12
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
1706
Okunma

ALİKIRAN BAŞKESEN
Gömleği Bursa’nın has ipeği
Kuzu yününden kuşağı Antep işi
Nazilli dokuması pantolon bol paça
Yumurta topuk ayakkabı Çarşamba
Kehribar tespih elinde
Altı patlar belinde
Saldırması kuşağında
Çağanoz gibi yan yan yürür
Burma bıyık kömür karası
Racon keser
İnsanların baş belası
Osmanlı zamanında neredeyse her semtte bu külhanbeyi denilen zorbalardan vardı. Gelirler çenelerini okşarlar, başparmak işaret parmağın üzerinde kaydırılır, para istenir, haraç alırlardı.
“Ali kıran, baş kesen bunlar. Zaptiye ye söylesek neye yarar. Onlar da bunlarla ortak zaten.” Der ses çıkaramazlardı haraç verenler.
Aslında -Ali kıran baş kesen - deyimi nereden neşet etmektedir?
Fatih Sultan Mehmet İstanbul’a bakıyor her yer zümrüdî yeşil. Boğazı da almışlar aralarına yeşille mavi sevişircesine kucak kucağa. Bu büyüleyici manzaraya zarar verilmesi halinde olacakları düşünüyor. Veriyor fermanını:
“Dal kesenin başını keserim”
Bir dalı kırmanın baş kesmek kadar büyük bir suç olduğu fikri “Dal kıran baş keser” şeklin de söylense de zamanla o deyim anlamını yitirerek “Ali kıran baş kesen” şekline dönüşmüştür.
Yedi tepesinin birinden bakın İstanbul’a; Fatih’in İstanbul’u bu mu?
Yoksa…
O halde gördüklerinizi siz anlatın yüreğiniz dayanıyorsa!
Deyimler böyledir. Kelimeler benzerleriyle değiştirilerek başka anlamlar içeren yeni söylemler ortaya çıkabilir.
ÇAM DEVİRMEK-POT KIRMAK:
Bir insan ne kadar aç olursa olsun doyuncaya kadar yer. Kanıncaya kadar içer. Yoruluncaya kadar koşar. Eğer kanaat duygusundan yoksunsa; kusuncaya kadar yer. Boğuluncaya kadar içer. Çatlayıncaya kadar da koşar.
Zenginliklerde genel de böyledir. Eğer insan tatmin duygusundan yoksunsa, daha çok kazanma hırsıyla gözü döner, vicdanı kararır, merhamet duygusu yok olur.
Eskiden İstanbul’da varlıklı olan eşraf takımının büyük araziler içine kurulmuş köşkleri varmış. Köşk ne kadar büyük, köşkü kullananlarda ne kadar az sayıda insan olursa olsun sığamazlarmış içine. Çareyi; tabii güzellikten, yazın gölgesinden yoksun kalma pahasına bahçedeki çamları devirmekte bulur, devirdikleri çamların kerestesiyle yeni evler yaptırırlarmış. Çam devirmek deyimi buradan dilimize girmiştir.
Bazen acemi terziler elbise dikerken hoş görünmeyen büzülmeler, kıvrımlar bırakırlar. Pot denilen bu hatayı gidermek için yapılan yeni büzme işlemleri hatayı daha da görünür hale getirir. -Pot kırmak- da
-Çam devirmek-”le aynı anlamda kullanılmaktadır.
İlkokul dördüncü sınıf kitabından alınan bir bilgi, Ormanın faydaları:
Yakacak ve ham madde kaynağıdır. Yer altı sularını zenginleştirir. Yağış miktarının artmasını sağlar. Hava kirliliğini önler. Doğal güzellik sağlar. Sıcağı soğuğu dengeler. Erozyonu önler. Ülke savunmasında önemlidir. Gezme, dinlenme yeridir. İnsanlara iş imkânı sağlar. Canlıların barınağıdır
Yönetenler bunu bilmiyorlar mı?
Onların birilerine minnet borcu varsa; önce borçlarını mevki, makam, iş vererek ödeme yolunu seçerler. Daha sonra sıra topraktadır. Eğer toprakta ağaç varsa gözler ağaçlara dikilir..