgeyi buldum. Kızımı aradım:
“Kızım sana kredi kartımın ve şarjlı süpürgenin resmini gönderiyorum. Biliyorsun; ben bu işlemleri pek bilmem. Ver siparişini. Ben gelen şifreyi sana bildiririm.”
“Tamam, baba ben gerekeni yaparım. O süpürgeden benim ki de bozuk çalışmıyor. İyi olur annem mutlu olur.”
İki gün sonra geldi hanımımın süpürgesi. Ürün kaliteli, iyi. Ama benim yüreğim kör düğüm. Ne demişti kızım:
“O süpürgeden bende ki de bozuk.”
Aradım kızımı:
“Süpürge için verdiğin siparişin aynısını, benim kredi kartımdan kendine de sipariş ver.”
“Gerek yok baba .” dese de ikna ettim.
Hanım durgun:
“Diğer çocuklarıma haksızlık oldu.”
Onları da aradım. Onlarda da ya o süpürgeden yoktu, ya da bozulmuştu.
Hanıma bir tane alacakken sipariş dörde çıkmıştı. Olsun onlar benim evlatlarım sonuçta. Mutluyum.
Mutluluğumu paylaşmak için oğlumu aradım. Gülüyor, gülsün. Gülmek iyidir. Ama gülmesini biraz abartınca:
“Niye bu kadar çok gülüyorsun ki?”
“ Haklısın baba biraz abarttım. Ama geçen gün ben de dört bira aldım içiyorum. Televizyonda Dyson süpürgesinin reklamı var. Gelinin:
“Bu süpürge dünyanın sekizinci harikasıymış”. Dedi. Aldım telefonu elime verdim siparişi. Sabah ayılınca baktım ki borcum yirmi yedi bin lira. Biraz mahcup, biraz üzgün:
“Gelen kargoyu alma istersen.”
“Sen canını sıkma. Biz hala kiradayız. Kendi evimize daha iyisini alırız.” Dedi. Sağ olsun. Oğluma sordum:
“Oğlum Kaş’ta iki bira kaç lira?”
”Doksan.”
“Isparta’da beş bin yedi yüz. İki bira içtim. Beş bin yedi yüz lira ödeyeceğim.”
Gülüştük.
Kadim dostum Suat’a anlattım yaşadıklarımı. Onun da şarjlı süpürgesi bozukmuş:
“Abi sana iki bira ısmarlayayım bana da bir süpürge al. Ya da sekiz bira da yeğenime ısmarlayayım o da bana bir araba alsın” diyor. Suat bira sayısını 10’a çıkardı. "Kesin göndereceğim" diyor.
Bilmiyorum ne yapacağımı? Şaşırdım kaldım.
İyi ki bir evim, az ya da çok bir maaşım, sevenlerim sevdiklerim var. Tenceremiz kaynıyor çok şükür. İkram bir insanlık özelliğidir. İkram edenlerim çok az olsa da, hayatımda hep ikram etmesini bildim…
Hele bunlar çocuklarım ise…
SAYGIYLA…