Biz ancak bize hayran olanları can ve yürekten överiz. la rochefaucauld
Hüma Efkan
Hüma Efkan

İÇİMİZDE KALAN UKDE

Yorum

İÇİMİZDE KALAN UKDE

0

Yorum

1

Beğeni

0,0

Puan

914

Okunma

İÇİMİZDE KALAN UKDE

İÇİMİZDE KALAN UKDE

İÇİMİZDE KALAN UKDE

Yarım asırlık bir yaşanmışlığın ardından, nedense dala tutunamaya çalışan bir yaprak misali savrulacağımı düşündüm bir an. Yıpranan bedenim, yılların ağır yükü altında eziliyor, her an can vereceğimi sanıyordum. Oysa öyle olmadı.
Ve ben, hâlâ yaşıyorum!

Bahar aylarını geride bıraktığımın bilinciyle, belki de son kez çıkıyorum gezintiye. Bana yarenlik eden bastonum da olmasa, kim kavrardı elimi, Tanrım?

Yine de aldırış etmeden koyuluyorum yola. Gözlerim artık eskisi gibi görmüyor; kulaklarım zor işitiyor kurumuş yaprakların hışırtısını. Kendi kendime mırıldanıyorum:

“Seni gidi yaşlı, geçimsiz bunak! Ne vardı anlasaydın seni sevenleri ve sevdiklerini? Kıymetini bilseydin. Dolu dolu yaşasaydın sana verilen o bergüzar ömrü! Bak, şimdi gökyüzüne bulut gelse, dizlerin sızlıyor!”

Bir çınar ağacının gölgesine sığınıyorum. Çınarlar hep böyle olur; ya gölgesine sığınırsın ya da sırtını yaslarsın. Derin bir iç çekiş... Her yer ıssız. Kuş sesleri bile eskisi gibi duyulmuyor. Kâinat sanki ölüm sessizliğine bürünmüş.

“Ah keşke yaşasaydı. Keşke yanımda olsaydı. Elimden tutup bana yarenlik etseydi. Birlikte yaşayıp yaşlansaydık. Sararmış hazana adını yazsaydın, sonbaharı birlikte geçirseydik...”

Biliyorum, artık çok geç! Elimi kavrayan biri olsa neye yarar bu saatten sonra?

Bir an kendi kendime kızıyorum;

“Hey sen yaşlı bunak, serüven yaşamanın zamanı değil!” diye söyleniyor ve ardından kısık bir kahkaha atıyorum. Kahkaha mı, acı bir hıçkırık mı, belli değil. Çünkü yalnızsan, dudaklarındaki gülüşün hep buruk olur biraz.

Biraz dinlendikten sonra yeniden yürümeye başlıyorum. Ayaklarımın altında çıtırdayan yapraklar inliyor adeta. Toprak, bu mevsimde nedense küf kokuyor. Bu, geçmişte bildiğim bir mevsim değil sanki. Yanında biri varsa, baharın da, hazanın da tadı başka oluyor.

“Küf kokan toprak” dedim ya... Birden ürperdim. Ölümü hatırladım sanki.
“Ya hazırlıksız yakalarsa ölüm? Ya kimseler bulamazsa ıssızlıkta çürüyen bedenimi?”

Kendi kendime söyleniyorum;

“Of be bunak herif! Dirin ne işe yaradı ki? Ölün neye yarasın?”

Yazık! Ne çok ertelediğim düşlerim varmış meğer...
Ecel çağırıyormuşçasına aceleyle eve dönüyorum. Belki yalnızlığımla bir kahve içip sohbet ederim. Kim bilir, belki kendimle yüzleşirim.

Ama eskisi kadar hızlı değilim artık. Hava kararıyor. Yağmur kokusu var havada. Uzun bir yürüyüşün ardından nihayet eve varıyorum.

— Hadi söyle yalnızlığım, kahve mi içelim, yoksa çay mı demleyelim?
— Anlamadım.
— Çay mı, yoksa kahve mi dedim bunak!
— Fark etmez.
— Sen de benim gibi yaşlı bir bunağın tekisin. Kahve ağır gelir; biz çay demleyelim.
— Olur, olur.
— Hem kahveye kadın eli değmeyince tadı da olmaz.
— Doğru diyorsun vallahi.

İşte şimdi hazırım!
Yarım asırlık ömrümde yapamadıklarımın kazasını kılmaya. Otur karşıma. Yaşayamadıklarımın acısını tespih tespih çekmeye hazırlanıyorum!

Kahretsin... Hınca hınç yaşamalıydım hayatı. Bedenim bu kadar ağır değilken sevmeliydim.
Şimdi dizlerime, o zavallı beynime bile hükmedemiyorum. İnsanın boynu nasıl da bükülüyor değil mi, içinde yaşanmamışlıkların ukdesi kalınca?

— Of, bu ne kasvet böyle? Öyle bir matem havası estirdin ki, birçoğuna eşlik eden ben bile yarından umudumu kestim.
— Yok, öyle deme. Yarınlar umuttur. Umut ise mavidir.
— Sonbahar olduğunu unuttun galiba.
— Olsun. Ben yaşlandım, ölümüm yakın diye, yüzünü mateme döndürme.
— Öyleyse aç şu gramofonu da, Münir Nurettin’den dinleyelim: “Dönülmez akşamın ufkundayım.”
— Düne geri dönülecekse, bana ne yaşanamayanların gözyaşlarından!
— Başlatma okunan şarkının nakaratına.
— Tamam, tamam... kızma be dostum.
— Hah, şöyle. Şimdi oldu.

“Nerede kalmıştık sahi?”
Tamam... Hatırladım.
İnsan, yaşayamadıklarını düşledikçe boynu bükülüyor.
Hayıflanıyorum geç kalmışlığıma.
Biliyor musun?
Yaşanmamışlık insanın içine çörekleniyor.
Dışa vurduklarımız, sadece yaşayamadıklarımızın birer acı tortusu. Ve buna insancıklar “keşke” diyor.

Ama ben keşke demeyeceğim.
Ben bir isim buldum;

N’olurdu birbirimizi çok, daha çok daha çok sevseydik? N’olurdu, birbirimizi birer cerrah edasıyla ameliyat masasına yatırıp “daha ne kadar acı çektirebilirim” noktasını aramasaydık?
N’olurdu, birbirimizin içindeki acılara neşter vurup kökünden kesip atsaydık? Ve o acıların yerine, bir sonraki baharda patlayacak tomurcukları, doğacak çiçekleri ekseydik?..

Güya şimdi aklı kemale ermiş, ama bedeni güçsüz düşmüş, aklını bile taşıyamayan yaşlı bir bunağım. Şunu gerçekten bilmeni isterim; Bizler, alın yazısı dediğimiz kaderin öğretileriyle, daha olgunlaşmadan dalında çürüyen masum meyveleriz!

Ne var ki, olmuyor artık.
Ama hâlâ soluk alıyorsak, bize yüklenen bir misyon vardır mutlaka.

Öyleyse, ben tabuları yıkmaya hazırım.
Yaşayamadıklarımı yaşamaya, dünde kalanları yarına taşımamaya, aşka dair bütün kazaları kılmaya yemin ettim!

Düş yakamdan yalnızlığım... Ben gidiyorum!

İsterse hazirun hakkını helal etmesin. Beş vakit üstüne yeminler olsun ki,
beş vakti hiç kaçırmadan ve zamanında, aşkı kazaya bırakmadan kılacağım!

Hadi siz de bırakın yaşamı hoyratça savurmayı.
Gelin, sizler de saf tutun:
Düşleyerek cenneti aşkta,
aşk ile severek, sevişerek yaşamayı hedefleyin.

Bırakın Deccal nefretiyle yansın. Biz, aşkla içimizde yarım kalmış ukdeleri dolu dolu yaşayalım!

Efkan ÖTGÜN

Paylaş:
1 Beğeni
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
İÇimizde kalan ukde Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz İÇimizde kalan ukde yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
İÇİMİZDE KALAN UKDE yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bu şiire henüz yorum yazılmamış.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL