19
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
1734
Okunma

İçeriye girer girmez fark ettim onu. Barın en karanlık köşesini bilerek seçmişti. Kapıdan her girene bakıyordu ve bu sayede göz göze geldik onunla. .Karanlıkta gizlenmiş vahşi bir kedinin bakışları gibiydi. Uzun siyah saçlarını toplamış ve kulaklarının yanında duran favorileriyle düzgün çenesi ahenk içindeydi. O gözler ki siyam kedisi. İnsanı şaşkına çeviren derinliğine dalıp gittim. Şaşılık gibi değil , bir başkalık var o bakışlarda. Bana bakıyor gibi ve hatta bakarken beynimi hipnotize ediyor gibi . Ama sanki hiç bakmıyor da orada değilmişim gibi arkamda olup biteni izliyor gibi. Şaşkın bir şekilde barın ortasında kalakaldım.
Oturduğu yerden kalkıp bana doğru yürümeye başladı. Siyah tişörtü vücuduna dar gelmiş denecek kadar üzerine yapışmıştı. Kaslı kolları ,geniş omuzları…. Sanırım nefessiz kalmak üzereyim . Bana doğru geliyordu ve gözlerini tamda üzerime dikmişti. O gözlerdeki efsunu bir çözebilsem. İki kara göz bir esmer tene bu kadar yakışır ancak.
- Çok geç kaldın. Nerede kaldın ?
- Kim ? .Ben mi geç kaldım ?
- Evet tatlım . İyimi sin sen ?
- Beni tanıyor musun ?
- Şaka mı bu güzelim ?
- Güzelim mi ( yüzümdeki şaşkın tebessüme engel olamıyordum ) ?
Yüzümü okşadı ve irkildim. Çenemi tutup başımı yukarı kaldırdı. Artık gözlerinde merak ve şefkat vardı ?Soran bir yüz ifadesiyle öylece bana bakıyordu.
- Beni korkutuyorsunuz bayım . Ben sizi tanımıyorum . Eğer bir oyunsa bu hiç komik değilsiniz ?
- Bayım mı ? Hahahhaah. Julia ne kadar içtin sen ?
O anda gerçekten donup kaldım. An durdu. Bardaki yüksek sesli müzik sustu. Etraftaki insanlara tek tek baktım . O kısa an saatler gibi geçti. Herkesin bizi izlediği hissine kapıldım. Nefes alamıyordum sanki. Başım dönmeye başladı. Sendeledim. Kendimi bu gizemli yabancının kollarında buldum.
- Julia iyimi sin güzelim ? Hasta falan mısın ? Bak endişelendiriyorsun beni ama .
- Sen kimsin ? Beni nereden tanıyorsun ?
Gözlerimi aralayıp son bir kez gözlerinin derinliğinde kayboldum. Yer ayaklarımın altından kayıyordu. Fondaki metal müzik beynimi çürütüyordu sanki. Çok yüksek ses, gözleri çok keskin ,benim midem bulanıyor.
- Otur bakalım şuraya küçük hanım. Seni kollarımda tutmak çok keyifli ama biraz ayaklarını uzatmamız lazım galiba. Kaldır bakalım ayaklarını şu sandalyeyi de ayak altına koyalım. Sen ne kadar içtin ve nerede içtin bakalım ?
- Bak seni hiç tanımıyorum . Hiç içki içmedim .. Yani henüz içmedim. Şu anda çok korkuyorum. Benden uzak dur lütfen.
- Dur dur dur sakin ol bakalım .
- Şimdi polis çağıracağım ama artık. Kimsin sen ?
- Julia bak sende beni korkutuyorsun gerçekten . Neyin var bebeğim ?
Ayağa kalkmaya çalışırken bayılmışım. Uyandığımda mistik dekoruyla oldukça dinlendirici olan bir yatak odasında buldum kendimi . Yalnızım ve çok tedirginim. O kocaman camların ardındaki manzarayı merak ettim bir an. Yerimden doğrulup boydan boya cam olan duvara doğru yöneldim. Gelen dalga sesleri bir deniz kenarında olduğumuzu düşündürüyordu. Ama zifiri karanlık yüzünden hiçbir şey göremiyordum. Dikkatle baktığımda bir ormanda olduğumu anladım. Tanrım burası neresi ve buraya nasıl geldim ? İçimde çok kötü şeyler olacağına dair berbat bir his var. Hiç ama hiç güvende değilim .
Sanırım ben bir rüyadayım. Sürekli kalbim çarpıyor. Kapılar ,yerler, bu ahşap kokusu … Her şey çok tanıdık ve bir o kadar da yabancı. Acaba ben hafızamı falan mı kaybettim ? Bir kaza geçirmiş olabilir miyim ? Banyoya girdiğimde bir kez daha şaşıp kalıyorum . Banyo dolabında benim diş fırçam , makyaj malzemelerim ve hatta benim parfümüm … Ama bu banyoyu tanımıyorum. Mor rengi hiç sevmem ve bu banyoda her şey mor. Bu dekoru ben dizayn etmiş olamam . Kapı açıldı. Korkuyorum çok .
- Julia canım banyoda mısın ? İyi misin ?
Aman Tanırım bu onun sesi. Gece ki gizemli yakışıklı. Peki kim bu adam ? Daha önce böyle bir adamla tanışmış olsam asla ama asla unutmazdım . Benden ne istiyor ?
- Geliyorum bir dakika.
Yüzümü defalarca yıkadıktan sonra aynadaki aksime bir kez daha baktım . Makyajım akmış ve gözlerimin altı mosmor. Kahverengi gözlerim sanki bana ait değiller. Kendime bile yabancılaşacak kadar ne yaşamış olabilirim ki ? Üzerime giydirilmiş olan geceliğin sabahlığının kemerini iyice sıkıladıktan sonra banyodan çıktım . Onun tam karşısına dek hızlı adımlarla yürüdüm . Yüzüne dek yaklaşıp sordum.
- Şimdi bana neler döndüğünü derhal anlatacak mısın ? Yoksa derhal polisi mi arayayım . Bu nasıl bir oyun ? Sen kimsin ? Burası neresi ? ,
- İşte benim kızım . hahahhaha . Ya Julia bence sen bana oyun oynuyor olmalısın . Ne yani gerçekten hiçbir şey hatırlamıyorsun öyle mi ? Bu evi ,beni , yaşadıklarımızı …
- Hayır hatırlamıyorum Tanrı’nın cezası. Belki de hatırlanacak bir şey yoktur . Bunların hepsi bir oyundur. Anlat ve ikna et bakalım. Yoksa bu işin sonu çok kötü bitecek ona göre .
- Tamam sakin ol bakalım o halde. Oturalım şuraya .
Oda daki siyah deri koltuğun üzerine oturduk . Derin bir aşkla bana bakıyordu ve ben bu adamdan çok ama çok etkileniyordum . Daha adını bile bilmediğim bu esmer yakışıklı benim hakkımda her şeyi biliyor gibiydi. Bu nasıl olabilirdi ? Ellerimi tuttu … Kalbim deli gibi çarpıyor. Güzel ve uzun parmaklarıyla saçlarımı düzeltti. Yüzümü derin bir şefkatle okşadı ve yeniden ellerimi tuttu.
- Her şeyi duymaya hazır olduğuna emin misin ?
- Evet lanet olası evet ..! diye bağırdım ve ağlamaya başladım .
Derin bir acı vardı gözlerinde ve anlatmaya nereden başlayacağını bilmiyormuş gibi bir hali vardı. Geniş omuzları bir anda düştü. Yüzündeki tebessüm kayboldu. Acı içinde kıvranıyor ama belli etmemek için çırpınıyor gibiydi. Derin bir nefes alarak yeniden o siyam kedisi gözlerini üzerime dikti.
DENİZ....