12
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1790
Okunma

Bu bayram benim bayramımdı. Üç evladım da izinlerini almışlar, peş peşe geldiler. Evimiz neşe tüttü. Mutluluk koktu. Umarım sizlerin de öyle olmuştur.
Bayram namazı ve kahvaltıdan sonra atladık arabalara doğru Isparta’nın kazası Uluborlu’ya geldik.
Uluborlu kirazıyla Dünya çapında ünlüdür. Kayınpederin 80 ağaçlık kiraz bahçesi var. Kiraz topladık. Yedik. Güldük eğlendik. Geldik eve.
Beni severler. Kimse adımı söylemez. Orada adım “Damat” dır. Benim de damatlarım olmasına rağmen hala damadımdır ben.
Kayınpederin kız kardeşi Hesna Hala ismime bir isim daha eklemiştir. Bana hep “Çeneli Damat”
der.
Geldiğimizi duyunca o da koşup gelmiş.
“Hoş geldin çeneli damat”
“Hoş bulduk Halam” dedim. Öptüm elini.
Dizimin dibine oturdu. Dizine dirseğini dayadı. Başını elleri arasına aldı.
“Sen bilirsin. Benim oğlan da gelecek mi?”
Oğlu okumuş Edebiyat Öğretmeni olmuştu. Severdim oğlunu. Kültürlü edebiyatı bilen biriydi. Çok edebiyat tartışmaları yapmıştık onunla. İlkokuldan beri sevdiği bir kız vardı. Anlatırdı bana. İstetmiş, babası:
“İşi gücü olmayan adama ben kız vermem” demişti.
Yıllarca tayin beklemiş çıkmayınca da çaresiz polisliği seçmişti. Tayini Doğu illerine çıkmış, oralarda terörle mücadele ediyordu.
İzin almasının güçlüğünü anlatsam da anlamak istemiyor:
“Olsun kumandanlarına söylesin. Benim bir tek dul anam var. Beni bekler desin çıksın gelsin oğlum” diyordu. Hala ana yüreğine söz geçiremiyordu.
Kirazdan, kiraz fiyatlarından eskilerden sohbet ediyorduk. Hala dinlemiyor, bulduğu her sohbet boşluğunda bana defalarca soruyordu:
“Çeneli Damat sen bilirsin. Benim oğlum da gelecek mi?”
Yüzündeki hasreti, özlemi gördükçe üzülüyordum.
Kızımın yaptığı kahveleri içtik. Hala boş fincanı uzattı bana:
“Bak hele bi oğlum gelecek mi?”
Ömrümde kahve falı nedir, nasıl bakılır bilmiyordum. Halanın yalvarırcasına bakan gözlerine dayanamadım. Aldım elinden fincanı:
“Bir yol görüyorum. Sana gelenler var. İkiden çok, üçten az. İki buçuk gibi bir şey.”
Elimden çekercesine aldı fincanı. Aceleyle kalktı gitti:
“Ben gidiyorum. Yemek hazırlamam lazım.”
O gittikten sonra bana sordular:
“Sen kahve falına bakmasını da mı biliyorsun?”
“Bilmiyorum. Hasretine dayanamadım öyle söyledim.”
Ertesi gün sabah erkenden kapı acı acı çaldı. Koştum açtım. Gelen Halaydı. Yorulmuş terlemişti.
Başının üstünde bir tepsi baklava vardı.
“Al şunu Çeneli Damat”
Aldım baklava tepsisini.
“Hayırdır Hala sabah sabah?”
Sarıldı bana. Ağlıyordu.
“Ben demedim mi sana. Sen bilirsin diye. Gece oğlum geldi. Hani sen- ikiden fazla üçten az- demiştin ya gelinim de hamileymiş. Bu baklavayı da kızım için yapmıştım. O gelmedi. Bu senin hakkın. Bir tepside evde var.”
Ben de sevinçten ağladım. Tekrar sarıldık Halayla.
Ancak başıma iş almıştım ben. Adımın “Damat” olduğu gibi eminim. Hala ev ev dolaşacak:
“Bizim Çeneli Damat bir fala bakıyor ki. Her dediği çıkıyor.” Diyecek.
Peki, Kurban Bayramında yine kayınpedere bayramlaşmaya gidilirse, kahveyi kapan gelir de:
“Hadi Damat bir fala bak “ derseler ben ne yaparım?
Ne olur bana akıl verin…
TÜM EDEBİYAT DEFTERİNİN GEÇMİŞ BAYRAMI KUTLU OLSUN.
SELAM VE SAYGILARIMLA.