12
Yorum
4
Beğeni
0,0
Puan
1557
Okunma

bir varmış bir yokmuş evvel zaman içinde kalbur saman içinde galaksinin bir bir köşesinde bir uyurgezerler ülkesi varmış orada bir hareketlenme almış başını gidiyormuş, ama ne oluyor gidin bakın diyen oluyorsa da pek cesaret eden yokmuş, neden mi?
Çünkü insan doğası gereği (!) bilmediğine önce düşman kesilir ama bizdekini bu ifadeyle açıklamak mümkün değil, diyen bir cengaver bir yolunu bulmuş bir kuş göndermiş ülkeyi, kendisi yerinden kıpırdamadan izlemeye başlamış bir yandan da simültane çeviri yapar gibi hatta ülkenin yaşayanlarından biri gibi etrafına anlatıyormuş, okuyalım
Andımız kavgası aldı başını gidiyor, bizim çok eğitimli yetişkin halkımızın molla ve meleleri kalem kalem sayfa sayfa döşemişler hâlâ daha da döşeniyorlar, dur bende yazayım benim başım kel mi dedim aldım elime klawyeyi çata çat yazdım diyen diyene
Şİmdi, Amerika bile (toplama millet olmasına rağmen ) okullarında her sabah okutuyorsa, Japonya keza öyle, bunu bir düşünmeli bizim insanımız, dün papaz için yargı bağımsız diyen insanımız bugün ANDIMIZ için yargıya müdahaleyi hak görüyorsa siz neyi anladınız, neyi yıktınız farkında değilsiniz demektir.
düşünmek de büyük nimet ...
Bugün 21 Ekim 2018 yani Ahmet Taner Kışlalı 21 Ekim 1999 da şehit edilmişti.Allah gâni gâni rahmet eylesin.
"Ne mutlu Türküm diyene demek, ben bu toplumun bir parçasıyım demektir."
Ahmet Taner Kışlalı
Rahmetli şemsiyeyi izah etmiş ama benim onun kadar sabrım yok tahammülüm de yok
Çünkü; dün laikliğe dinsizliktir diye sövenler, laik bir ülkede nasıl bu kadar büyük dindar (!)olduklarını izah edemiyorlar,
Dün McKinseye karşı olanları vatan haini ilan edenler, akabinde karşı olanları hainlikle suçlayan kesime de (!) hainlik yaftası yapıştıran o kesime hiç bir şey izah edilemez zira bu abiler ablalar düşünmek külfetinden uzak duruyorlar. Hatta fetö terör örgütüne yakın olanlar belki iktidar partisinin icraatlarını can hıraş savunurlarsa, dün kırdıkları yumurtalar bugün göze görünmez umuduyla sayıp sövmeyi marifet sayıyorlar da devlet onlar gibi düşünmez devlet unutmaz!
ALLAH KUR’AN-I KERİMDE AKLETMEZSENİZ ÜSTÜNÜZE PİSLİK YAĞAR, DİYOR- YUNUS 100
ee hayırdır neyin horonuna tabi oldunuz? Üstümüze lağım akıyor farkında mısınız?
Herkes farklı düşünecek elbette, bu olması gerekendir ama DÜŞÜNMEK eylemini herkes kendi yapacak 3-5 8- kişi düşünüp bütün topluma ben düşündüm siz de uyun derse bu o çoook sevdiğiniz demokrasi olmaz. Zaten sizin için demokrasi amaç değil araçtı af edersiniz dikkat etmedim!
İliklerine kadar ayrıştırılmış toplumlarda birlikten bahsedilemez,
millet olamadıysanız ümmet hiç olmazsınız, olduk demeyin bu deaş zihniyetidir.
Ümmetseniz Yemen’de Müslümanların açlıktan ölmelerine neden sessiz kalıyorsunuz ?
Size mübarek olsun. Hiç kimse layık olmadığı nimet için şükretmeyi akıl etmez, Allah da o topluluğu helak edip elinden o nimeti de ondan alır.
ben yazıyı bağlayayım;
"melali anlamayan nesle aşina değiliz", şükrü bilmiyorsunuz, emanete ihaneti meziyet sayıyorsunuz ulus olmayı reddedip ümmet olacağınızı mı sanıyorsunuz?
Yemen de Müslüman neden ona bakmıyorsunuz. Hanginiz Yemen’in açlıktan kırıldığını biliyor? Yani ümmet de olamazsınız! Küfürle başlıyorsunuz küfür yeyince ağlıyorsunuz.
Söylenenlerin eksik, sustuklarımızın yazık olduğu dar ve zor zamanlardayız.
Bursa’da Osmanlı zamanında geçen bir menkıbe!
BU ÇEŞMEDEN MÜSLÜMANA SU İÇMEK HARAM!
Vaktiyle Bursa’ da bir Müslüman, eski adı “Yahudilik Yolağzı”, bugünkü adı Arap Şükrü olan muhitte çeşme yaptırmış ve başına bir kitabe eklemiş:
“Her kula helâl, Müslüman’a haram!..”
Bursa başkent, tabii Osmanlı karışmış, bu nasıl fitnedir diye…
…
Gitmişler kadıya şikâyete, adam yakalanıp yaka-paça huzûra getirilmiş. “Bu nasıl fitnedir, dini İslâm, ahalisi Müslüman olan koca devlette sen kalk, hayrattır, sebildir diye çeşme yap, ama suyunu Müslüman’a yasakla!... Olacak iş midir, nedir sebebi, aklını mı yitirdin?..” diye çıkışmışlar adama. Adam:
- “Müsaade buyurun, sebebi vardır, lâkin ispat ister, delil şarttır…”dedikçe kadı kızmış:
- “Ne delili, ne ispatı?.. Sen fitne çıkardın, Müslüman ahâlinin huzurunu kaçırdın, katlin vâciptir!” demiş. Demiş ama, bir yandan da merak edermiş:
- “Nedir gerekçen?..” diye sormuş. Adam:
- “Bir tek Sultan’a derim…” diye cevap verince, ortalık yine karışmış. Söz Sultan’a gitmiş, adam yaka paça saraya götürülmüş… Padişah da sinirlenmiş ama, diğer yandan o da meraklanırmış:
- “De bakalım ne diyeceksen. Bu nasıl iştir ki, hem çeşmeyi yaparsın, hem de her kula helâl, Müslüman’a haram yazarsın?..” Adam, başı önünde konuşur:
- “Delilim vardır, lâkin ispat ister.”
- “Ya dediğin gibi sağlam değilse delilin?..”
- “O zaman boynum, hükme kıldan incedir Sultânım…”
- “Eeee?!..”-
“Sultânım, herhangi bir havradan (sinagog) rasgele bir hahamı izahsız yaka-paça tutuklayın, bir hafta tutun. Bakın neler olacak…” Dediği yapılmış adamın. Bütün azınlıklar bir olmuş, başlarında Mûsevîler, “ne oluyor, bu ne zulüm?.. Bizim din adamımıza biz kefiliz, ne gerekirse söyleyin yapalım, o masumdur, gerekirse kefalet ödeyelim…” Çevre ülkelerden bile elçiler gelmiş, elçiler mektup üstüne mektup getirmiş… Bir hafta dolunca, adam:
- “Sultanım, artık bırakmak zamanıdır” demiş. Haham bırakılmış, azınlıklar mutlu, bu sefer Sultan’a teşekkürler, hediyeler
- “Aynı işi herhangi bir kiliseden herhangi bir papaz için yaptırınız Sultanım” demiş. Aynı şekilde bir papaz derdest edilip yaka-paça alınmış Pazar ayininden ve aynı tepkiler artarak devam etmiş. Haftası dolunca da serbest bırakılmış. Mutluluk ve sevinç gösterileri daha bir fazlalaşmış, teşekkürler, şükranlar… din adamlarına kavuşmanın mutluluğuyla daha bir sarılmışlar birbirlerine… Sultan:
- “Bitti mi?..” demiş adama.
- “Sultânım son bir iş kaldı, sonra hüküm zamanıdır izninizle” demiş.
- “Şimdi nedir isteğin?..”
- “Efendim, pâyitahtımız Bursa’nın en sevilen, âlimini alınız minberinden…” Adamın dediğini yapmışlar, Ulucâmi imamını Cuma hutbesinin ortasında almışlar, yaka-paça götürmüşler…Ve bir ALLAH’ın kulu çıkıp da, “ne oluyor, siz ne yapıyorsunuz?.. Hiç olmazsa vaazı bitene kadar bekleseydiniz”, gibi tek bir kelâm etmemiş, imamın peşinden giden, arayan-soran olmamış… Geçmiş bir hafta, “Nerde imam” diye gelen-giden yok!.. Halk hâlinden memnun, başlamış bir dedikodu, o geçen hafta tutuklanan koca âlim için:
- “Biz de onu adam bilmiş, hoca bellemiştik…”
- “Kim bilir ne suç etti de tevkif edildi!..”
- “Vah vaah!.. Acırım arkasında kıldığım namazlara…”
- “Sorma, sorma…”
Padişah, kadı ve adam izliyorlarmış olup-bitenleri. Sonunda Padişah çeşmeyi yaptırana sormuş:
- “Eee, ne olacak şimdi?.. Adam:
- “Bırakma zamanıdır. Bir de özür dileyip helâllik almak lâzımdır hocadan.” “Haklısın” demiş padişah, denilenin yapılması için emir buyurmuş ve adama dönmüş. Adam başı önünde konuşmuş:
- “Ey büyük Sultânım, siz irade buyurunuz lütfen, böyle Müslümanlara su helâl edilir mi?..”
Sultan acı acı tebessüm etmiş:
- “Hava bile haram, hava bile!..” demiş..
efendim geldik masalın sonuna
kimse hiçbir murada ermediği gibi kerevet de boş kalmış emperyaller başımıza düşmesi gereken bütün elmaları yemiş çöpü de bize toplatmışlar.
kalın sağlıcakla
dipçe : hiçbir edebi değeri yok, hiç bir kurala da uymadım.