Dün 1990 ların Türkiye’si ile ilgili İnternetten araştırma yaparken 15 Mayıs 1991 de Ozan Arif tarafından yazılmış olan bir şiir gözüme takıldı. Bu şiir aynı zamanda türkü de yapılmıştı. Dahası türkü yapılmakla kalmamış bir özel televizyon kanalında İsmail Türüt’ün sunduğu bir programda bizzat Ozan Arif tarafından okununca Kenan Evren - kendisine hakaret edildiği iddiasıyla- Ozan Arif’i de İsmail Türüt’ü de mahkemeye vermiş ama herhangi bir sonuç alamamıştı. Çünkü türküde açık açık Kenan Evren’den bahsedilmiyordu. O türkü mü? Aynen şöyleydi: Bir it vardı tutmuşlar. Marmaris’e satmışlar. Oh ne iyi etmişler ---Ne it idi vay vay vay ---Unutmam kolay kolay ‘’Ne it idi vay vay vay/ Unutmam kolay kolay’’ dizeleri nakarat olmak üzere türkünün diğer sözleri şöyleydi: Koskoca köyde tekti. Kurtlara gözü pekti. Çok diktatör köpekti Dört-beş itle gezerdi. Köylüleri üzerdi. İmama çok kızardı. Bir gün ipi kopmuştu. Tam paçamdan kapmıştı. Bana neler yapmıştı Isıracak fark ettin. Vuracaktım, çark ettim. Köyü bile terk ettim. Sonra tüyü dökülmüş. Kulakları bükülmüş. Dişleri de sökülmüş. Arif o it yok artık. Çok konuşma çok artık Köye döndün bak artık. Efendim yıllar öncesinde Ozan Arif’in yazdığı ve seslendirdiği bu türküde bahsi geçen köpekten kasıt Kenan Evren miydi bilemeyiz elbette. Hele de mahkeme ‘’ Zât-ı âlinizle ilgisi yok’’ diye karar vermişse ille de ‘’ Yok onun için yazıldı ‘’ demek mantıken doğru olabilse de hukuken doğru bir yargı olmaz. Neyse..İşte bu türkü bende de bir anımın canlanmasına vesile oldu. Çok sevdiğim bir arkadaşım vardı Halil diye. Halil ve ben adeta ayrılmaz ikili olduğumuz gibi aynı zamanda her ikimizin de dostu olan pek çok arkadaşımız vardı ve neredeyse her gün bu arkadaşlar boş zamanlarımızda bir araya gelir muhabbet ederdik. Dahası bu muhabbetler öyle çarşıda, pazarda entel- dantel cafelerde filan değil Halil’in evinde olurdu. Toplanır hoşça vakit geçirirdik. Halil çok iyi bir insandı. Sadece insanlara karşı değil, hayvanlara karşı da çok sevgi ve merhamet doluydu. Başta ben olmak üzere diğer arkadaşlar da hayvanları severdik ama Halil’in durumu çok farklıydı. Bu durumu şöyle izah edeyim: Bir zamanlar bizim Halil evine bir köpek almış ve köpeğe de bir İspanyol futbolcusunun adını vermişti. Şimdi tam hatırlamıyorum ama Arbeloa ya da Albiol gibi bir şeydi. İşte bu köpek önce başladı eve gelen bizleri ısırmaya. Halil önceleri pek ses çıkarmadı. Daha sonra kendisini de ısırınca tuttu bu İspanyol futbolcu adını koyduğu köpeği evinden uzaklaştırdı. Buraya kadar normal. İlle velakin sonrasında bir gün bir baktık aynı köpek yine Halil’in evinde. Değişen tek şey sadece köpeğin adı. Köpek aynı köpek, davranışlar aynı davranış. Yani tamam insan hayvan sever olabilir, özellikle de köpekler çok sevimli hayvanlardır ama insan kendisine ve çevreye zarar veren, bu yüzden yanından uzaklaştırdığı bir hayvanı – üstelik de hiç bir sevimli tarafı olmamasına rağmen- tekrar yanına alır mı? Söz konusu Halil ise alır. Öylesine bir hayvanseverdi Halil. Bir gün yine - artık bizim evimiz olarak gördüğümüz- Halil’in evine gittiğimde ne görsem iyi? Aynen Ozan Arif’in türküsünde bahsedilen köpek gibi bir köpek bağlı kapıda. Aynen o türküdeki gibi diyorum çünkü köpek , eski bir kurt olan beni gördüğü anda başladı havlamaya. Hani onların altıncı hisleri kuvvetlidir ya hissetmiş, tedirgin olmuştu namussuz. Oysa saldırgan olmayan köpeklere bir şey yapmam. Saldırgan olan köpekleri taşlamayalı da o kadar uzun zaman olmuştu ki… Benden tedirgin olmasına gerek yoktu aslında. Köpek, dişlerini gösterip havlıyor. İlle velakin çok iyi biliyordum ki havlayan köpek ısırmaz. Dolayısıyla da sallamıyorum havlamasını. Karşımda sanki bir insan varmış gibi konuştum onunla. - Ne havlıyorsun oğlum? Ananı mı öldürdük yoksa babanı mı? Derdin ne? Anaaa. Köpek havlamayı bıraktı resmen paçalarıma daldı. Demek ki havlayan köpek ısırmaz diye bir kural yok. Namussuz it hem havladı hem de resmen daldı paçalarıma. Ne kadar hayvan sever olursam olayım bana saldıran bir hayvanın sırtını okşayacak karakterde değilim. Hemen tekmeyi salladım. Tekmeyi salladım ama herhangi bir yerine dokunmadım. Maksadım öyle kolay lokma olmadığımı anlasın. Ayrıca ne de olsa Halil’in köpeği. Canı yanarsa Halil üzülür. Namussuz, tekme bir yerine isabet etmediği halde başladı mıyyy mıııyy diye sesler çıkarmaya. Bizim seslerimize Halil evden dışarı çıktı. Köpek Halil’i görünce mıyyy mıylarını daha da arttırdı. Görseniz, resmen ağlıyor; Halil’e şikayet ediyor beni. Halil kaşlarını çatarak ‘’ Burada neler oluyor?’’ Diye sordu. Kapıya bağladığı köpeğinin bana saldırdığını benim de bir tekme salladığımı ama köpeğe isabet ettirmediğimi söyledim. Halil birden hiç beklemediğim bir tepki verdi. -Sen benim köpeğime tekme atamazsın. Şaşırmıştım. Cevap verdim: -Yahu her şeyden önce köpeğin bana saldırdı. Ayrıca ona dokunmadım bile. Korunma refleksiyle bir tekme salladım lakin isabet bile ettirmedim sen üzülürsün diye. Halil öfkeyle bağırdı: -Dokundur ya da dokundurma. Benim köpeğime tekme sallayamazsın sen. Biz böyle konuşurken köpek de mıyyy mıııyyy diye ağlamaya devam ediyor Halil’e. Sanırsın it oğlu itin etinden et kopardım. Ben de asabi adamım tabii ki. -Halil kardeşim bak. ‘’Bir daha evime gelme ‘’ demek istiyorsan açık açık söyle. Köpeği bahane etme bana. Senin köpeğin bana saldırdı ben de tekme attım.Asıl benim onu şikayet etmem gerekirken o mıyyy mıyyy diye ağlayıp beni sana şikayet ediyor, sen de kapına daha yeni bağladığın bir it yüzünden bunca senelik arkadaşını çiğneyip geçiyorsun. Halil daha da şaşırttı beni. -Ben onu bunu bilmem. Benimle dost kalmak, evime gelmek senin için bir mana ifade ediyorsa köpeğimle iyi geçineceksin, kendini ona sevdirmeye bak. Allah Allah…Halil’in dostluğu benim için elbette kıymetliydi lakin bu dostluğun devam etmesinin şarta bağlı olması kabul edilebilecek bir şey değildi. Hele de bu dostluğun devamı için bir köpeğe şirinlik yapacak olmam benim asla kabul edebileceğim bir şey değildi. Artık söylenecek bir şey kalmamıştı. Sırtımı döndüm ve gittim. Ben gitmesine gittim ama diğer arkadaşlar bu sefer başladılar ‘’ Abi ne oldu ya? Seni niçin artık Halil’in evinde göremiyoruz?’’ Diye sormaya. Anlattım durumu ‘’ Böyleyken böyle ‘’ Dedim. Bu sefer de ‘’ Ya abi sen yılların yaşlı kurdusun, bir köpeğe mi yenildin? O köpek bize da havlıyor, zaman zaman ısırdığı da oluyor ama dostluğu bozmuyoruz Halille. Sen şimdi ‘’Bir köpeğe yenildim’’ diyorsan sana hiç yakıştıramadık.’’ Demeye başladılar. Anlatamadım bir türlü beni yenenin köpek değil Halil olduğunu. Evet...İşte böyle bir anıydı bu da. Ozan Arif!in de dediği gibi ’ Ne it idi vay vay vayyy Unutmam kolay kolay ’ |