Aklımın kıt aynalarında kendi suretine bakan ben, bıkkın bir hal takınıyorum yüz ifademde Akşamdan kalma gibi sendeleyerek yürüyorum saç baş dağınık, sakal bir karış Yeni bir gün, yeni bir koşturma telaşı beklemiyor beni! Konuşmak! Oysa yazmak fiili ağır basıyor Yazamamak korkutuyor tüm ağırlığıyla Ve, o kadar da cesur değilim; herkesten biraz fazla kimi an, herkesten hiç çoğu zaman! Ağır bir yük Kolaylamanın yolu ise zaman. Tek sorun zaman su gibi akıp giderken; günler tüm hırçınlığıyla geliyor üstüme. Düşe kalka yol alırken biraz çamur sıçrayacak elbette Yağmurda yağacak Ölü, ölümde kokacak her yer Kavga da, gürültü de… Aymazlar, anlamazlar saracak etrafı. Güzel çirkinleşecek… Kötü; kadı olacak Yemen’e… Kelimeler boğuldu! Anlamını yitirdi zaman... Hasankeyf’de bir sabah kahvaltısı… Ertesi gün, Malabadi’de kızlar öpecekti beni köprü üstünde! Vazgeçtim! Çok insan emeği heba oldu dört duvar arasına bir bardak çaya. Çok insan sömürüldü ahşap masalarda Tazecik kızlar öpüldü… Küfür gündelik yaşamın vazgeçilmezi oldu. Küsmeler, kırılmalar, incinmeler, tavırlar, dal sigara otlanmalar sitemler, şikayetler, dedikodular... Hiç bitmeyen sorunlar... Bocalamalar, borca batmalar! Ama yine de çok sevdim; sevdik biz orayı... “Orayı” dedim toz kondurmadığım bu kente… İlk kez bir kenti ben yabancılaştırdım kendime! |