17
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1360
Okunma

Kolay, ya da zor. Bir çoğunuzun işi var.Ama iddia ediyorum. En zor benim ve benim gibi olanların işi…Ben ne mi yapıyorum? Emekliyim. Allah’tan bu defterimiz var da ona sığınıyoruz.
Sitenin bahçesinde kitap okuyordum. Trafik polisi komşum, can dostum da göreve
gidiyordu.Ben onun giyinişine, yürüyüşüne hayranımdır. İşini iyi bilir. Arkadaş, dost
canlısıdır.
"Gel abi, bana takıl. Bu günün biraz şenlensin."
"Hayırdır ?"
"Hele gel sen. Uygulamaya gidiyorum." - Uygulama dediği radarla yol kontrolü.-Ekip aracına bindik. Ayrıldık şehirden. Başka bir polis de sivil bir araçta bize katıldı. Sonra birden o araç kayboldu. Radar aracıymış. Sürücülerin göremeyeceği bir yere saklanması
gerekiyormuş.Biz şehirden 25-30 Km. uzakta bir yerde park ettik. Bekliyoruz. Telsizle devamlı plaka anonsları yapılıyor. Anons edilen araç durdurulup ceza kesiliyor.
Sürücüler cezayı duyunca, hemen savunmaya geçiyor. 60Km.nin üzerine hiç çıkmamışlar. Radar yanlış görmüş.
"Tabii tabii haklısınız" diyor. Ama cezayı da kesiyor arkadaşım.
Bizim durduğumuz yerin yanında, doğal bal satılıyor.Arkadaşım bana şaka olsun diye, ya da sivil olduğum için devamlı;
"Amirim… Amirim…" diye hitap ediyor.
Değişik bir gün, değişik bir ortam. Ben çok mutluyum. Beni mutlu eden en önemli neden de;
"Amirim" denmesi.
Ben havaya girmişim. Bazen ceza kesilmesi gereken sürücülerin avukatlığını bilyapıyorum.
"Bu sürücü haklı. Ona ceza kesme"diyorum.
Arkadaşım beni getirdiğine getireceğine bin pişman. Resmen görevine müdahale ediyorum. Ya saygıdan ya da amir olmadığım ortaya çıkmasın diye bir şey demiyor. Diyemiyor.
Görev bitti geri döneceğiz.Doğal baldan almak istedim.
"Ne kadar bunlar?"
"Estağfurullah amirim. Senden de mi para alacağız? Sen istediğini göster ben hazırlayayım."
Ben amirim. Doğruyum. Prensip sahibiyim.Yolu tutan polisi de çağırdım.
"Gelin buraya. Siz bu garip satıcının ürünlerini para vermeden mi alıyorsunuz? "
Satıcı; şaşkın, üzgün, suçlanmış gibi…
"Ekmek, kuran çarpsın amirim. Veriyorlar parasını."
"Peki, niye benden para almak istemiyorsun?"
"Amirim sen her zaman gelmezsin de ondan."Diyor titreyen sesiyle.
"Olmaz arkadaşım olmaz. Paranı alacaksın. Sen evinin nafakasını karşılamak için burada satış yapıyorsun. Parasız olur mu hiç?" Bağırıyormuşum. Farkında değilim. Arkadaşım belli etmeden kolumu çekti. Kendime geldim.
"O zaman bir şartla alırım. Madem ısrar ediyorsun. Benden kâr alma. Bu polisarkadaşlarıma da normal fiyattan ver."
Paketler hazırlandı. Benden az bir ücret alındı. Polis arkadaşlar da ihtiyaçları olup
olmadığına bakmadan, mecburen bal aldılar. Benim ödediğimden çok daha fazla para
ödediler.
Oradan evlerimize gitmek için ayrıldık. Yolda arkadaşımı uyardım.
"Yavaş sür yavaş. Hızlı gidenlere ceza kesmesini biliyorsun."
Cevap vermedi.
Eve geldik. Araçtan inince koluma girdi.
"Bir; sen trafikçi değilsin.
İki; amir hiç değilsin.
Üç; emeklisin. Hiç yaptırım gücün kalmadı.
Dört; Senin sözün ancak evdekine geçer. Gerçi ondan da şüpheliyim ya neyse…"
Haklıydı.
O günden sonra Site komşuları bana;
"Şu bizim trafikçi seni bahçede görünce arka kapıdan çıkıyor. Hayırdır? Diye soruyorlar.
"O amirini iyi bilir "diyorum.
Ne kast etiğimi bilmeseler de yine de gülüyorlar.
Olsun bir günün amirliği amirliktir…
Hayatta böyle tatlar da olmazsa yaşamak neye yarar ki?