2
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
2699
Okunma
Yapılan yorumun tam olarak anlaşılamaması üzerine ilave açıklama:
Şiirdeki "Tarihle dövüşme", tarihi olayları " anla yeter" ifadesi, tarihle ilgili bütün düşünceleri kapsamaz.
Vurgulamaya çalıştığım ; tarihi olayları araştırırken, gözden geçirirken, kıyaslarken, sonuçlandırırken hatta tartışırken ( müslüman münakaşa etmez ama, böyle bir ortamda kalabilir ) tarihi hakikatleri gizlemeyin, çarpıtmayın, abartmayın, karalamayın gibi davranış kurallarından ibarettir. Çünkü saptırma karalama küfürleşmeye daha sonra da dövüşmeye neden olabilir.
Şiir tarihi şuuru yok etmeyi ima etmiyor. Tarih şuuru; doğru anlaşılmış tarihi bilgilerden ibretler tavsiyeler çıkarma, yeni ufuklar belirleme, geleceğe dönük planlar yapma, tedbirler alma meselesiyle ilgilidir.
Tarihi gerçeğe yakın biçimde öğrenmezsek, tartışmaları bitiremeyiz, kıymetli zamanımız boşuboşuna heba olur. Maalesef bu istenmeyen tartışmaları Türkiye’de hala yaşıyoruz. Eller endüstri 4.0 ‘ı, 5G’yi müzakere ederken biz İzmir Suikasti’ni, Atıf Hoca’nın idamını, Abdulhamid’in kızıl sultan olup olmadığını vs. tartışıp duruyoruz. Tarih bir klavuzdur. O olmadan dünü ve devamı olan bugünü iyi anlayamayız. Bugünü doğru kavrayamazsak geleceği sağlam temeller üzerine yerleştiremeyiz. Mesela, Megali. İdea’yı bilmezsek, Enosis’i anlayamayız. Enosisi kavrayamazsak, Kıbrıs’ taki olayları isabetli biçimde yorumlayamayız. Rum ve Yunanlılar’ ın Ege Denizi’nde uygulamaya çalıştığı politika ve pratiklerin amacını çabuk farkedemeyiz.
Yeterli bir tarih şuuruna sahip bir kimse; Osmanlı Devleti’ nin zor günler yaşadığı dönemde Yunanlılar’ ın niye saldırıdığını, Ege’ deki adalara niçin el koyduğunu, Kıbrıs’ ı neden Yunanistan’ a bağlamak istediğini az hatayla yorumlar. Anında da tedbirini alır. Tarihi şuur yoksa olayların gerisinde kalır, karşı taraf hamlelerini yapıp bitirdikten sonra çareler aramaya önlemler bulmaya çalışır.
Özetle şiirde tarih şuuru boyutu yok. Sadece bugünün dünden bağımsız olmadığı vurgusu var.
Şiirle ilgili ikinci açıklamam :
"Dövüşme tarihle anla yeter
gücün bir hiç için akar gider"
Mısrada anlatılmak istenenlerden bazıları;
- Tarihten tam anlamıyla yararlanabilmek için, bilgi, belge ve hatıraların ışığında olayları gerçeğe yakın yorumlamak, doğru anlamak gerekir.
- Tarihçiler inceledikleri dönemin büyüsüne kapılabilirler. Sevdikleri devlet başkanları, bakanlar, bürokratlar olabilir. Destekledikleri kişiler hakkında olumsuz bir bilgi, belge, yorum görmek duymak istemeyebilirler. Belgeleri yakabilirler, gizleyebilirler, çarpıtabilirler. Bu tür uğraşılar, gayretler hakikatların kaybolmasına dolayısıyla yanlış sonuçların çıkarılmasına sebep olabilirler. Tarihçi tarihi şahsiyetleri değil, tarihi gerçekleri sevmek durumundadır. Özellikle müslümanlar bir hakikat mücadelecisi olmak zorundadırlar. Çünkü hakikatleri çarpıtmak, iftira etmek günahtır, suçtur.
- Tarihi mevzuular tartışılırken ortamı gerecek ifadeleri kullanmaktan kaçınmak gerekir. Doğru bilgi, çarpıtılmamış belge - hatıra ve fotoğrafları konuşturmak gerekir. "Yalan söylüyorsun", "aklın hakikatleri almıyor", "taraf tutup adaletsizlik yapıyorsun", "namuslu tarihçi olmak lazım" vs.vs. gibi hakaret ve küfürleri kullanmaktan kaçınmak gerekir.
- Tarihi hakikatları çarpıtmak, belgeler üzerinde oynamak, uydurma fotoğraflar ortaya çıkarmak pek çok ülkede. suçtur. Öfkesini yenemeyen çoğu tarihçi bu yüzden hapislere de girmişlerdir. Vücuda verilen zarardan başka maddi kayıplar da ( tazminat ödeme gibi) söz konusu olabilmiştir. Kin ve nefretleri yüzünden kendini hapse attıran, kendine kötülük yapmış olur.