12
Yorum
3
Beğeni
0,0
Puan
2713
Okunma

.
Bundan birkaç gün önce İstanbul Kartal’da bir apartman çöktü. Şu ana kadar ölenlerin sayısı 18 imiş. Enkaz kaldırma çalışmaları devam ettiği için ölü sayısının artabileceği belirtiliyor.
Apartmanın çökmesiyle birlikte RTÜK tarafından yayın yasağı getirildi hemen. Artık ne maksatla yayın yasağı getiriliyorsa ona bizim aklımız ermez tabii..
Yıkılan bina ile ilgili deniliyor ki "alt katında tekstil atölyesi varmış ve kolon kesmişler." Doğru mu yanlış mı onu bilemem. Şayet doğru ise bu nasıl bir iştir..? Binadan kolon kesmek de ne Allah aşkına..!
Bundan yıllar önce Konya’daki Zümrüt Apartmanı da aynı nedenden dolayı çökmüştü. Orada da altta bulunan oto galerisi "araçların manevrasına engel oluyor" diye kolon kesmiş. Bina içe doğru yıkıldığı için teknik arkadaşların raporu bu doğrultuda. Sonuç yanılmıyorsam 58 ölüydü.. Diyarbakır’da da benzer bir olay yaşanmıştı.
Binadan kolon kesmek..!
Bu nasıl bir düşüncesizlik, bu nasıl bir aymazlık, bu nasıl bir insan hayatını hiçe saymaktır. Senin bir bacağını kessinler de gör bakalım ayakta durabiliyor musun..?
Bir arabaya, binek bir arabaya en fazla 4-5 kişi binebiliyor değil mi? Bir arabada en fazla 4-5 kişinin hayatı söz konusu yani. Ama bunun için arabaya direksiyon koymuşlar, debriyaj koymuşlar fren koymuşlar. Yetmemiş iki yılda bir araç muayene şartı koymuşlar. Yetmemiş kasko yaptıracaksın, sigorta yaptıracaksın demişler. Zorunlu. En önemlisi aracı kullanana EHLİYET şartı koymuşlar..
Peki ya içinde onlarca, bazen yüzlerce insanın yaşadığı inşaatlar, binalar..!!
Adam kasaplığı bırakıyor inşaata başlıyor. Biraz biti kanlanan inşaatçılığa, yap-satçılığa başlıyor.
Ehliyetin var mı, yeterli donanımın, teknik bilgin var mı, yok.. Diyeceksiniz ki şimdi deprem yönetmeliği var, projesi ona göre, yapı denetimi ona göre. Geçin, geçin. Devlet işi daha sıkı tutuyor. Tamam diyelim ki şu anda her şey dört dörtlük, sorun yok (Var aslında)..! Peki ya önceden yapılan binalar..?
Bundan yıllar önce bir arkadaşım Ankara Dışkapı’da bir binanın komple tadilat işini almış. Beraber bakalım diye beni götürdü. Binayı Şehit Aileleri Derneği kiralamış. İçinde tadilat yaptırıp yatak odaları falan da oluşturarak taşradan Ankara’ya gelecek şehit ailelerini konuk edecekler. Fikir çok güzel. 50-60 yıllık 7 katlı bir bina.
Bahsettiğim arkadaşımla yanımızda dernek yetkilileri de olduğu halde binayı yukarıdan aşağıya komple dolaştık. Görünen kolonların üzerine alçıpanlarla giydirme yapmışlar. Kolon kalınlıkları 60x60 gibi duruyor. Parmakla tıklayınca içinin boş olduğu belli. İçindeki kolonun gerçek ebatları kaça kaç belli değil. Daha önce de teknik arkadaşlar inceleme yapmışlar sanırım. Yer yer bu kolonlarda, bazı yerlerde de kirişlerin üzerindeki kaplama alçıpanları açtırıp incelemişler. Abartmıyorum kolonlar ve kirişler 15x30 ebatlarında, kullanılan demir –o dönemlerde öyleydi- nervürsüz. Etriye aralıkları 30 cm ve yukarısı. Deprem sıklaştırmaları falan o dönemde zaten bilinmiyor bile. Beton imalatında kullanılan agrega (kum-çakıl) olması gerektiği gibi değil çok iri malzeme. Hem kolonlar hem de kirişler elle rahatlıkla ufalanabiliyor. Sadece bir yerde değil çoğu yerde böyle. Binanın ayakta durması mucize.
En alt kata indik. Kanaatimi söylemem gerek..
“Arkadaşlar bu binanın ayakta durması bile bir mucize. Bu binaya çok ciddi anlamda güçlendirme yapılması lazım. Bu da büyük bir maliyet demek. Siz burayı Şehit Aileleri için düzenleyip onların kullanımına açarsanız Allah korusun iyice şehit edersiniz” dedim. Kıpkırmızı oldular.
Dernek başkanının yanına gittik. Aynı şeyi ona da söyledim.
Ne mi oldu???
Şehit Aileleri Derneği o binadan vazgeçti. Bina uzun süre boş durdu. Daha sonra allandı pullandı otel oldu. Bildiğiniz otel..
Benim arkadaşım sonradan yarı şaka yarı ciddi “Ulan nerden götürdüm seni, benim işimi de bozdun” diye sitem etti.
Maalesef tüm şehirlerimizde benzer binalardan yüzlerce, binlerce var. Ondan sonra da “bizde deprem olunca neden bu kadar çok zayiat oluyor?" diyoruz. Hepimizin canı yanıyor, içi sızlıyor..
*
İstanbul’daki binanın gerçek yıkılma nedenini bilmiyorum.
Ama şunu biliyorum ki; bunu da anlatmadan geçemeyeceğim. Gene yıllar önce Esenler’de bir hemşehrimizin evine gittik. Aile apartmanı, her katta tek daire olmak üzere 6 katlı. Kalabalık bir aile. Tüm binada kardeşler oturuyor. Sohbet esnasında içlerinden biri “Bizim bina şu anda 6 katlı ama seçim arasında, bayram arasında falan 2 kat daha çıkarsak yeter” dedi. Zihniyete bakar mısınız..? 2 kat daha çıktılar mı, çıkmadılar mı bilmiyorum. Hiç sormadım bile. Bildiğim, binanın tek kat ile başlanmış bir gecekondu olduğu..
Yıllar önceydi. Bir reklamda, firması büyük inşaat işleri yapan zengin iş adamının “bunlar değil, bunlar değil” diyerek proje rulolarını kaldırıp kaldırıp atması gözümün önünden hiç gitmez. Çok zoruma gitmişti. Çünkü o rulolar biz mimarların-mühendislerin emeğinin simgesiydi. Maalesef bizim mesleğimizi herkes çok iyi biliyor, bir tek biz bilmiyoruz.
Maalesefff..
Mimar Suat Zobu
. NOT: Resimdeki kolonları ben RESİM ÜZERİNDE kestim. Affola..
.