7
Yorum
6
Beğeni
0,0
Puan
1487
Okunma

Hep kızardım:
“Telefon sohbet aracı değildir. Hal hatır sorduktan sonra diyeceğini der, almak istediğin haberleri alır, sonra kapatırsın.”
Eşim çocuklarım görüşüme katılmasalar da sözü uzatmaz telefonu kapatırlardı. Şu pandemi döneminde evde sıkılınca, ben de onlar gibi, hatta onlardan daha aşırısını yapar oldum. Rehberimdeki kayıtlı yıllardır görüşmediklerimi arıyor, onlarla uzun uzun konuşuyorum. Hele sevdiğim, sohbetinden zevk aldığım arkadaşlarımla günde iki hatta üç sefer konuştuğum oluyor. Söz uzadıkça uzuyor. Son üç aydır telefon faturam yüklü geliyor. Geçen gün yine aynısını yaptım. Çok sevdiğim bir arkadaşımı aradım:
“Şu anda ne yapıyorsun?”
“Biliyorsun abi, hanım memlekete gitti. Ben de et pişirdim onu yiyorum.
“ Allah Allah et ne…?”
“Ney ne abi?”
“Et diyorum et… Et ne?”
Arkadaşım zeki ve esprili biridir. Ne demek istediğimi hemen anladı. Kendine has kahkahasını attıktan sonra:
“ Tamam, anladım ne demek istediğini. Uzun zamandır et yemiyorsun, ya da yiyemiyorsun. Bende et çok. Ben etin yanında ekmek de yemem. Sadece etle doyururum karnımı. İstiyorsan sana da gönderirim.”
Biliyordum huyunu, bir söz verdiyse mutlaka yerine getirirdi. Arkadaşıma takılayım derken iş ciddiye dönecekti.
Bende güldüm:
“Yok, be arkadaşım. Sana takıldım sadece. Oradan buraya et mi gönderilir?”
“Valla ciddi diyorum abi. Zaten etler don, havalarda soğuk hiçbir şey olmaz. Sen hele ver şu adresini.
Olacak iş değildi. İlden ile kargoyla et göndermek. Belki de kargo şirketleri gıda maddesi olduğu için kabul etmeye bilirlerdi. Ne kadar ısrar etse de adresimi vermedim.
Bu telefon konuşmasından iki gün sonra kapının zili çaldı. Gelen kargo görevlisi. Elinde plastik ambalaj malzemesiyle sıkı sıkı sarılmış bir paket. Görevliye:
“Benim beklediğim bir kargo yok “ diyeceğim, ancak paketin üzerindeki benim adres. Acaba
Saatli bomba mı diye düşünmek hiç aklıma gelmedi. Kim ne yapsın beni? Hem benim hiç gizli kapaklı işim olmaz ki.
Hanımla açtık koliyi. İçinden bir çift markalı çorap ve ayrı ayrı paketlenmiş kıyma ve parça et çıktı.
Hanım sorar gözlerle yüzüme bakıyor. Beni buruk bir sevinç aldı. Telefon konuşmasını anlattım hanıma. Kızdı bana:
“Ben sana zevzeksin diye boşuna demiyorum. Hiç başka şehirden et mi istenir?”
Olan olmuş, gelen gelmişti. Ocağın üstündeki tencerenin altını kapattım:
“Hanım boş ver şimdi yemeği. Bu gün et yiyeceğiz. Hep televizyonlar vermez ki yemek tarifini, şimdi ben de sizlere bir tarif vereyim:
Bir kilodan az, yarım kilodan fazla kıyma.( Kıymayı kesinlikle bir arkadaşınız göndermiş olacak. Kasaptan alınan kıymayla yaparsanız lezzetli olmaz.)
İki orta boy kuru soğan.(İnce ince kıyılacak.)
Üç dört adet sivri biber. ( küçük küçük doğranacak. Biberlerin az acılı olması tavsiye edilir.)
Bir adet domates.( Kabuğu soyulup doğranacak.)
Yukarıdaki malzemeyi bir tavaya koyun. Zeytin veya Ayçiçek yağında kısık ateşte pişirin.
Ancak bu yemek tabakta değil, mutlaka ekmek arası yenilecektir.
Yukarıdaki tarife uygun et hazırlandı. Ben yarım ekmekten biraz fazla ekmeğin arasını açtım.
Kaşık kaşık dolduruyorum eti ekmeğin arasına. Hanım:
“Ne yapıyorsun sen?”
“Neyi ne yapıyorum?”
“O kadar et konulur mu ekmeğin arasına?”
“Amann boş ver be hanım para mı verdik sanki?”
Ekmek arası eti yemeye başlamadan önce gönderilen yeni çorapları da giydim.
Etin lezzeti artar diye düşündüm. Belli mi olur?
O arkadaşım bir konuyu öğrenmek için benden oğlumun telefonunu istemişti. Onu aramış.- Babana onun sevebileceği bir kitap göndereceğim. Adresini ver, babana da haber verme sürpriz olsun- demiş.
Eskilerin bir sözü vardır. KEMİYET DEĞİL KEYFİYET ÖNEMLİDİR. Derler.
Aslında bu olayda önemli olan et değil, arkadaşımın düşüncesiydi.
Teşekkürler koca yürekli kardeşim benim…
SUAT ZOBU’YA ÖZEL NOT:
Suat sen zeki adamsın. Şimdi bu yazıyı okuyunca eti gönderen arkadaşımızın kim olduğunu tahmin etmişsindir. Sen de bir numarayla et istemeye kalkma. O kapı bundan sonra sadece bana ait
Benden söylemesi…