17
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
1574
Okunma


Kapı çaldı. Açtım.
Gelen alt komşum. Elinde bir tepsi. İçinde bir kâse. Çorba getirmiş bana. İçeriye davet edilip edilemeyeceğinden tereddütlü. O da benim gibi emekli. Ama benden genç.
“Girsene içeri”
“Gireyim mi? Rahatsız etmiş olmayayım.”
Güldüm.
“Bu çorbanın cinsine bağlı”
O da güldü.
“O zaman girebilirim. Çorba paça çorbası”
“Hadi gel hadi”
Girdik içeri.
“Ağabey soğutmadan içseydin?”
Karnımda bir aç ki. Doğradım çorbaya ekmeği. Kaşık kaşık yedim. Karnım doydu.
“Hay yengenin ellerine sağlık bee. Makbule geçti karnım öyle de açtı ki Sağ olasınız.”
Eşim torununa gitti ya. Yalnızım. Düşünmüşler, getirmiş. Sağ olsunlar.
“Afiyet olsun ağabey”
Bir şeyler söylemek istiyor, yutkunuyordu.
“Ağabey bu sitenin en yaşlı, en tecrübeli sevilen kişişisin. Bir sorunum var. Sana akıl danışmaya geldim.”
“Ahh kardeşim ahh… Aklım olsa ben kendi dertlerime yanardım.”
Demedim.
“Üç çocuğum var benim. Büyük kızım geldi. Baba beni şuna ver dedi. Verdim. Öteki kızım da aynı yolu izledi. Beni de ver baba sevdiğime dedi. O nu da verdim. Elimde bir oğlum kalmıştı. O mürüvvet var ya bana hep, hadi hadi… Diyordu. Bir gün komşular akrabalar bir kızdan bahsettiler. Hani oğlun bekâr ya kaçırma bu kızı. Gittim gördüm beğendim. Güzel mi? Ne güzeli? Güzeller güzeli. Oğluma izinler alındı.(Bu arada komşumun nereden emekli olduğunu söylemeyi unuttum. Oda benim gibi dört düğmenin esiriydi. Oğlu da öyleymiş.) Kız gösterildi. Karşılıklı beğenmeler oldu. Sözler kesildi. Bütün emekli ikramiyemle onlara bir düğün yaptım ki, dillere destan. İlk yıllarda iyilerdi. Sonraları anlaşmazlıklar oldu. Huyları, tüyleri uyuşmuyordu. Kavgaları gürültüleri her geçen gün artar oldu. Tayin olduğu bir şehir de bir kızla tanışmış oğlum. İşi ilerletmişler aralarında bir aşk doğmuş. Oğlum O na bağlanmış. O da ona. Şimdi diyor ki bana; Baba sen buldun onu bana. Kıramadım seni. Güzelliğine aldandım. Bütün hayatı istediğini alsın yesin içsin istiyor. Duygu yoksunu. Senin önünden geçmem. Ama bu hayat benim hayatım. Karımı bırakıp onu alacağım. O nunla evleneceğim.”
Çok sigara içmem. Ama hep bulunur evimde.
Bir sigara yaktım. Dumanını derin çekip, uzun üflerken düşünüyordum. Ne demeliydim? Ne denilirdi ?
Bir yanda kurulmuş ama mutlu olunamayan bir evlilik. Diğer yanda bir aşk…
En iyisi klasik nasihatti:
“Bir evlilik kolay kurulmuyor. Eğer bir pranga takılmışsa birinin ayağına, onu çözmek kolay olmuyor.
Madem bana sordun. Bence evliliğine devam etsin “
Bunu dedim de demesine de, ben de inanmadım söylediklerime…
Sahi siz benim yerim de olsaydınız ne derdiniz?