4
Yorum
3
Beğeni
0,0
Puan
476
Okunma

Koyunlarım vardı benim. Onların da pamuk gibi kuzuları. Kınalardım onları. Gelirler bana yaltaklanırlardı. Severdim onları. Mutlu olurlar hoplaya zıplaya analarının yanına giderlerdi.
Akşam olur, onları ağıllarına götürürdüm. Sonra çıkardım bir tepenin başına ay bana el sallar güler:
“Bu gün nasılsın?”
Cevap vermez, veremezdim. Açardım ellerimi, boynumu büker susardım. Umutsuzca yıldızlara dikerdim gözlerimi. Yalp yalp ederdi yıldızlar gülerlerdi bana. Kara bulutlar gelir kapatırlardı yıldızların gözlerini. Üzülür beklerdim.
“Korkma biraz sonra bulutlar gider. Biz yine ışık saçarız, biz yine sana umut oluruz.”
Elim yüreğimde gözüm gökyüzünde, bekledim.
Bulutların başka görevleri de varmış bilemedim. Güneş sordu bana:
“Nedir senin derdin?”
Konuşursam kızacaktı.
Şehre göçtüm.
Ay konuştu, yıldız konuştu:
“Bekle, biraz bekle. Bu Dünyaya biz de ışık veririz. Bilmeni isterim.”
Saate baktım sabaha daha çok var.
Yöneticiyi aradım:
“Ben de huzursuzum. Doğalgaz ne kadar? Bilmiyor musun? Sahi sen ödemelerini yapmış mıydın?
Sustum.