10
Yorum
5
Beğeni
0,0
Puan
1239
Okunma

Gecenin geç saatlerine kadar beraberdik onunla. O’da yorulmuştu ben de. Yattık uyuduk. Ertesi gün uyanınca, O nu da uyandırmak istedim. Hareketsiz ve sessizdi. Telaşlandım. Dokunmam gereken her yerlerine dokundum. Durumu değişmedi. Korktum. Elim ayağım buz kesti. Hemen komşumuz Osman’ı aradım
“Çabuk gel Osman. Çabuk…”
Koştu geldi.
“ Bir haller oldu buna, şuna bir bak!”
Bazı yerlerine dokundu. Hiç bir hareketlilik yoktu. O da üzüldü:
“Abi bu doktorluk.”
Başımı iki elimin arasına aldım. Duyulur, duyulmaz bir sesle:
“Ne yapacağız Osman?”
“ Yapılacak iş şu. Tanıdığım iyi bir operatör var. O na götürelim.“
“Tamam” dedim. Hemen gidelim.”
Çıktık yola dediği operatöre geldik.
Üçü birden başka bir bölüme geçtiler. Ben de peşlerinden girecek oldum.
“ Sen gelme dışarıda bekle” dediler.
Zaman geçmek bilmiyordu. Nice sonra; onu içeride bırakıp dışarı çıktılar. Ben sorar gözlerle yüzlerine bakıyorum. Osman operatöre:
“Abi sen anlat. Olayı sen biliyorsun.”
“Durum şu. Bütün organlarını tek tek kontrol ettim. Maalesef sorun kalbinde. Kalbine şok uyguladık.
Şimdi çalışıyor. Ancak; o da üç beş gün ancak dayanır. Onu uyuttum. Zorunlu olmadıkça uyandırma. Ben ona uygun bir kalp arayacağım. Fakat kalp nakli yapsam da, vücudu ne kadar kabul eder bilemiyorum. Uzun yaşar mı, yaşamaz mı? Garanti veremem. “
Dünyam kararmıştı. Canım, arkadaşım sırdaşım hatta sevgilimden umut yoktu demek…
Bir sigara yakacak oldum. Operatör uyardı.
“ Abi dışarıda iç. Biz burada sigara içmiyoruz.”
“Hadi Osman hazırla O nu. Evimize götürelim.”
Geldik eve. Yerine yatırdım. O yoğun bakımdaydı. Dokunmak, konuşmak istiyor, -ya elimde ölürse- diye cesaret edemiyordum. Bundan sonra ne olacaktı? Yaşayacak mıydı? Ölecek miydi?
Hanım geldi yanıma:
“ Gel şöyle oturalım. Seninle konuşmak istiyorum.”
Sözü kararlı, sesi sertti. Hiç böyle yapmazdı.
“Etme be hanım. Zaten moralim bozuk. Canım kimseyle konuşmak istemiyor.”
“ İşte tam da ben bunu konuşmak istiyorum seninle.”
Yan yana oturduk. Elini dizime koydu. Yüzüme sevgiyle baktı:
“ Görüyorum bir kaç gündür kendinde değilsin. Üzgünsün. Al şu bileziğimi bozdur. Git ara bul. Beğendiğini, al getir evimize. Sen böyle üzgün iken ben kolumda bilezikle duramam. Bugün satarız. Yarın yenisini alırız. Aslında hiç olmasa da olur. Bu yaştan sonra ne yapacağım ben bileziği?”
Yüzüne minnetle, sevgiyle baktım:
“ Kurban olurum ben sana. Ben kendi zevklerim için seni zevkinden mahrum edemem. Sen merak etme. Ben halledeceğim. Biliyorum koca yüreğini ne zaman bir bileziğin olsa –çocuklarım borçlu iken ben bilezik takamam- dedin. Sıyırdın verdin çocuklarına. Bu bilezik ömrün oldukça sende kalacak.”
Duygulanmıştık. İkimizin de gözleri dolmuştu. Sarıldık birbirimize…
Erdoğan geldi. Bize öyle sık sık da gelmezdi aslında. Tahminim O’na da hanım haber vermiş. Biraz
konuştuktan sonra:
“Abi bir sıkıntın varmış. Hayırdır?”
Anlattım olanları.
“Sıkma canını benim de birçok operatör tanıdığım var. Alır götürürüm O nu. Onlar da bakar. Belli mi olur. Belki daha uygun bir kalp bulur, nakil yaparlar. Olmadı, senin sevip, beğeneceğini alır geliriz eve." dedi. İçim ferahladı biraz.
Teşekkür ettim. Erdoğan aldı götürdü...
Olayın aslı şu:
Osman; Üniversitede Bilgisayar Mühendisliği okuyan, bizim sitede kiracı olarak kalan hatırşinas bir delikanlı.
Erdoğan; benim bacanak. O da Üniversitede öğretim görevlisi. Her alanda birçok tanıdığı var. İş bitirici birisi.
Bir sabah açmak istediğimde benim Laptop çalışmadı. Önce Osman’la tanıdığı bir bilgisayar tamircisine gittik. Tamirci "Bunun ana kartı ömrünü tamamlamış" dedi geçici bir çözüm buldu.
Daha sonra Erdoğan, yani bacanak götürdü tamir için. Akşama doğru elinde iki Laptop’la çıktı geldi:
“ Tamirci;
- Hocam bu çok eski bir model. Parçasını bulmak neredeyse imkânsız. Siz en iyisi yenisine bakın, dedi. Bende bir tanıdıktan senin işini görebilecek yeni bir Laptop aldım. Güle güle kullan.” diyerek elindeki yeni Laptop’u uzattı.
Borcumu sordum.
“ Borcun yok bacanak, sen yeter ki yazmaya devam et. Senin yazılarını benim arkadaşlarım da okuyor, çok beğeniyorlar. Devaamm” diyerek jest yaptı.
Mutlu oldum.
Bir süredir Deftere girip ne yazı yazabiliyor, ne de sizlerin yazılarınızı okuyabiliyorum. Belki beni merak ediyorsunuzdur. Sağ olun. SEBEP buydu.
Labtop’um bozulduğunda kör gibiydim. Şimdi gözüm açıldı.
Yine beraberiz. Yine okuyacak, yine yazacağım.
Nerede kalmıştık..?
.