6
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1012
Okunma

Beş tür kalp, altı tür de şeker için. Sabah aç karnına bir başlıyorum yutmaya, gece yatıncaya kadar. Yut babam yut…Bıkmış usanmıştım. Bıraktım ilaç almayı. Belki gerçek, belki psikolojik kendimi daha iyi hissediyordum. Eşimin tüm ısrarlarına, yalvarmalarına rağmen ilaç almayı bıraktım.
Bir gün gecenin geç bir saatinde kapı çaldı.”Hayırdır inşallah”deyip açtık. Antalya da ki damadımız, kızımız, beş yaşındaki torunumuz gelmişler.
Sevindik.
Sarmaş dolaş."Nasılsınız? İyimi siniz?" faslından sonra, gelene "Niye geldiniz?" denmez ki! Ama meraktayım.
Dünya tatlısı torunum zıpladı oturdu kucağıma.
"Dedee! Biz seni doktora götüreceğiz"
"Çocuktan al haberi " boşuna dememişler. İş anlaşılmıştı.
Eşimin yüzüne baktım. Yüzü kızardı. Başını öne eğdi. Gelmelerini eşim tertiplemişti.
Kendime dikkat etmem gerektiğini, beni çok sevdiklerini, kaybetmek istemediklerini söyledikten sonra, ertesi gün yola çıkma kararı alındı. Beni doktora götürecekler. İlaçlarımı düzenli almamı sağlayacaklardı.
Çocuklarımız gelmiş kolay mı? Eşim evde ne var, ne yok pişirip yedirecek…
Ertesi gün yeme içme derken yola çıkmamız akşamı buldu.
Eşimle vedalaşıp çıktık yola.
Mutluyum. Duygu yüklüyüm. Düşüncelerim yaldızlı, gözlerim dolu dolu. Sevilmenin ilgi görmenin hazzını yaşıyorum.
Damat aracın radyosunu açtı. İçli, hüzünlü türküler söyleniyor. Gözlerimden iki damla yaş yanaklarımdan çeneme süzüldüler.İçimden dualar ediyorum;
"Allahım! Yavrularıma yardımcı ol. Dileklerini kabul et."
Damat ağladığımı fark etti. Radyo kanalını değiştirdi. Şimdi bir maç naklen anlatılıyor.
Bütün duygularım kayboldu.
"Niye kanalı değiştirdin" demedim, diyemedim.Bu maç yayınını dinlemek belkide onun için önemliydi.Maçı anlatan spikerden bir cümle;
“EMRE NEFİS KAÇIRDI.
Hani elimiz kalem tutuyor, bir şeyler yazıyor, cümlelere hakimiz ya…
"Böyle cahillere niye maç anlattırırlar ki" dedim.
"Niye ne oldu ki baba ? "
"Ne oldu su var mı oğlum? Kaçırmak olumsuz bir eylem. Kaçırmanın nefisi olur mu? Bu cümle yanlış. "
"Yok, yok baba cümle doğru"
"Haydaa…"
"Nasıl doğru oğlum? Nefis kelimesi iyiyi, güzeli anlatır."
"Evet haklısın. Ancak bu cümle doğru"
Ne kadar örnek verdime de fikri değişmedi.
" Bu cümle doğru"
Her "Doğru" deyişinde sinirden titriyorum.
Tartışmayı bıraktım konuşmuyorum. Kızım ortamı yumuşatmak için gerekli, gereksiz sorular soruyor. Cevap vermiyorum.Geldik Antalya ya. Eve girdik.
Beş yaşındaki akıl küpü torun bana sarılıyor. Şaklabanlıklar yapıyor o da ortamın
gerginliğinin farkında.Kızım eşine kaş göz hareketleriyle beni sakinleştirmesini işaret ediyor.
Damat da fikrinden vazgeçeceğine ilişkin hiçbir belirti yok. Ona ait bütün iyi düşüncelerim değişti.
Geldi yanıma oturdu. Elini dizime hafif hafif iki üç defa vurdu. Gülüyordu. Bu davranışı beni daha da gerdi.
"Baba ben ne demiştim? "
" Bırak o konuyu, o konu kapandı."
"Hayır kapanmasın. Ben Emre nefis kaçırdı cümlesi doğru demiştim."
"Bak hala..."
"Dinle bak. Cümle doğru çünkü nefis Gaziantep sporlu futbolcu Emre’nin soyadı. Sen bir futbolcu olsan da bir golü kaçırsan, sana da Bedri Tokul kaçırdı deseler cümle yanlış mı olur?"
Şaşırmıştım. Ne diyeceğimi bilmiyordum. Üçü birden kahkahalarla güldüler. Zoraki bende katıldım gülüşlerine.
Ama mat olmuştum. Mahcup olmuştum.
Bak baba! Emre Nefis kaçırmış, kaçırmamış bunun sana ne faydası var? Gerekli, gereksiz her şeye kafanı takıyorsun Sonra da şekerim yükseldi diye üzülüyor, bizleri de üzüyorsun" diye devam etti.
Haklıydı. Konu; yazmak, cümle, kelime olunca müdahale etmeden duramıyordum.
Yaşananlar güzel Türkçe’mizin, güzel bir cilvesiydi.