- 509 Okunma
- 1 Yorum
- 3 Beğeni
Mütopya
Gençliğimin en sevdiğim zamanlarıydı... Arkadaşlarla bir olup, bize göre eğlenceli, şoföre göre ütopik fikirlerimizi tokuştururduk birbiriyle. Bir arkadaşımız vardı, gayet nevişahsına münhasır... Her gün yeni bir zihni sinir icatla karşılardı bizi. O icatları pazarlama yolları bulurduk kenndimizle. İcadına uygun dünyalar yaratırdık. Ya da fıkralar... Çoğu işe yaramaz şeylerdi. Gerçekliği mümkün olsun olmasın biz çok eğlenirdik... Sonra devir değişti. Tek bir tuşla... Tek bir tıkla... O arkadaşım dahil hiçbirimiz fark edemedik hızla gelen suratımıza çarpan gerçeği...
Çok belli ki ütopya kurmalar servis otobüslerinde arka beşli koltuklarda yapılmıyor. O kadar basit de değil kurmacası. Artık ütopyalar evrenleniyor ve insanlar zihnen o ütopyalarda yaşatılıyor. Ve biz ağzımız yarı açık, aval aval bakakalıyoruz olan bitene. Gerçekliğe ulaşma yetisi en ufak bir sorguda çökecek tabansız fikirler birileri içi an hızında uğruna ölünecek ideallere dönüşüyor.
Küçük büyük her grubun kendi yarattığı ütopik dünyaları ve ve gerçekte uygulanabilirliği için planları var. Her biri kendi dinamiğini kullanıyor. Her biri başka bir hedefe odaklı. Ama hepsinin kullandığı ortak bir dil var: Medya. Sosyal medya... Ve hepsi bu dili çok iyi konuşuyor.
Bu sosyallik, zihnen daha hızlı ve çok üretmeyi sağlamakla birlikte kendi savaşlarını da üretiyor. Ve bu bombardıman altında kalan çoluk çocuk tüm kullanıcıların kafası allak bullak.
Marsta koloni kurmak isteyenler-insan klonlayanlar-yapay zekaya insanlıktan esirgenenleri yükleyenler... Hemen hepsinin kendini anlatmada kullandığı dil medya. Verimsiz ve zavallı dini ütopyalar kuranlar yok mu? Yeni jenerasyon peygamberler... Üstün yaratıldığına inananlar... Bir sürü devre inat masal düşkünü... Hepsi yine aynı mecrada top koşturuyor...
Görseli ve başarılı manüplasyonları bol sosyal medya, kendi içinde dili sivri kahramanlar yaratıyor. Her birinin arkasında bir hale... Her birinde tuşlardan eritilmiş bir savaş baltası... Patronlar, kendi kurdukları bu kaos ütopyasında fikir savaşlarından nemalanıyor. Tekrarlanabilirliğini sağlamak için de en bariz katli sürdürüyor. Saygıyı... İnsanları güdümlemede başarılarının sırrı bu. Çünkü insan türünün en gerizekalısı bile öz saygıyı yitimedikçe bu kadar saçmalamaz. İnsanlar, belki de gerçekte hiç var olmayan olaylar için birbirlerinin sinir uçlarını sivriltiyor. "Sen bizden değilsin" ciler her fikri odağından kaydırıyor. Saldırganlığı körüklüyor.
Tabii ki, insanların düşünmesi, felsefi açıdan kendini ve dünyayı sorgulaması doğru davranış. Kişilerin her tür sorun için gidilecek yollar ve çıkış kapıları araması kadar güzel bir şey olamaz. Ancak değersizleşen etmenler yüzünden hemen her fikir bir çatışma çıkarmaya meyilli. Her üretilmiş fikir değerli ama çoğu ayakları olmayan masalar gibiler. Ve fikirler kendi atmosferinde bile ayaksız bir masada durmuyor. Sosyal medya da zaten bunu istiyor...
Bir insanlık savaşı içindeyiz. Sebebi aşikar ya da gizli bir çok anlamsız harp içinde birbirimizi tüketiyoruz. Madde halimizin ve ruhumuzun eriyip yok olmasına mani olamıyoruz. Gündüz gözü rüyalarındayız. Mütopyalara sıkıştık.
Keşke zamanda geriye gidebilsem de sorsam o dostlarımın o genç ve temiz dimağlarına; yeni fikirlerini, kurtarmak için insanlığı bu savaşta.
Ah ben neler diyorum böyle... Ne ütopik fikirler. Birileri duysa kesin beni sosyal medyasından siler...
01.12.2020