13
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
1295
Okunma

Sevgili Serhat (BİNGÖL) yazılarıma yaptığı bir yorumda;
“Bedri ağabeyim tanıdığım askerlerden çok farklı” demişti.
Tam otuz yıl giydim o üniformayı. Askerlik stresli bir meslek. Yazılı bir kural olmamasına
rağmen disiplin adı altında öyle ulu orta gülmek, şakalaşmak yasak.Güleceksin şakalaşacaksın.İnsan her yerde insandır.
Aşkı, öksürüğü ve gülmeyi, istesen de engelleyemezsin ki...Çok insan tanıdım otuz yılda;
Sevecenini, kıskancını, babacanını, bencilini.
Aciz kalınca tek çare olarak rütbesini, kıdemini konuşturanı.Sadece üzerindeki üniformadan menkul olanını…
Gülmenin, neşeli olmanın otorite boşluğu yaratacağına inanan buzdolabı gibi olanını…
Birçok dostlarım oldu. Birçoğunun dostu oldum.Parada, pulda, mevkide, makamda gözüm olmadı.İnsan paranın sahtesini, para ve makam hırsı da insanın sahtesini yapar.
Askerliğin katı kurallarına rağmen, güldüm, güldürdüm, düşündürdüm. Mevlana öğretisine göre;
"Olduğum gibi göründüm."
Nasrettin Hocanın eşeğine ters binmesi gibi, nefsime, gururuma sırtımı, insanlara yüzümü döndüm.
Aradan geçen yıllarda bazılarımız ayrıldı bu dünyadan. Bazılarımız oğlunun, kızının
çocuklarına bakıyor.
Benim gibi, Tacettin Yıldırım gibi bazılarımız da burada yazıyor, okuyor mutlu oluyoruz.
Peki. Ne derece mutluyuz?Toplumumuzun mutluluğu ölçüsünde…
-Toplum bilim- Hocam;
"İnsan toplulukları ne karedir ne de dikdörtgen. Toplum bir üçgendir. Tabanı da olacak, tepe noktası da. Mutlu toplum; tabanı geniş, tepe noktası tabana çok yakın olan toplumlardır. Tabandan tepeye yükselişler kolay olmalı. Kesin ve akıl dışı kurallar
konulmamalı." Derdi.
Biz de öyle mi?Değil.
İlk konumun nasıl belirlendiyse Yekta Attila nın karikatüründe anlattığı gibi. ( Edebiyat Defteri 9.ll.2015 YAZISIZ) ağzınla kuş tutsan bile yerin değişmiyor,
Çok anılarımız oldu. Onların birçoğunu Tacettin Yıldırım kitaplaştırdı. O kitap mükellef bir edebiyat sofrasıdır. Benim onun kadar ne birikimim ne de, cesaretim var. Ben ancak
burada, sizlerle paylaşabiliyorum.
Sivil Memur bir mesai arkadaşımız vardı. Adı Kalender. Ama hiçte adının adamı değildi.
Kıskanç ve doyumsuzdu.
Asgari ücretin artırıldığını her duyduğunda;
"Hadi yine iyisiniz. Askeri ücret yine artırıldı. Bize yine bir şey yok."
Yanlışını düzeltmezdim.
"Evet. Yine artırdılar. Üçüncü evimi de alacağım."
Oysa emekli oluncaya kadar evim arabam olmadı. Halâ da arabam yok.
Aslında sivil memurlarla bizlerin maaşları aynı derece,kademe sistemine göre
düzenlenmişti. Bizlerin onlarda farklı tazminatlarımız vardı. O da
nöbetlerimizin,tatbikatllarımızın diğer askeri faaliyetlerimizin karşılığı olarak düşünülmüştü.
Bilirsiniz. Lavabolarda ellerin kurutulması için sıcak hava üfleyen cihazlar vardır. Bizim birliğimizdeki bu cihaz bir anahtarla açılır kapanırdı. Onu kaldırıp yerine fotosellisini
takmışlar. Bir gün cihazda anahtar arıyor. Ben;
“Teknoloji her gün değişiyor. Anahtar kaldırıldı. Cihazın yanına vurup elini altına tutacaksın.”dedim.
Dediğimi yaptı. Sertçe vurup elini altına tutunca cihaz çalıştı.Diğer günler de bir de ıslık tutturup, elini vuruyor çalışmasını vurmasına bağlıyordu.Bizlerden birisinin, vurmadan çalıştırdığını görüp sorarsa da;
"Subay, astsubayın vurmasına gerek yok. Cihaz ona göre ayarlı"diyecektim.Başka ne diyebilirdim ki?
Şimdilerde evlerde yok. Ya da çok az evde var. ECZA DOLABI.
O dolaptan almış, mesai bitiminde evime götürecektim.Kalender geldi. Görünce;
"Ağabey nereden aldın?"
Yine kaşınıyordu Kalender.
"Birlik doktoruna gittim. Reçete yazdırdım. Reçeteyle eczanelerden ücretsiz alabiliyorsun."
Aceleyle çıktı odadan. Biliyordum. Ecza dolabı yazdırmaya gidiyordu.
Doktorlarımız genelde anlayışlı insanlar olurdu. Askerliklerini yedek subay olarak yaparlardı.O varmadan, doktoru telefonla aradım.
"Tamam, şef anladım. Sen merak etme."
Revir dönüşü, sinirden, kıskançlıktan kızarmış halde yanıma uğradı.
"Sivillere yazmıyorlarmış. Sadece subayın, astsubayın hakkı varmış. Zaten her şey
sizlere…"
Sonra ki günlerde gerçeği öğrenince küstü bana. Yemek ısmarladım barıştık.
Acısıyla, tatlısıyla güzel günlerdi onlar.Arıyor muyum?
Evet, arıyorum o günleri…
Ben de sizlerle anılarımı paylaşıyor, mutlu oluyorum.