15
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1276
Okunma

Onlara hep saygı duydum. Eğer bu Vatan bir bina ise, temelinden çatısına hep onların eseridir. Tuğlalarını özenle yerleştiren, aralarına harcı ustaca koyan onlardır. Onlar bu Vatanın baş ustalarıdır.
Anadolu da bir tabir vardır. “Yolda büyük” derler. Evet, onlar ”yolda” büyüktürler. Yaşça büyük olanın da küçük olanın da saygıyla ellerinden öperim.
Onlar öğretmenlerdir. Öğretmenlerimizdir.
Henüz leyleği hava da görmedim. Ama valiz elimizden hiç düşmüyor bu günlerde. Üç gün Ankara, beş gün Antalya derken evlat, evlat dolaşıyoruz. Ya bir sıkıntıları oluyor ya da toruna bakmak gerekiyor. Düşüyoruz yollara. Neredeyse kendi evimize misafir gibi geliyoruz. Olsun yeter ki onlar iyi olsun. Canları sağ, huzurları yerinde olsun
En son Antalya da idim. Yeni görevimiz küçük toruna bakmaktı. Henüz altı yaşında Ana Okuluna gidiyor. O bir akıl küpü. Sabah bırakıp öğle alıyorum.
Bir gün onu almak için vaktinden evvel gittim. Okul bahçesi cıvıl cıvıl çocuklar koşuyorlar. Oynuyorlar. Sesleri kuş seslerinden daha güzel, daha hoş. Oturdum bir banka çocukları seyrediyorum.
Yakınımda bir ağacın gölgesinde ki bir başka bankta, ağarmış saçları düzgün taranmış, takım elbiseli, kravatlı gözündeki okuma gözlüğü, kaliteli bir zincirle boynuna asılmış. Her haliyle beyefendi biri oturuyor. Önüne de bir okul sırası konulmuş. Öğrenciler ellerinde açık kitaplarla dizilmişler. O sırası gelen öğrencinin kitabını alıyor, bir şeyler anlatıyor, saçını okşayıp gönderiyor. Sonra sırada ki diğer öğrenciyle ilgileniyor.
Bu insan kim? Okulun öğretmenlerinden biri olsa, neden bahçede ders versin ki? Sonra sıradaki öğrenciler büyüklü, küçüklü her yaştan! Aynı sınıfın öğrencileri olma ihtimali çok az.
Çalan zille (artık zil de çalmıyor okullarda. Zil yerine Hababam Sınıfının müziği) çocuklar yanından ayrılıp sıra oldular. Merakımı yenmek için yanına gittim.
“Merhaba”
“Merhaba. Bakışlarınızdan anladım. Beni merak ettiniz değil mi?”
“Evet doğru. Merak ettim.”
“Anlatayım; ben öğretmenim.-Yoruldum artık- diye emekli oldum. –Oh be dünya varmış- dedim önceleri. Sonra evde sıkılmaya başladım. Kahvelere gittim. Oralar da açmadı beni. Çarşılarda dolaştım durdum günlerce. Eve dönerken yolumu mutlaka bir okulun önünden geçiriyordum. Sonra okul bahçelerine girip öğrencileri seyretmeye başladım. Bir gün bu okulun bahçesinde iki öğrenci bir problem üzerine tartışıyorlardı. Çağırdım yanıma ikisini de. Doğrusunu gösterdim. Mutlu oldular sevinerek girdiler sınıflarına. İleride ki günlerde beni okul bahçesinde gören öğrenciler yapamadıklarını, anlayamadıklarını bana sorar oldular. Zamanla öğrencilere yardımlarım göreve dönüştü. Okul Müdürü de işte bana bu gördüğünüz sırayı verdi. Her gün bu okula gelir, yerimi alırım. Öğrencilere yardımcı olurum. Onlar da mutlu ben de. Ancak Okul Müdürü korkuyor –Belki hakkımda soruşturma açarlar- diyor. Şimdilik öyle bir durum yok. Allahtan hayırlısı.”
Torunum çıkmıştı. Elinden tuttum. O büyük insanla vedalaşıp ayrıldım. Böyle bir durumla ilk defa karşılaşıyordum. Var mıydı böyle bir uygulama? Bilmiyordum. Arkamdan seslendi. Geri dönüp yanına geldim.
“Sizi ilk defa görüyorum. Beni şikâyet etmeyeceksiniz değil mi?”
Hiçbir şey söylemedim. Gözlerine minnetle baktım.
“Anladım. Siz kötü bir insan değilsiniz” dedi.
Elini öpmek istedim. İzin vermedi. Vatan, meslek sevgisi böyle bir şeydir işte…
Bizim bu sitemizde de birçok öğretmenimiz var. Yazılar, şiirler, yaptığı araştırmaları yazıyorlar.
Bu vesile ile onların ve onların şahsında tüm öğretmenlerin ellerinden öperim.