Eskiden acem diyarında insanlar toplanıp âdaba dair sohbetler ederlermiş. Sohbet eden bilge kişi “ Yazın bunları yarın unutursunuz.”Der, kâtipleri de defterlere yazarlarmış. Sonraki günlerde bu yazılanlar EDEBİYAT adı altında okunur olmuş. Benim edindiğim bilgi ye göre EDEBİYAT kelimesinin menşeyi, neşeti bu. Tesadüfe bakın ki sitemizin adı da EDEBİYAT DEFTERİ. Eli kalem tutan (şimdi ki söylemiyle masasında bilgisayar olup ta tuşlara basmayı beceren) bizler yazılar yazıyor, yazılanları da okuyoruz. Ne mutlu bizlere…
Yazıyoruz, okuyoruz acaba kelimeleri de doğru kullanıyor muyuz? “Galatı meşhur” diye bir söylem vardır edebiyat ta. Galat: Yanlış kelime veya söz demektir. Yanılma anlamına da gelir. Meşhur: Herkesce bilinen her tarafa yayılmış demek. Şimdi buradan hareketle; Galatı meşhur: Yanlışın yaygınlaşmış hali. Birçok galat vardır dilimiz de. Aklıma gelen birkaç örneği verecek olursak;
Evraklar: Varak ın çoğuludur. Evraklar demek yanlıştır. Saatler olsun: Doğrusu sıhhatler olsun. İnce eleyip sık dokumak: ince eğirip sık dokumaktır doğrusu. Eşek hoşaftan ne anlar: Eşek hoş laftan ne anlar. Nüans farkı: Nüans Fransızca kökenli ayrıntı demektir.Sadece nüans demek yeterlidir. Fakir fukara- garip gureba: İkinci kelimeler birincilerinin çoğuludur. Namahrem: Mahrem haram kelimesinden türemiştir. Önünde ki NA olumsuzluk ekidir. Ancak M.Akif Ersoy da namahrem kelimesini kullandığına göre bu kelimenin bu şekilde Kullanılması hala tartışılmaktadır. Pelesenk: Bir ağaç türüdür. Doğrusu persenk tir . Su küçüğün, söz büyüğün: Sus küçüğün söz büyüğün dür doğrusu. Hile hurda : Hilenin hurdayla nasıl bir ilişkisi olabilir ki? Gerçeği; hile hud’a dır.(Hud’a: hile,oyun,aldatma demektir.)
Daha birçok galatı meşhur var. Aklıma gelenler bunlar. Yazarların yani bizlerin görevlerinden biri de, doğrusunu bilmek, Bildirmek, yeni kelimeleri literatüre kazandırmaktır. Bilmemiz lazım. Bildiklerimizi de bildirmek. Ukalalık gibi bir niyetim yok kesinlikle.
Vay siyaset şöyle olmuş, vay dinimiz diyor ki bizlerin görevi olmaması gerekir bence. Belki onların da tartışılması gerekir. Ama usulüyle usturubuyla…
Paylaş:
3 Beğeni
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Sevgili Can Dost'um gene harika bir yazı VAROL.. BALDAN KAYMAKTAN TATLI.
Lütfen daha sık yaz, yaz ki bizler de okuma zevkine erelim.
Yorumda geç kaldığım için özür. Ankara dışındaydım.
Unutulan kelimelerle ilgili söylenecek o kadar çok şey var ki. Yazık unutulup gidiyor. Aşağıda benim tespit ettiğim bizim oradaki unutulmaya yüz tutan kelimeler. Tüm Anadolu'da araştırma yapılsa çok daha fazla kelime ortaya çıkar.
Çok yazık.
Selam ve saygılar CAN DOST..
* * *
BİZİM ORADA KULLANILAN (Çorum/İskilip) AMA MAALESEF UNUTULMAYA YÜZ TUTMUŞ BAZI KELİMELER. A
Aboo: Hayret nidası Ağa: Baba, Ağca: Beyaz, Ağnanmak: Yuvarlanmak, at, eşek gibi hayvanların yuvarlanması, Aha: İşte, Ahacık: İşte burda Alaçık: Ağaç dallarıyla iskeleti kurulmuş ve çul kilimle örtülü çadır. (ALACIK) Alma: Elma Amaa: Şaşırmak AMBAR: Hububat deposu, Anadut: Buğday ve benzeri ekin destesini remorka veya başka bir araca yüklemede kulanılan üç kollu harman aleti. tarım aracı, Annacı: Karşısı Annacıma gel: Karşıma gel Aş: Yemek Aşamınan: Akşamleyin Avu: Zehir Ayakyolu: Tuvalet
B
Baba çıkasıca: Sinirlenilen kişiye söylenen söz Badal: merdiven basamağı Bahraç / Bakraç: Bakırdan küçük kova Balak: Manda yavrusu Baldırcan: Patlıcan Bardak: Çam ağacından oyulmuş 7-8 litrelik su kabı, seneğin küçüğü. "Eski çamlar bardak oldu" deyimi buradan gelmektedir. Şimdi ise bardak su bardağı-çay bardağı olarak algılanmaktadır. Su içmek için kullanılan bu günkü bardak yerine "TAS" kullanılmaktaydı, Batman: Yaklaşık 20 Litrelik sıvı ölçü birimi, Bayakdan: Biraz önce Bazlama: Sacda pişirilen yuvarlak ekmek Bekit: Kapat, ört Belermek: Gözleri büyüterek öfkeyle bakmak, BILDIR: Geçen sene, Bıza' : Buzağı Bi hapaz: Bir avuç Bi dıhım : Bir lokma Bibi : Uzaktan kadın akraba, Bicimcik: Azıcık, az olan şey Biçki : testere türü Biley taşı : kesici araçları iyeleyen alet BİZ : Delik delmeye yarayan alet, Bostan : Kavun, karpuz tarlası Boyunduruk : çift süren hayvanları birlikte yürüten ağaç çember Boz : 1- sürülmemiş toprak, 2- Renksiz, gri renkte olan, Bomboz: Rengi atmış, Bomboz olmuş: Hastalıktan rengi iyice sararmış. Böğür: Yan taraf, vücudun yan tarafı, böbreklerin olduğu kısım Börtletmek: Bir şeyi haşlamak BÖRÜ : Zehirli bir örümcek türü, Bucaklık: Evde kap kacak konulan yer, Bulamaç: Undan yapılan cıvık yiyecek BUNDAN KEYLİ : Bundan sonra, Buymak: Çok üşümek, Büngüldemek: Suyun yerden fokurdaması, Bürgü: Yemeni,
C
Cahal : Cahil, tam yetişmemiş, delikanlı Camış : manda Canavar: Kurt Candarma: Jandarma Cerek: Uzun ince ağaç, uzun boylular için de kullanılır Cıbır: Parasız, pulsuz CILGA : Patika-keçi yolu, Cıncık: Camdan yapılmış eşya, Cırcır : Fermuar Cimciklemek : Çimdik atmak, çimdiklemek Cirpeden: Hızlıca, birdenbire Cof cof : Süs Culuk: Hindi Cuvara: Sigara Cüce : civciv Cücük: Civciv
Ç
Ça'al: Küçük taşlardan oluşan yığın. ÇALHAMA : Yoğurtla ayran arası kıvamdaki yoğurt, Çandı : Evin, ambarın köşesi Çapıt : Bez Parçası Çarkıt: Bozuk - külüstür, Çatal kapı: Bahçeli evlerin dış kapısı ÇEBİŞ : Bir Yaşındaki erkek keçi, Çemkirmek : 1 . Birine karşı gelmek, sert cevap vermek. 2 . halk ağzında Köpek kesik kesik havlamak. Çıngı: Kıvılcım, Cıvıtmak: Oyunbozanlık Çiğit: Çekirdek Çilermek: Su sızması, Çimmek: Yıkanmak Çinilemek: Çınlamak, ÇOR: Hastalık, Çöğdürmek: küçük abdest yapmak (Özellikle çocuklarda) Çöğmek: Yana yatmak, Çökelik: Evde yapılan bir peynir türü, Çömelmek: Dizlerinin üstüne çökmek Çömütmek: Çömelmek, Çördük : Armutun küçüğü Çörtleğen / Çörten: Pınarlarda ve çatılarda su akan yer,
D
Dalmak: Bir yere girmek Dam kürümek: ahırı süpürmek Dam: Ahır, çatı Darı: mısır tanesi Demrağ: Egzema Deze: Teyze Dıldıbız : Fakir Dibek: Ağaçtan yapılmış havan, sohu Dinelmek: Ayakta durmak Dirgen : harmanda sapları yayan çatallı araç Dolama: parmağın iltihaplanıp şişmesi Donyağ: İçyağ - Çok soğu insanlar için de kullanılır - Dölek: Düzlük, Döş : göğüs DÖVEN : Düven, Duluk: Avurt Duncukmak : Nefessiz kalmak, somurtmak, Dürzü : (aslen bir mezheptir) aşağılamak için kullanılır DÜVE: Bir Yaşındaki dişi inek yavrusu, Düven: Harmanda traktör, at veya öküzle çekilen, ekinleri ezip saman yapmaya yarayan, aralıklarla kesici taşlar monte edilmiş kızak
E
Eci: Kız kardeş, bacı, abla, Ecicik : Azıcık, bir tutam Ekti: Yiyecek konusunda yüzsüzlük yapan Ellağam : Herhalde, galiba Ellik: Ekin biçerken el parmaklarına takılan ağaç parmaklıklar. Emişik: Bir memeden emen kardeş olmayan yavrular. Emme : Ama Emmi: Amca Empirme: Kadın elbise kumaşı. Enek: Misket, bilye Enik: Kedi, köpek yavrusu Enteri: Zıbın, elbise Erişmek : (meyvalar için) olgunlaşmak Erze: Kapıyı kapalı tutmaya yarayan demir EVLEK: Ekin ekerken ayrılan bölüm, Evmek : acele etmek Evrağaç/evirgeç: Ekmek çevirmeye yarayan uzun yassı tandır değneği, Eyy: Efendim Eze: Vücut, beden
Gabak : Kabak, kel Galbır: Elekten büyük olan eleme aracı. Gamaşmak : mayhoşluk Gamyon : Kamyon Ganara: Yemekten başka bir şey düşünmeyen işe yaramaz kimse, luzumsuz işlerle uğraşan Garipsemek: Özlemek, Gaste : Gazete Gavillemek: Kararlaştırmak, Gavurga: Patlamamış mısır, buğday kavurması Gayillenmek: Kabul etmek, Gayli/keyli : Artık Gedik: Dişleri dökülmüş olan, Gerneşmek: Gerinmek, Gı : Erkeğin kadına seslenişi Gıbraşma: Kıpırdama, hareket etme Gıdık : Çene altı Gıran giresice: İlenç (hastalık bulun inşallah) Gıran: Toplu ölümlere sebep olan hastalık. Gidişmek : kaşınmak GOBEL : Erkek çocuğu, Gocuk : kış giysisi Godek / Gudük: Kısa Göğ böğrülce : taze fasulye Göğermek : yeşermek Göğsemek : Hayvanların çiftleşmeye hazır olması Gök: Yerine göre mavi-yeşil, Göynek: Gömlek biçimli gecelik, Göynümek : olgunlaşmayı da öte geçmek Guguk : kuş türü Gunnamak: Eşeğin, köpeğin doğurması, Gurk: Yavru için yumurtaya basan ya da yeni civcivleri olan tavuk. Guvermek: Yeşermek, Güğüm: Bakırdan yapılan büyük su kabı, helke Günnük : Yevmiye
H
HABE : Heybe, Hağ: Sırtta taşınan büyük sepet, Hamut: Çift süren öküzün boynuna takılır, Hapaz: Avuç HARAL : Büyük kıl çuval, Hayat : avlu Hazetmek / Hazitmek : Beğenmek, hoşlanmak Heçlemek: Bozmak, atılacak hale getirmek, berbat etmek Hedik : haşlanmış buğday Hela: Tuvalet HELKE : Su kabı, Hergele: İşsiz sapsız, yaramaz insanlar için söylenen söz. Heşlenme: Boşa gitme Heyka : hikaye Hırka: Eskiden kadınların giydiği folklorik bir giysi. Hızar : ağaç biçen biçki Hinkirmek: Sümkürmek, Holluk : fol Horanta : çoluk-çocuk Hörüklemek: Bir şeyi ağzına kadar doldurmak, Huysukma:Tedirgin olma, çekinme, huylanma Hürü: Huri
I
Irakı: Rakı Iramazan: Ramazan Irbık: İbrik Irza: Rıza Isıcak: Sıcak Islağaç : Yufka ekmek pişirirken çevirmeye yarayan yassı tahta Islama : ekmek ıslama Işgın: Fidanın sürgün kısmı - filiz,
İ
İBRİK : Abdest almaya yarayan su kabı, İdare: Gazyağı ve fitil kullanılarak kullanılan camsız aydınlatma aracı. İkileme : tarlayı ikinci kez sürme İleğen : Leğen İlergün/ürelüğün: Dünden önceki gün İlistir: Delikli süzme kabı İliye: Öyle değil mi İRİLİK : Samanın irisinin konulduğu yer, İt dirseği : göz kenarında çıkan bir kabarcık İya’ : Kaburga kemiği,
K
Kademsiz: Şansız, talihsiz, uğuru olmayan Kaktır: İttir. Kapçık : kabuk KARAVUK : Baharda toplanarak yenilen ot, Kaş : uçurum, tepe sırtı KAŞIKLIK : Kaşık konulan askılı tahta kap, Katık: Yoğurt, ayran, Kaynata: Kayınpeder Kekil: Yeni gelinlerin kulak yanlarında kesilerek şekil verilen saç Kele: Pekiştirme sözü, Kelem : Lahana Kemre: Hayvan gübresi KENDİGELEN: Yere dökülen tahılın ertesi yıl kendiliğinden bitmesi, Kertmek: Oymak, işaret koymak Kes: Samanın incesi yendikten sonra, yemlikte kalan iri kısmı Kesek: Tarlanın sürülmesinden sonra oluşan iri toprak parçaları. Keskenmek: Atacakmış gibi, vuracakmış gibi yapmak, Keş: Yağsız Peynir Kımçıtmak: Keserken koparmak, KIR: Yazı-yaban, Kıran girmek: bitmek sona ermek, salgın hastalık Kırık: Kadınların yabancı erkek dostu Kırklık: Koyunların yününü, keçilerin kılını kesmede kullanılan bir tür makas Kırkmak: Kesmek Kırmaşmak / kıpraşmak: Kımıldamak, Kısrak: Dişi at Kıyak yapmak : İyilik yapmak, torpil geçmek Kirez: Kiraz Kişkişlemek: Kışkırtmak, KOSTAK: Forslu olan, Kömbe: Alttan ve üstten odun ve tezek ateşiyle sinide pişirilen mayalı çörek KÖMÜŞ: Manda, Kösüre : kesiçi araçları iyeleyen bir alet , bileği KÖYNEK: Atlet yerine kullanılan iç çamaşırı, Kuruluk: yüksekçe yer Kuytuk: çukurca yer Külek: Buğday ölçü birimi, kavanoz şeklinde kap, küçük yağ fıçısı, KÜLÜK: Balyoz, Küpür: Süpürünce çıkan toz toprak, Küskü: sopa Kütük: ağaç gövdesi, kısa, bodur
L
Türkçede L ile başlayan kelime pek yoktur. LEĞEN: Abdest alırken suyun döküldüğü kap, Lök: Gaz lambasının cam takılan kısmı Löküs: Lüks( Gaz yakıtlı aydınlatma aracı)
M
Ma'da : başka Madara: Rezil olma, alay konusu Madeniz: Maydanoz Mağza : bodrum kat odası Mahana : Bahane Mal: Büyükbaş hayvan MALAMA : Savrulmaya hazır samanla tane karışımı yığın, MALAMAT : Rezil, MAŞALAMA : Bahçede sebze ekmek için ayrılan küçük bölümler, Meccanen: Bedava, beleş Meğsimek: Mühimsemek, önemsemek, drğer vermek Merdimen: Merdiven Misir: Mısır Mostra: Gerçek, gerçek yüzünün ortaya çıkması. Motur: Traktör Musmul: Mundar olmayan - temiz, Muzur: Yaramaz, yaramaz işler yapan Münkürcü: İyilik bilmez , nankör.
N
Nacak: Küçük balta N’oldum delisi: Konumu, durumu değişince havalara giren insan. Nahal : Nasıl Narasın: Ne arar (Narasın gız anam yok) Niyittin : Ne yaptın NODUL : Ucunda çivi olan sopa,
O
Ocaklık : eski evlerde ateş yanan yer Okka: Bir kilogramdan biraz fazla ağırlık ölçüsü Oklağa: Oklava Okuma: Davet, davetiye
Ö
Ödüm koptu: Çok korktum Öğnük: Önlük Öğörsemek : ineklerde çiftleşme arzusu Öndere: Ucu çivili uzun sırık, övendere ÖNLÜK: Kadınların ev işi yaparken önlerine taktıkları bez, Örklemek: bağlamak Ötüğün: Öteki gün, önceki gün ÖVENDERE: Nodul, Özemek: Bir şeyi fazla uzatmak, yoğurt vb malzeleri cıvıklaştırmak
P
Palaspandıras: Hazırlıksız, alelacele ile hareket etmek. Pantul: Pantolon Parpı: Şifalı çamur Paya: Havalı, cakalı Pece: Baca, Peşkir: el havlusu Pınsık: (Ateş için) Bir türlü alev almayan, habire tüten, pasif Pırtmak: Hızlıca kopmak, ayrılmak, kaçmak, Pinnik: Kümes, Poğsumak: buharlanıp ıslanmak Pörtleme: dışına taşma Pu’ar: pınar, su yalağı, çeşme Pürtük: Küçük parça
R
Türkçede R ile başlayan kelime pek yoktur.
S
SABAN: Çift sürmeye yarayan tarım aleti, Sac ayağı: Sacayağı: Üzerinde yemek pişirlen üç ayaklı demir Saçkı: Tandırda yakılan ot, Saçma: serpme SAHAN: Tabak, SAHANLIK: Tabak konulan yer, Sallı: ağır Sap yiyip, saman sıçmak: Ne dediğini bilmeden saçma sapan konuşmak. Sap: Ekin sapı/iri saman, Seğirt: Koş Seki: Oturak, Seklem: (kıl çuval), silgi (banyo havlusu), Sekmen: Zeminden 30-40 cm yükseklikteki yer Sene: Yıl SENEK: Çam ağacının kütüğünden oyulan, tarlalara su içmek için götürülen, yaklaşık 20 litrelik su kabı, Senit: Üzerinde hamur açılan, meyve, sebze doğranan tahta tabla. Sergen: Raf Siğme: Akıtma, işeme Sini: Büyük tepsi Sinsin: Ateş çevresinde oynanan oyun Sohum: Yufka ekmekten yapılan, sulu yemek almaya yarayan kaşık gibi parça Sokranmak: Homurdanmak, Soku: Bulgur, keşkek dövülen dibek Sokum-sohum: Yufka ekmeğin kaşık gibi kullanılması, Somak: Mısır koçanı Sorutmak: Yüzünü ekşiterek oturmak Söbe: Tam yuvarlak olmayan Sündürme: Uzatma Sütlük: Eskiden yemek, yoğurt ve yağ gibi yiyeceklerin koyulduğu yer. Süzme: bez ile süzülmüş yoğurt
Ş
Şafak: Alın Şaplak: şamar Şepit: Bazlama ekmeği Şıvgın: sürgün, ince dal Şilepe: Yapış yapış Şindi / Şindik: Şimdi, Şipit: Terlik, Şippedenek: Hemencecik ŞİREVİT: Üzümlerin pekmez yapmak için doldurulduğu, çıkan şıraların alt yanındaki bir delikten boşaltıldığı ağaçtan yapılma V harfi şeklinde olan 2,5 metre uzunluğunda, 1 metre genişliğine ve 80 cm yüksekliğinde at arabası veya kağnı ile taşımaya uygun, üstü açık olan depo, ŞİŞEK: Kısır koyun,
T
Talla: Tarla Tas: Bardak anlamında da kullanılır,çukur tabak anlamında da Tataram: Üşütme sonucu mide ekşimesi, mideyi bozmak, kusmak Tavatır: Çok iyi, güzel TEKECEN: Baharda toplanarak yenilen ot, Temek: Ahırdan hayvan dışkılarının atıldığı delik, küçük pencere, Tengdirmek: Ortadan kaybolmak, ölmek, elden çıkarmak Tepik: Tekme TINAZ: Saman yığını, Tınaz: Harman düvenler tarafından dövüldükten sonra yığılan saman ve tanelerin karışımı olan yığın. Tıngır: Kova, Tokaç: Çamaşır yıkarken, çamaşırları dövmeye yarar ağaçtan gereç TOKLU: Bir yaşındaki koyun yavrusu, Tomruk: kalın ağaç Topalak: Domates Tuğmen: Kuşlarda ibik, Tummak: Suya dalmak, Tumman: Eskiden bezden yapılmış genelde kadınların giydiği pantolon biçimli giyecek, Tülemek: Kuşların tüy çıkarması, mecazi: maddi bakımdan iyi duruma gelmek, TÜNEK: Tavukların tünediği yer,
U
Uçuklama: Dudakta kabarcık oluşması Uğra: un Üğrün üğrün: Gizli, gizli Urba: Giysi
Ü
Üç etek: Folklorik giysi, setilyon ÜLEŞ: Pay, Ünnemek: Çağırmak Ürelüğün: İleri gün, geçen gün, Ürümek: Havlamak(köpek ürüyor derler) Ürüya: Rüya Ütelemek: Tavuk, hayvan tüylerini ateşte yakmak, ot/ekin dallarını ateşte yakmak,
V
Verep: Yamaç,
Y
YABA: Harman savurmaya yarayan tarım aleti, Yad: Yabancı, el Yal: Kedi ve köpeklere verilen un ve su karışımı yiyecek. Yalak: hayvanların su içtikleri kap Yağlık: Mendil ya da iş yaparken boyuna bağlanan bez Yapak: Bayanlarda saçların taranmamış hali, yapaklı Yavsu: İnek at gibi hayvanlar üzerinde yaşayan bir asalak canlı. Yaykamak: Çanak, tabak gibi kaplara su tutmak, durulamak. Yazı: Tarla - yeryüzü, Yelikmek: Şımarmak Yellenmek: Yokuş aşağı iniş esnasında hızlanmak, ayrıca gaz çıkarmak Yel-yepelek: Hazırlıksız alalacele hareket etmek YEMLİK: 1- Baharda toplanarak yenilen ot, YEMLİK: 2- Hayvanların yem yediği oluk, Yırak: Uzak, Yiğnik: hafif Yirik: Yırtık Yoha / yuha: sığ Yoz: Yabani Yumak: Yıkamak, Yunacak: Pis, dinsiz, Yunmak: Yıkanmak-çimmek, Yüklük: Evde yatak yorgan konulan yer, Yülümek: Kazımak, tıraş etmek, Yüssük: Yüzük
Z
Zabın: Fakir, çaresiz Zağar: köpek Zeklenmek: Alay etmek, alaylı taklit yapmak, Zevzek: Geveze Zı’armak: Oyunbozanlık, Zıbın: Kadınların giydiği basma entari Zıkkım: zakkum Zımzıklamak: Yumruklamak Zırzop: Elde avuçta durmayan insan. Zikke: Hayvan ipi bağlamaya yarayan demir kazık. Zilli: Biraz hareketli ve oynak kız çocuklarına söylenir. Zükkem: Nezle .
Can Dost ! Büyük emek isteyen bir çalışma . Emeğine, yüreğine sağlık. Bunnarın hepiciğini bileyon gari(Ispartaca) Isparta'ya yeni taşındığımızda Komşular "hoş geldin"e geldiler. Bir komşu: "Amaninn...Vilii taa olaladan, bulalara niye gelivediniz ki" demişti. Çorum, Yozgat, Amasya,Tokat bu havalilerin konuşması birbirine çok benzer.
İki genç askerlik şubesine gidiyor. Öndeki gence soruyorlar: "Adın ne?" "Simayil" "Oğlum simayil isim mi olur nerede bunun "İ" si?" "Arkadan geliyor efendim." Arkadaki gence de soruyorlar: "Adın ne?" "İRECEP efendim" Güzel Anadolu muzun güzel lehcesi. Havasına,diline adamına kurban olurum. Canım gardaşım çok çok çok teşekkür ederim. Emeğine, yüreğine sağlık.
Ah bu algıda seçicilik bazen o kadar zorluyor ki beni de!... Bu ve benzer hataları (farkında olmadan odaklanıp) yakalarken konunun özünü kaçırdığım çok oluyor ne yazık ki!...
İyi niyetle davranarak bu örnekleri 'çok sınırlı' tutmuşsunuz!... Siz de biliyorsunuzdur bu örneklerin çokluğunu ve dilimizi ne kadar bozduğunu...
Dikkat çeken ve öğretici bir çalışma... Emeklerinize sağlık Bedri Bey...
Hocam Her hangi bir araştırma yapmadan sadece aklıma gelenleri yazdım. Çok haklısınız. Eğer kapsamlı bir araştırma yapılacak olsa kim bilir liste ne kadar uzar. Ben sadece dikkat çekmek istedim. Çok teşekkür ediyor saygılar sunuyorum.
Türk dilinin sadeleştirilmesi ve öz Türkçe kelimelerin kullanılması çalışmaları çerçevesinde eskiden kullanılan pek çok kelime ve deyimler artık unutuldu. İnan bana Atatürk'ün Gençliğe Hitabesini bile orijinal haliyle pek çoğumuz anlamıyoruz. Mesela ''Bütün bu şeraitten daha elim ve vahim olmak üzere '' ''Şerait '' nedir bilen neredeyse yok gibi. Mesela ''Dahili ve harici bedhahların olacaktır. İnan bana ''Bedhah'' kelimesinin anlamını bilmeyen Türkçe öğretmeni tanıdım ben.
Eski kelime ve deyimler böylesine unutulunca ille de o kelimeleri kullanma heveslisi insanların bu tür hatalara düşmesi de normaldir.
''Sü'' kelimesinin ordu anlamına geldiğini bilmeyen için ''Su uyur, düşman uyumaz'' O vatandaş sormaz bile ''Su nasıl uyur?'' diye Bilen ise bilir '' Ordu uyur ama düşman uyumaz '' denmek istendiğini.
Hocam çok haklısın. Türkiye de eli kalem tutan herkes öz Türkçe yazmalı, konuşmalı. Kelimelerin yaygınlaşmasını sağlamalı. Bir zamanlar bu konunun üzerine gidilirdi. Neden se şimdilerde o heyecan yok. Verdiğin örneği bilmiyordum.Öğrendim sağ olasın. Selamlar.
Bir kaç yanlış bildiğim kelimenin doğrusunu öğrendim bu yazınız sayesinde. Denir ya bilmemek ayıp değil, öğrenmemek ayıp diye. Aslında bu tür bilgilendirici yazılar olmasını son derece faydalı buluyorum. Madem ki buradayız o zaman bir şeyler öğrenmek kadar güzeli var mı ya da bu güne kadar doğru bildiğimiz bazı şeylerin aslında yanlış olduğunu fark edebilmek kadar
Okuyunca bazılarını yanlış bildiğimi gördüm Bedri bey. Bilmemek ayıp değil değil mi :)) Gönlünüze sağlık ve teşekkür ediyorum bu değerli bilgiler için.
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.