6
Yorum
3
Beğeni
0,0
Puan
917
Okunma

Küçük bir Anadolu Kasabası.
23 Nisan’a bir hafta vardı. Öğretmen sınıfa girdi:
“Sınıfın en uzun boylusu sensin.23 Nisan merasiminde sen melek olacaksın. Beline kırmızı şeritler bağlanacak. Siz kızlar; Ayşe, Fatma Zehra, erkekler; Ahmet Mehmet Mustafa siz de meleğin beline bağlanan şeritlerden tutacaksınız. Melek beyaz bir elbise giyecek. Başına takılacak tacı ben hazırlarım. Şeridinden tutanlar; sizin üzerinizde kırmızı pantolon etek, beyaz gömlek olacak. Sen Kemal; sınıfın en irisisin. Sen de Müdürün odasındaki Atatürk’ün büstünü taşıyacaksın. Biraz ağırdır. Dikkat edecek, en önde gideceksin. Diğerleriniz siyah önlük, beyaz yakalarınızla arkadaşlarınızın arkasından uygun adım yürüyeceksiniz. Önlükleriniz temiz ve ütülü olsun. Bir aksilik çıksın istemiyorum. Yarından itibaren okul bahçesinde provalara başlarız. Söyleyin babalarınıza bir an evvel kasabanın terzisine diktirsinler. Ben ona gerekeni söyledim, gecikmesin.”
Çıktı gitti sınıftan.
Melek olacak kız sevinçle koştu evlerine. Halı tezgâhının başındaki annesine sarıldı:
“Anne ben melek oluyorum.”
Şaşırdı annesi:
“Ne meleği yavrum. Melekler bu dünyada yaşamazlar ki. Onlar ahirette olur.”
“23 Nisanda anne… 23 Nisanda. Öğretmenim beni seçti.”
“Melekleri öğretmenler seçmez kızım, onları Allah yaratır.”
“ Beyaz bir elbise giyeceğim. Sınıf arkadaşlarımda belime bağlanan şeritlerden tutacaklar.”
“Hani elbise?”
“Diktireceğiz.”
Cız etti annenin yüreği.
“ Biz bir gün için niye diktirelim ki kızım. Hem parayı nereden bulacağız?”
Omuzlarını kaldırıp indirdi, melek olacak kız.
“Anne öğretmen öyle söyledi.”
Anne çaresiz:
“Akşam baban gelsin de söyleyelim. Bakalım ne diyecek.”
Pencereden bakınca gördüler babanın geldiğini. Annesi telaşla sofrayı hazırladı.
Eve giren baba:
“Gün boyu bel küreğim omzumda, birisi çağırır da, üç beş kuruş kazanırım diye dolanıp durdum bahçeleri.”
“İş bulamadın mı?”
“İşi koydunsa bul. Herkesin üçer beşer çocuğu var. Kendi bahçelerini kendileri belliyorlar. Ne o hanım yine mi bulgur pilavı?”
“Ne giriyor ki eve ne yapayım?” demek istese de, sesini çıkarmadı karısı.
Melek olacak kız annesinin yüzüne baktı. Annesi kaşlarını kaldırdı. Bu:” sus bir şey söyleme.” Demekti.
Aldırış etmedi.
Işıltılı gözleri ve sesinin en tatlı haliyle:
“Babaa…”
“Söyle kızım.”
“Ben melek oluyorum.”
“Nasıl yani? Sen zaten bizim meleğimizsin.”
Çaresiz, anne aldı sözü:
“ Hani önümüz 23 Nisan bayramı ya. Öğretmeni bizim kızı melek yapacakmış.”
“Madem melek olmak o kadar kolay, yapsın bakalım.”
“Ama -baban sana melek elbisesi diktirsin- demiş.”
Baba kaldırdı attı kaşığı:
“Öğretmen bilmiyor mu bizim durumumuzu. Ben eve ekmeği zor getiriyorum. Nereden çıktı şimdi bu? Meleklik falan yok. Paralıların kızı melek olsun.”
Hırsla kalktı sofradan. Daha henüz tam doymamışlardı. Bir sigara yaktı. Dumanını derin çekti, uzun üfledi.
Anne, kız sessizce halı tezgâhının olduğu odaya girdiler. Melek olacak kız serili olan yer yatağına yattı, üstünü örttü. Ağlıyordu, yastık gözyaşlarıyla ıslandı. Bir daha da evde melek elbisesinin sözü edilmedi. Biliyorlardı babanın huyunu. Evlerinin üstüne kara bulutlar çökmüştü.
Sonraki günlerde Okul bahçesinde bayram provaları, yürüyüşler yapıldı. Öğretmen sordu:
“ Elbisen hazır mı?”
“Hazırlanıyor öğretmenim, dikiliyor.”
Melek olacak kız, okuldan gelince bağırıyor, ağlıyor, tepiniyordu:
“Okula da gitmem. Kendimi de öldüreyim de görürsünüz o zaman.”
Annesi şaşkın, kızının üzülmesine dayanamıyor ne yapacağını ne diyeceğini bilemiyordu.
Bir gün anne aceleyle çıktı evden. Bazen kendisinin de halı dokuduğu birçok halı tezgâhı olan halı evine gitti. Sahibine olanları anlattı:
“Abla eline ayağına düştüm, bana bir çare.”
“Tamam, ben diktiririm Ona melek elbisesini. Ama sen de buraya gelecek karşılığında 15 gün halı dokuyacaksın.”
“Bir elbiseye 15 gün halı dokumak çok değil mi?” Demedi, diyemedi.
Sonunda melek olmuştu. Beline bağlanan şeritlerden de tutmuşlardı.
Merasimde resmini bile çektiler.
-----------------------------------------
“Yapma be hanım. Her 23 Nisanda bu resim elinde. Sen hepimizin meleğisin. Çocuklarımızı bayramlarında istedikleri gibi giydirmedik mi? Onları alkışlamadık mı? Şimdi de aynısını torunlarımıza yapmıyor muyuz? Bırak artık şu resme bakıp bakıp ağlamayı.”
“ Haklısın şimdi her şeyimiz var, Allaha çok şükür. Ama unutamıyorum işte. Bir elbiseye anneme 15 gün halı dokutturmuşlardı. En çok da o zoruma gitmişti.
Siyah beyaz resmi bir kenara bırakıp, televizyonu açtılar. Ellerinde çember ve renkli şeritlerle çocuklar gösteri yapıyor, annesinin, babasının yanındakiler, sokaklarda bayrak sallayıp, neşeyle koşuşturuyorlardı…