Bir ekmek parası be abi… Çok açım… Açlığım… Doymuyor açlık /açlığım… Para… Kan… Açım… Aç… Anlasana… Fazlasıyla renkli ve samimiyetsiz geliyor konuşmalar ve ben her fırsatta siyaha kaçıyorum… Siyah yazıyor siyah konuşuyorum! Varsın birileri yaşamın yedi hatta yedi yüz rengi içinde yalana, yalanlara boğulsun! Siyah da kalmayı, siyah konuşmayı, siyah yazmayı seviyorum! Bu giriş tanımlar mı acaba yazının temasını? Siyah yazmak sıkar mı insanları? Fakir edebiyatı birilerini rahatsız edip içine korku salar mı acaba? Cebinin kalınlığından endişe eder mi dersiniz? Anlatır mı acaba aymazlıkları, tavan yapmış vurdumduymazlıkları? Rahat rahat k..çını devirip uyumaları! 10 dakikalık kısa metraj bir film seyretmiştim çok yıllar önce. Adı ‘Kırıntı’ Filmin yönetmenliğini Arinsu Arslan müziklerini Metin Kemal Kahraman kardeşler yapmış. İki oyuncusu var filmin; babayı Veli Sezgi küçük kızı Serengil Demir canlandırıyor. Hikaye bir doğu evinde oldukça yoksul bir aile etrafında dönüyor. Zannedersem anne yok! Bir baba ve altı – yedi yaşlarında bir kız çocuğu Evde ki tek lüks malzeme tüplü televizyon Bir yatak bir masa ve taştan bir ocak Film adamın televizyonu kurcalamasıyla ekrana gelen görüntüler ve evin içindeki hareketler ekseninde dönüyor... Ekrana çocuğun seyrettiği çizgi film dışında ara ara NTV den haberler düşüyor. Diyarbakır kaynaklı görüntüde bir yardım kamyonunun etrafında onlarca kadın el açıyor bir ekmek alabilmek uğruna… Ekmek uğruna! Bir başka görüntüde dışarıda çöpleri karıştıran bir sürü kadın görüyoruz... Anne karakterinin olmadığı kurgunun anlamını çıkartmaya çalışıyorum. İşsizliğe ve doğuda kadın çalışır erkek yatar haline gönderme gibi algılıyorum... Kısa filmimizin sonuna doğru evin küçük kızı elinde bir parça ekmeği ufalamış küçük küçük ağzına atarken ekrana Afrikalı aç insanlar geliyor... Bir kaç Afrikalı bir tabakta bulunan yemeğe adeta açlıktan saldırıyorlar Film işte burada kopuyor...! İşte gerçeklik kurgudan çıkıp canınızı öyle bir acıtıyor ki insan olduğunuzdan utanıyorsunuz İnançsız insanı bile durumuna şükretmeye sevk edecek bir hale düşüyorsunuz Küçük kız bir tabure alıyor televizyonun o arkasındaki ızgaralardan Afrika’daki insanlara ekmek atıyor oradan alıp yesinler diye. Kimse masal anlatmasın... Masallara çocukların karnı tok... Onlara ne; doğu sorunundan, PKK‘dan, Suriye’den anlamsız politikalardan... Onlar atılan bombaları hala bir oyun zannederken nasıl anlatılır ki o gülen gözlerine her şeye inat masalların iyi adamları bu dünyanın insanları olmadığını ve acınası politikacılar yüzünden de çocukların öldüğünü, sakat kaldığını kahramanların hiçbir zaman gelmeyeceğini... Bugün ülkemin güzel toprakları acı gözyaşlarıyla sulanıyor! Yetim, öksüz yalnız çocuklar ordusu yetişiyor Kullanılmış! Harcanmış!!! Çocukluğu büyükler tarafından çalınmış! Sözde insanlığa gidiş veya onda kalabilme yetisi; bir yanda ‘Kırıntı’lar ile yaşamını idame edenlerle diğer yanda ekmek içini peçete niyetine kullananlar arasında bir yol bulabilmektir kendine… Görmektir aslında zenginlerin çok yemekten kusma havuzlarını Yüz sürmektir yedi yaşındaki çocuğun kapı eşiğine… |