9
Yorum
3
Beğeni
0,0
Puan
690
Okunma

Öyleydi.
Yazın; gölgesinde oturduğumuz meyve ağaçlarımız vardı.
Kışın gürül gürül yanan sobalarımızın üstüne koyduğumuz tuzlayıp yediğimiz patateslerimiz…
Acıkınca pişirdiğimiz bulgur pilavlarımız vardı birde. Yanına kuru soğan kırdığımız…
Saçta pişirilirdi yufkamız
Almak istemeseler de “Al ıscak ye” deyip zorla verdiğimiz yoldan geçenlerimiz…
Neyimiz varsa yiyecek adına götürdüğümüz komşularımız vardı. Ölümlerde beraber ağladığımız…
Loğusalık şerbetini içmeye gittiğimizde elde örülen patiklerin mahçupca yastığının altına koyduğumuz gelinlerimiz…
Öyleydi.
Siyah önlüklüydük. Ama apaktı yakalarımız gibi yüreklerimiz.
Çelik çomak, dokuz kiremit oynardık. Dövüşsek te hemen de barıştığımız arkadaşlarımız…
Öyleydi.
Âşık olurduk. Diyemezdik. İsterdik hatıra defterini.
“Kalbin gibi bana da temiz bir sayfa ayırdığın için teşekkür ederim.” Dedikten sonda edebiyatın en anlamı şiirini yazardık.
Seviyorum ama kimi
En tatlı birisini
Nasıl anlatsam sana
İlk harflere baksana
Sekize katlanmış terden sırıl sıkmam olmuş mektuplar koyardık bazen hırkalarının ceplerine. Alırlar okurlar ama cevap yazamazlardı. Onun da Sevildiğini ışıltılı gözlerinden anlardık.
Öyleydi.
Papatyalardan fal tutardık aşkımızın adına. SEVİYOR çıkarsa sevinir, çıkmazsa başka bir papatya da denerdik şansımızı.
Yazlık sinemalara gider mavi boyalı tahta sandalyelerde otururduk. Siyah beyaz filmler izlerdik. Üstümüze yıldızlar yağar, ay göz kırpardı bize.
Öyleydi.
Esas oğlan fakir olurdu. Esas kızın babası çok zengin. Sonra esas oğlan zengin olur, kızın babası iflas ederdi. Aşk galip gelir buluşurlar, yavaşlatılmış çekimle iki âşık el ele koşarak denize giderlerdi.
Önce ağlasak ta, Sonra SON yazısıyla ayakta alkışlardık.
Şimdi mi?
Oysa şimdilerde…
Neyse boş verin!!!
SELAMVE SAYGIYLA.