16
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
2079
Okunma

Bu gün beni tecavüzcü ve tacizci olarak niteleyen bir vatandaş bu yazıyı okuduktan sonra kesin yedi iklim dört köşeye benim nasıl bir tecavüzcü olduğumu anlatacaktır. İşte o ve daha başka ar-u namus tertemiz vatandaşların önüne kendimi atıyor ve kendi hakkımda suç duyurusunda bulunuyorum. 1982 yılında işlediğim bir pedofili suçundan dolayı idamımı talep ediyorum.
------------------------------------------------------------------------------------------
Bu sefer doğrudan doğruya kendimi anlatacağım. Anlatacağım olayda en küçük bir kurgu varsa Allah benim bin türlü belamı versin.( Böyle bir yemini yapmak zorundaydım çünkü bildiğiniz gibi kurgu öykülerim çoktur benim. Ama bu kurgu değil tamamıyle gerçektir.)
Tarihler 1981 yılını gösterdiğinde Antalya’nın Manavgat ilçesinde öğretmendim ve yirmi yedi yaşında bekar bir erkektim.
İstanbul’da ikamet eden ailem beni evlendirmek için pek çok kız bulmuşlar ama ayağımın sakatlığı sebebiyle bu kızların hiç biri benimle evlenmeyi kabul etmemişlerdi. İşin doğrusu Manavgat gibi bir yerde deniz, güneş, kum ve hele de 12 Eylül ihtilalinden sonraki serbestçe her yere gidebilme özgürlüğü sayesinde evlenmeyi öyle pek de hayati bir ihtiyaç olarak görmüyordum. Ama arkadaş çevrem ille de beni evlendirecekti.
Sonunda okulumuzun katibi beni ikna etti ve Finike’nin Hasyurt beldesinde Koruca Köyünde yaşamakta olan baldızının üvey kızını görmeye gittik.Tam olarak 12 Eylünün sene-i devriyesinde: 12 Eylül 1981 de…
Kızı gördüğüm anda vuruldum. Benim beğeni ölçülerime göre oldukça güzel ve çok çok genç bir kızdı. Yaşça benden oldukça küçük görünüyordu ama o çevrelerde onun yaş ve görüntüsünde olan kızların neredeyse tamamı evliydi. Acaba bana ‘’Evet’’ Diyecek miydi?
Babasıyla arkadaşım görüştü, babası kızıyla görüştü ve kızdan gelen cevap olumluydu. Yani ‘’Evet’’ demişti. İşin doğrusu okuma yazması bile olmayan ama bana göre oldukça güzel olan bu kızın bana evet demesi şaşırtmıştı beni. Zira o güzellikle nice pamuk ağalarına varabilirdi. Bu arada ben de bu kızla evlenirsem bana burun kıvıran sümüklü-pasaklı-zillilere ‘’ Siz bana burun kıvırdınız ama bakın hepinizden daha güzelini aldım’’ Diye hava atacaktım. O sebeple ne tahsiline, ne aramızdaki kültür farklılığına, ne de yaş farkına baktım. Gözümde güzelliğinden başka bir şey yoktu ve o da beni istemişti.
Evet..O beni ben onu istemiştim ama önümüzde oldukça önemli bir engel vardı. Kız nüfus cüzdanına göre on beş yaşını henüz doldurmamıştı bile. Bu durumda da o zamanın yasalarına göre ancak anne ve babasının rızası ile on beş yaşını doldurduktan sonra evlenmemiz mümkün olabiliyordu. Eh on beş yaşını doldurmasına da çok fazla bir zaman kalmamıştı nüfus cüzdanına göre. Yani sözdü, nişandı derken o süre dolup giderdi. Bu arada ana-baba izni konusunda baba tamamdı ama anne-baba ayrı olduğundan anne ne diyecekti hiç bir bilgimiz yoktu. Annesinin nerede yaşadığını bile bilmiyorduk. Yani anneye nasıl ulaşacaktık?
İşte bu sorunlar ve başka diğer sorunlar sebebiyle bizim on ay kadar süren nişan bozuldu. Nişan bozulmasına bozuldu ama her ikimiz de birbirimizi istiyoruz.
Yapacak bir şey kalmıştı ki o çevrelerin özellikle köylerini bilenler çok iyi bilir: O çevrelerde 18 yaşında bir kıza evde kalmış gözüyle bakılır ve yine o çevrelerde kızların neredeyse yarısı kocaya kaçar daha 15-16, bilemedin 17 yaşında. Bizde de durum onu gösteriyordu ki kızı kaçırmam gerekiyordu.
Böyle bir şey yaptığım takdirde ve de annesi - babası şikayet ederse hapse düşeceğimi, öğretmenlik mesleğinden atılacağımı da biliyordum. Ama gözümü karartmıştım bir kere.
Gözümü karatmasına karartmıştım ama öyle silahla ev basıp kızı kaptığım gibi kaçıracak durumda da değildim tabii ki. Yani durumum amiyane tabirle oldukça yaştı.
11 Temmuz 1982.. Oldukça sıcak bir Ramazan ayı geçiriyoruz ve ben bozulan nişanım sebebiyle hayli morali bozuk vaziyetteyim. İstanbul’a ailemin yanına bile gitmiyorum. İftara yakın baktım yan komşum teyze seslendi. ‘’ Hocam burada bir emanetin var. Gel al’’
Emanet dediği elinde basit bir bohça ile -daha sonra bana 25 sene eş olacak olan- nişanlımdı. Baba evinden bir bohça ile kaçmış ve bana gelmişti.
Yarım saat sürmedi, tüm Manavgat ‘’Sami hoca kız kaçırmış’’ haberiyle çalkalanmaya başladı. Eh ben de tabii ki erkekliğe mok sürmüyorum ve ‘’ kaçırdım’’ Diyorum. Oysa nerede bende o beceri. Kız kaçmasa benim o haltı yiyebileceğim yok.
Eş dost sağ olsun sini sini iftar sofralarını koydular önümüze. Yedik içtik karnımızı doyurduk, daha sonra da bir komşumuz tarafından kıyılan dini nikah derken…( Sonrası muzır neşriyata girdiğinden anlatmıyorum o kısmı. )
Daha sonra kaçtık İstanbul’a ailemin yanına. Yaz tatilinde işler ayna çal çal oyna tabii ki ama Eylülde sınavlarla birlikte okulda olmam lazım. Çaresiz döndük okula ama yüreğim de ağzımda. Zira kızın babası daha önce cinayetten hapis yatmış bir adam. ( Ecevit affıyla kısa sürede çıkmış.)
Araya adam koyduk. Kayınpederin asla hatırını kıramayacakları adamların araya girmesiyle kayınpeder zor da olsa sonunda kızını ve beni vurma fikrinden vazgeçti ve evlenmemize razı oldu.
Kanunları tam bilmediğimiz için nişanı boşuna bunca zaman uzattığımızı da daha sonra öğrendik. Meğer eşimin babası ile annesi boşandığında eşimin velayeti babasına verilmiş. Yani sadece babasının rızası ile de evlenebiliyormuşuz. Sonuçta babasının rızası ve imzası ile 22 Ekim 1982 tarihinde resmi evliliğimiz de gerçekleşti.
Şimdi bu anıyı neden anlattım?
Eğer 1982 tarihinde kayınpederim beni mahkemeye verseydi hapse düşecektim ve öğretmenlik hayatım da bitmiş olacaktı.
Ben hapiste olacaktım. Eşim ise -büyük ihtimalle- ben hapisteyken benden olan çocuğumuzu doğuracaktı. Yine büyük ihtimalle ‘’Namusu kirlenmiş bir kız’’ olarak kendisinden kim bilir kaç yaş büyük biriyle zorla evlendirilecekti ( Hoş ben de nüfusa göre on iki yaş büyüktüm ama sanırım çok daha yaşlı birine verirlerdi.) ya da babasının ve üvey annesinin yanında adeta bir sığıntı gibi yaşayacaktı.
Kanunlara göre ben 15 yaşında bir kızı alıkoymuş, hatta ona cinsel tacizde ve tecavüzde bulunmuştum. Dolayısıyla da bir tecavüzcü olarak cezam hapisti. Hatta daha da ileri giderek madem ki bir tecavüzcüydüm o halde idam edilmeliydim. Ve hemen bir kez daha hatırlatayım: Antalya ve Muğla illerinde ( Özellikle köy kesiminde) kızların neredeyse yarısı 15-16-17 Yaşlarında kocaya kaçarlar. Haa öyle kocaya kaçtı diye namus cinayetleri ya da mahkemeye verip hapse attırma olayları pek fazla olmaz oralarda ama hiç olmaz da değil hani. Yani Doğu ve Güneydoğudaki kadar çok olmasa da Antalya ve Muğla ilçelerinde de kocaya kaçan kızını infaz edenler ya da kaçıran erkeği hapse attıranlar olur.
Şimdi sorum şu: Yaşadığım bu olayda normal çözüm benim hapse atılmam, ya da idam edilmem, eşimin de kucağındaki bebeği ile ya 50-60 yaşlarında biriyle evlendirilmesi ya da ömür boyu baba evinde bir sığıntı olarak yaşaması mıydı sizce?
Evet..Burada ‘’ Hocam sen aydın bir insan olarak o kıza hiç talip olmayacaktın madem yaşı küçükmüş’’ ya da ‘’ Hocam aslında senin o kızı - Namusunu kirletmeden- babasına teslim etmen gerekirdi. Sana düşen bu olmalıydı’’ Filan denilebilir. Doğru olabilir tabii ki bunlar. Ama testi kırıldıktan sonra benim hapis yatmamın, eşimin de ömür boyu çile çekmesinin bir anlamı var mıydı?
İşte bu gün tartışmasını yaptığımız ve adı artık maalesef bazılarınca ‘’ Tecavüzü meşru hale getirme kanunu ‘’na çıkan kanun ile yapılmak istenen şey bu tür mağduriyetlerin önüne geçmektir. İşte o sebeple de kanunda ‘’ CEBİR, TEHDİT,HİLE VEYA İRADEYİ ETKİLEYEN BAŞKA BİR NEDEN OLMAKSIZIN’’ Denmiş. Benim olayımda cebir var mı? Yok. Hile var mı? Yok. Tehdit var mı? Yok, İradeyi etkileyen bir durum var mı? Yani içki, uyuşturucu ve benzeri maddelerle iradesi dışında davranmasını sağlama? Yok. Ama yine de ortada kanunlara göre bir suç var mı? Var…İşte bu gün mecliste görüşülen durum budur. Yani benim durumumda olup da hapse atılanların, birlikte oldukları kızla evlendirilerek hem kızın hem erkeğin ve hem de dünyaya gelmiş olan çocuklarının mağduriyetinin önlenmesi… Ama vatandaşlarımızın bazıları ‘’ hayır hapis yatmalı, hatta idam edilmeli’’ diyor. İşte o sebeple diyorum ki madem öyle beni de idam etsinler çünkü onların mantığına ve vicdanına göre ben de bir pedofilim.
Düşünebiliyor musunuz? Eğer ben 1982 yılında hapse düşmüş olsaydım bu gün Cihangir, Tuğrul, Yunus ve Tuba diye dört evladım olmayacaktı. - Sonradan boşanmış olsak bile- 1982 de evlendiğim eşimle yirmi beş senelik bir evliliğim olmayacaktı. Belki de bakir olarak geldiğim bu dünyadan bakir olarak gidecektim çünkü 27 yaşıma kadar başka hiç bir talibim bana evet dememişti . O olmasaydı başka da diyen çıkmayacaktı büyük ihtimalle.
Şimdi…
Hiç kimsenin merakı olmasın
Ak Parti Milletvekilleri olarak bu kanun teklifini meclise getiren,
Ramazan Can ( Kırıkkale ), İlyas Şeker ( Kocaeli ), Hacı Bayram Türkoğlu ( Hatay), Halis Dalkılıç( İstanbul ) , Mehmet Emin Şimşek ( Muş), Mücahit Durmuşoğlu (Osmaniye) ve Ak Partinin diğer milletvekilleri, bakanları, başbakanı da her birimiz kadar ana- babadırlar. Onlar da tecavüzcünün -evlenme şartıyla- serbest bırakılması gibi bir şeyi düşünmemektirler. Yasa tecavüzcüye af yasası değildir. Yasa ile benim durumuma gelmiş ama benden farklı olarak hapse düşmüş insanların - evlenme şartı ile- salıverilmesini öngörülmektedir. Ama yine de ‘’Sami Hoca ! Sen 1982 yılında asılmalıydın. En azından hapse atılmalıydın’’ Diyen varsa sadece ‘’Eyvallah’’ Diyebilirim.
Ayrıca Bu yasa tasarısı , Mhp’li Deniz Depboylu , Hdp’li Dirayet Taşdemir ve Chp den Afyon Milletvekili Burcu Köksal’ın içinde bulunduğu ve 14 Ocak 2016 da kurulan TÜRKiYE BÜYÜK MiLLET MECLiSi AiLE BÜTÜNLÜĞÜNÜ OLUMSUZ ETKiLEYEN OLAYLARI ARAşTIRMA KOMiSYONU’’nda görüşülmüş. Komisyonda yaklaşık yetmiş bu şekilde mağdur dinlenmiş. Komisyonun 24 Şubat 2016 tarihindeki oturumunda Chp li Burcu Köksal Aynen Adalet Bakanı Bozdağ’ın açıkladığı şekilde bir görüş ortaya koymuş, dahası Ak partili millet vekillerinin meclise sundukları kanun değişikliği tasarısının metnini bizzat o hazırlamış ama olay kanunun yasalaşması olunca muhalefet???? Bunu da anlayabilene aşk olsun.
Uzatmayalım…Ben bu kanun teklifini böyle anlıyorum ve böyle anladığım için de destekliyorum. Bu kanun teklifini hazırlayanlar, bu kanun teklifini destekleyenler, hatta bu kanun teklifine karşı herhangi bir tepki göstermeyenlere karşı en hafifi ‘’ Soysuzlar ‘’ gibi ifadeler kullananlara, arkadaşlarını( mesela beni) arkadaşlık listelerinden silenlere, olmayacak hakaretleri yapanlara da sadece şunu söylemek isterim ‘’ Önce okuduğunuzu anlamaya çalışın, sonra anlatılanları sakin kafayla bir kez daha dinleyin ve hepsinden önemlisi şunu unutmayın: Soylu olmak sadece sizin tekelinizde olan bir meziyet değildir. Bu ülkenin en az %50 sine soysuz deme hakkını kimden alıyorsunuz?
Bu yazımdan sonra hâla olayın aslını astarını anlamamakta ısrar edip beni arkadaşlık listesinden silecek olanlar da ellerini çabuk tutsunlar ki kimseyle boşu boşuna tartışma yaşamayayım.
Ve son olarak bazılarına diyorum ki ( O bazıları bilir kendilerini) : ‘’Boşu boşuna ıkınıp durmayın. İçinizdekileri çıkarın da rahatlayın. Aslında demek istediklerinizin yukarıdaki resimler olduğunu artık herkes biliyor. Mızrağı çuvala sığdıramazsınız.’’