1
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
564
Okunma
İlkin saksıcı Veli efendinin terazisinin üstünde tarttılar ellerimi. Gogol’un delisi her horozun kanadında bir İspanya var derken ben neden ellerimin ne kadar geleceğini merak etmeyeyim.
Birinden bahsedeceğim yeri gelmemişken; gölgesini konuşturan, arada bir gür sesi ile kelimelere hizaya girin diye seslenen biri var. Yahu kelimeler hiç hizaya girer mi gölge çekilince biri eline sazı, biri divanı, biri de inek kuyruğunu alıyor da başlıyorlar cümmüşe. Bir de rivayet olunur ki azarlanan kelimeler daha bir huysuz olurmuş, yangın çıkaranını duydum, birbirine sürtünerek tiz ses çıkaranını da. Dikkat etmekte fayda var. En iyisi şu gölgeye dönelim; efendim kendisi muteber bir şahsiyettir. O da ne demek olursa da akışı kontrol eder. Kavram, suret ve trompet ona danışılmadan iç içe geçirilmez. Kaosgillerden Cimbikleri topyekün kovmuşluğu var bu diyardan. Duyduk ki bir ovada kekliği avlayanları resmedip resmin içine hapsediyorlarmış ailece. Her işte bir hayır vardır diye boşuna dememişler. Efendim şu yargılama meselesi var yargılama an meselesidir. O anı elinden kaçıranlar başka anların keskin kısımlarında bileylenirler ki dilleri sivrilmesin. Bir takım tuhaf sesler çıkarsınlar da bir bakan bir daha bakmasın, koklayan koklamasın, derisi değişsin de an be an çıplak kalıp bir dağa kaçsın, inek yesin, hamur yoğursun. Gölgeyi seviyoruz. Kalp.