15
Yorum
3
Beğeni
0,0
Puan
1394
Okunma

Aslında bu günkü haberleri izlemeseydim bu yazıyı belki de hiç yazmayacaktım.
Peki ne vardı bu günkü haberlerde? Pek çok şey vardı ama benim için bir haber diğerlerinin hepsini solladı.
Daha Çanakkale yakınlarında meydana gelen 5,3 şiddetindeki bir depremle bir çok köyün harabeye dönmesi ile ilgili olarak ‘’ Hey Ya Rabbim. Japonya’da 9 şiddetinde deprem oluyor, ama gel gör ki bizim 5,3 şiddetindeki depremimiz kadar zarar vermiyor. Sen bu ülkeyi daha büyük depremlerden koru’’ Demiştim ki hemen akabinde bizim ilçedeki rezaletin haberi geldi. Yani diğer haberleri sollayan haber. Yani asıl deprem haberi.
Ümraniye- Sanayi Sitesi Camiinde yaşanmış olay. Olay dediğim şey de imamın vaazı ve tabii ki vaazın konusu. Tam anlamıyla bir felaket. Gerçek manada bir fitne…
O vaazın konusuna ve o caminin imamının neler anlattığına geçmeden önce ben sizlere geçen Cuma Kadıköy’de Rıhtım - III. Mustafa Camiinde, cami imamı hangi konuda nasıl bir vaaz verdi onu anlatayım ki ‘’İkisi de İmam’’ Başlıklı bu yazımdaki ayı ilin iki ayrı ilçesinin iki imamı arasındaki farkı sizler de görün.
Geçen Cuma Günü Kadıköy’deydim. Camiden içeri girdiğimde namaza yaklaşık bir saat olmasına rağmen cami neredeyse dolmuştu ve imam da daha yeni başlamıştı vaaza. Vaazın konusu israf idi.
Kendi kendime ‘’ Helal olsun hocam. Çok güzel ve anlamlı bir konu yakalamışsın’’ Dedim. Bu arada can kulağı ile imamı dinliyorum. İmam gerçekten de mükemmel bir şekilde ve süper örnekler vererek konuyu anlatıyor.
Kredi kartlarına yüklenmekten tutun da hayatımızın bir parçası olan moda ve marka tutkusuna kadar; zaman israfından tutun da ekmek, su israfına kadar; kürk uğruna hayvan katliamından tutun da hoyratça katlettiğimiz doğaya kadar aklınıza gelebilecek her türlü israfı anlatıyor da anlatıyor. Anlatısını tabii ki yer yer ayet ve hadislerle süslüyor.
Bu kısımları uzun uzun anlatmayacağım ama bir husus vardı ki işte onu anlattığında neredeyse yerimden kalkıp gidip adamın alnından öpecektim.
Kadıköy Rıhtım III. Mustafa Camiinin imamı dedi ki:
-Muhterem Cemaat !
Bazen bazı hoca tipli şarlatanlar insanları ‘’ tabiri caizse tam anlamıyla gaza getiriyorlar. İnançlı saf insanlar da o gazla kollarındaki bilezikleri, bankadaki paralarını, hatta oturdukları evi satıp kendileri kiraya çıkarak sözde Allah yoluna harcamak amacıyla bu şarlatanların kurdukları vakıflara, derneklere, tekke ve dergahlara bağışlıyorlar. Bu haramdır. Allah hiç bir zaman bizden böyle bir infak ( Allah yoluna harcama) beklemiyor.’’
Tam olarak içimden ‘’ Peki hocam siz hep Hz. Ebubekir’i örnek olarak gösterip kendisi bir hasıra sarılmış vaziyette namaz kılarken tüm malını mülkünü sadaka olarak cihada giden orduya bağışladığını, kendisine ‘’ kendin ve ailene ne bıraktın?’’ Diye soran peygamberimize de ‘’ onlara da Allah ve Resulünü bıraktım’’ Dediğini anlatıp durmuyor musunuz. Şimdi bu söylediğiniz daha önce o anlattıklarınızla tezat değil mi?’’ Diye sormayı düşünüyordum ki Hoca sanki içimi okudu.
- Şimdi diyeceksiniz ki: Hocam ! Bize hep ‘’ Aileme Allah ve Resulünü bıraktım’’ Diyen Hz. Ebubekir’i örnek olarak gösteren sen değil miydin’’
Evet bendim…Ancak Hz. Ebubekir, Hz. Ömer, Osman, Ali..Bunlar istisna insanlardır. Siz Hz. Ebubekir olamazsınız. Hz. Ebubekir olmadan onun yaptığını yapmanız sadece ve sadece gösteriş olur ki Allah gösteriş için yapılan hiç bir şeyi hoş karşılamaz. Allahın hoşuna gitmez evinizi satarak çoluk çocuğunuzla kirada oturup yoksulluk çekmenizi. Çoluk çocuğunuzun rızkını ‘’Allahın rızası ‘’ diyerek birilerine vermenizi Allah asla kabul etmez.
‘’Ah be hocam…Şu vaazın ne kadar kıymetli. Ne kadar önemli bir bilsen…Keşke tüm camilerde bu gün bu vaaz, bu şekliyle veriliyor olsa’’ Diye düşünmüş ve sonrasında da Cuma günkü bu olayı kaleme almayı tasarlamıştım ama sonra araya başka şeyler girdi, ‘’Hele az daha beklesin bakalım bu konu’’ Dedim. Az bekletmemde de bir hayır varmış demek ki.
Evet..Şimdi de aynı gün benim yaşadığım Ümraniye ilçesindeki Sanayi Sitesi camiinde neler yaşanmış ona bakalım. Ama bakmadan önce bir soru sormalıyım: İmam 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa tabi bir kamu görevlisi değil midir? Bir kamu görevlisi açık ve net bir şekilde görev alanı içinde siyaset yapabilir mi? Daha da açık konuşacak olursak Camide siyaset yapılır mı?
Bu soruların cevabı ilgili kanunda açık açık belirtilmiştir. İmam veya herhangi bir devlet memuru açık açık bir siyasi partinin sözcüsü gibi hareket edemez. Hele hele de camide siyaset yapamaz. Ama gelin görün ki bahsettiğim imam görevli olduğu camide çok açık ve net bir biçimde siyaset yapıyor. Siyasetten de öte terbiyesizlik yapıyor. Nifakçılık yapıyor. Camide resmen günah işliyor.
Bahsi geçen imam aynı gün 03.02.2017 Tarihindeki vaazında Nisan ayında yapılacak referandumda ‘’Hayır’’ oyu kullanacak olanları hedef alarak bir sürü cümle sarfediyor. İşte onlardan bazıları :
“Kötüye gidiyor işler diye esnafın moralini bozmaya çalışıyorlar. İşler kötüye gitmiyor, iyiye gidiyor, kötüye gidiyor diyenlere bakacaksınız”
“Bugünkü Hayırcılar, kimdir bunlar? Dünyanın en büyük havalimanını istemeyenler. Yavuz Selim Sultan Köprüsü’nü hazmedemeyenler. Gözünüze dizinize dursun. Durmasın gözleriniz dizlerinize aksın. Utanmadan gezsin onlar. İşte bunlara karşı çıkanlar Marmaray, Avrasya ve Esenler istemeyen Hayırcılar bunlar işte Hayırcılar…”
‘’Kimlerdir hayırcılar? 15 Temmuz’daki bu milletin iradesiyle, bu milletin istikrarıyla oynayan katiller bunlar. Faturayı ödesinler o faturayı”
İmamın resmen siyasi propaganda yapması üzerine cemaatten bir kaç kişi ‘’Hocam burası cami. Biz buraya namazımız kılıp dua etmeye geldik. İçimizde ‘’Hayır ‘’ diyecek insanlar da var. Yapmayın böyle. Şeklinde tepki verince imam ‘’ “Biz Hayırcılara da saygılıyız Evetçilere de saygılıyız. Herkes hürdür iradesini söyler, fikrini söyler. Size bir şey dediğimiz yok”
Yani benim şu edebiyat sitesine bile sokmak istemediğim ama maalesef - gücümün ötesinde olduğu için- engel olamadığım ‘’Evet- Hayır’’ Olayını bir caminin imamı getirip ‘’Allah’ın evi’’ dediğimiz ibadethanemizin içine sokmuş. Çok yazık..
Yıllar önce bir müdürümüz genel seçimler öncesinde bütünleme sınavlarında da başarılı olamayan öğrenciler için ek sınav hakkı verilince ‘’ Bu bir seçim yatırımı’’ Demişti de adamcağızı Şırnak’a sürgün olarak göndermişlerdi. İşte Cuma günü Ümraniye’de bir camide yaşanan o olaydan sonra ilk aklıma gelen ‘’ Sen bu cesareti nereden alıyorsun hoca !’’ olmuştu. Ama haberin sonunda öğrendim ki zaten yaşı geçmiş olan bu adam yaş haddinden alel acele emekliye sevk edilmiş. Bu da bir şey…
Uzun sözün kıssası geçtiğimiz Cuma iki ayrı camide iki ayrı imam vaaz verdi. Birinin alnından öpmek geldi içimden. Diğerine de sormak istedim: 15 Temmuz ve ertesinde iki oğlum da meydanlarda ellerinde bayrak nöbetteydiler. Ancak şimdi büyüğü hayırcı, küçüğü evetçi. Hocam ! Bunlardan hangisini evlatlıktan reddedeyim sence?’’ Diye.
Gerçi cevabı belli bir soruydu bu ama yine de karşısına geçip, gözlerinin içine bakarak sormak isterdim.
Son olarak şunu söyleyeyim:
Gerek sosyal medyada gerekse kahvelerde, lokallerde, derneklerde, gazetelerde tv de vs. yapılan şu evet- hayır kampanyaları inanın bana hep ters tepkiye sebep oluyor. Evet oyu kullanmayı düşünen vatandaş hayır için çalışıyor ( Bu imam örneğinde olduğu gibi.) Hayır oyu vermeyi düşünen evet için çalışıyor hiç farkında olmayarak..
Neyse…
Ben her zaman olduğu gibi yine yapılacak olan referandumun vatan ve milletimizin yüzünü güldürecek bir sonuçla sonuçlanması dileklerimle sözlerime nokta koyuyorum.
NOT: Umarım bu yazıdan ‘’ Vaaay Sami hoca da hayırcıymış.’’ Ya da ‘’ Sami Hoca da evetçiymiş’’ şeklinde bir sonuç çıkarmaz hiç kimse.