20
Yorum
4
Beğeni
0,0
Puan
1595
Okunma


Bugün hava ne güzel.
Güneş ve deniz beni dürtüyor sanki. Haydi kalk, giyin at kendini şöyle adımlarının seni götüreceği bir yerlere!...
Ben adımlarımı ve onun beni götürdüğü yerleri hep sevmişimdir, çünkü onlara yaşam boyu bütün ağırlığımı verdim. Ben off dedim, onlar demediler. O halde haydi bakalım, yürü öyküsatıcısı. Yolun açık olsun.
Demeye kalmadan ayaklarım beni komşum, Rıfat Ilgaz’ın kurduğu, Çınar Yayınlarına götürdü. Aydın Ilgaz ve hepinizin tanımasını istediğim değerli eşi Nilgün Ilgaz’la yaptığım, uzunca süren sohbetin, bugün sizlere sadece Rıfat Ilgaz’ın oğlu olan Aydın Ilgaz’la olan kısmından bahsetmek istiyorum. Çünkü biz "Bir Çınar’ı kaybettik. Şimdi eserlerinin arkasından müzeler kurup anıyoruz. Peki bu Çınar’ın ardında bıraktığı, benim çoktandır tanıdığım fakat, bu kadar geniş sohbet etmediğim için, nasıl güzel bir yüreğe sahip olduğunu anlayamadığım için kendisinden özür dileyerek sizlere konuşmalarımızdan kısımları aktaracağım Kocaman Çınar’ımız Aydın Ilgaz (Beyefendi, Hocam, Ağabeyim demek gelmiyor içimden, çünkü öyle sıcak kanlı bir insan ki) komşumla (güneş hala çok güzel ısıtıyor, bu arada Nilgün Ilgaz’ın arka plandan bize dinlettiği müzik de harika) sizleri söyleşimizle baş başa bırakıyorum.
- Sizce toplumun kitap okuma oranını nasıl buluyorsunuz?
A. ILGAZ - Türkiye’de sanat kültür diye konuşurken, soruyorum çocuklara kaç Türk ressam tanıyorsunuz? Ses yok, kaç yabancı ressam tanıyorsunuz, tek bildikleri Picasso. Kaç romancı tanıyorsunuz? Yaşar Kemal. Kaç şair, Orhan Veli. Bitti, bu söylenen üç kuşak öncede böyle idi.
- Boşuna çalışıyoruz yani, öyle mi? Başka bildikleri yazar veya şair yok mu bu çocukların ve gençlerin.
A. ILGAZ-Yok maalesef. Çünkü ellerinde cep telefonları var ya, şiir veya roman okumaya gerek duymuyor bu çocuklar.
-Sağ olsun ailelerde gayet güzel gelen faturaları ödüyorlar.
A. Ilgaz-Aynen öyle. Nilgün iş için Tokat’a gittiği zaman bir ilkokulda cep telefonunun yasak olduğunu görünce çok şaşırdı. Aile gerek duyarsa çocuğunu okuldan arayabiliyormuş. Ne güzel değil mi? Keşke bizlerde de böyle olsa, en azından çocuklar yaptıkları dersin konusunu anlar.
- Kitap fuarları bile değişti, eskiden kitap almaya, kitabın yazarı ile tanışmaya büyük bir şevkle giderdik. Ya şimdi!...
A. ILGAZ - Şimdiyi sormayın, ilerden on dört, on beş yaşında genç kızın biri ıslık çalarak giriyor içeriye. Fuar dediğimiz yer, bir yazar için önemli yerdir. Sen oraya nasıl ıslık çalarak girersin? Aslında seni ayıplamıyorum ben, önce sana o yaşta sokakta ıslık çalma cesaretini gösteren medeniyetsizliğini, sonra da, kitap okumayı öğretmeden kitap almaya gönderen aileni ayıplıyor ve çok üzülüyorum. Bu çocuklar tabi ki ne romancılarımızın isimlerini bilecektir, ne şairlerimizin ne de ressamlarımızın.
- Burgercilerde hata yapmazlar ondan emin olun.
A. ILGAZ - Kesinlikle katılıyorum. Avrupa’da Kitap Fuarına katıldığımda, o ülkenin insanları yazar, şair, ya da yayıncı tanımak için önceden fuara müraacat ediyor, bizde o ülkenin insanlarını tanımak için kabul edip gidiyoruz. Yine ücret ödüyoruz ama otel ücretleri kadar fahiş ücretler ödemediğimiz gibi, daha samimi ortamlarda kalmış oluyoruz. Fuar dönüşü gece susadık. Canımız bizim burada marketlerde ulu orta satılan cola tarzı içeceklerden istedi. Nereye baktıysak yok. Dayanamadık, bankodaki görevli bir kıza sorduk. Aldığımız cevap çok enteresan, "beyefendi bizim ülkemizde colalı içecekler 11 yaşındaki çocuklar içmesin diye ortalıkta satılmaz. 11 yaşına kadar colalı içeceği tanımayan çocuk zaten daha sonra da içmediğinden biz pek içmeyiz. Be mübarekler, o zaman bizim 11 yaşındaki çocuklarımıza neden yolluyorsunuz ki o içecekleri?
Dudak bükerek gülüştük...
- Bu fotoğraftaki Kızılderili siz misiniz?
A. ILGAZ - Evet. Amerika’da burslu okurken Kızılderilerle beraber dostluk günlerimden kalmadır o fotoğrafım. Nasıl, Cüneyt Arkın görse kıskanır değil mi şu bileği?
- Çocukluğumda Kızılderili filmleri çok izlediğimden midir nedir, ben de severim onların yaşamlarını ama sadece filmlerden ve romanlardan izlediğim kadar, gerçek yaşamlarını yerinde görmedim.
A. ILGAZ - Mutlaka görün, onlar anlatıldığı gibi insanlar değillerdir. Bizim gibi doğada üremesi gereken hayvanı önceden öldürüp, parçalayıp sonradan yerim diye buzdolabında saklamazlar. Ne zaman ihtiyaçları olursa o zaman avlanırlar, yine de adları vahşiye çıkmıştır. Acaba asil vahşi kim?
Doğanın elindeki hayvanını alıp deep freeze torbalarında saklayan mı? Onu dolaba koymakla, doğada bırakmak arasında çok fark var. Doğada bıraksanız, o hayvan kim bilir kaç yavru yapacaktır, doğa da çoğalacaktır. Şimdi sorarım size, kim beyaz, kim aklından geçirdiği Kızılderili?
- Bir şey soracağım size. Bu düşünceler bana ders gibi geldi, bunları kimden ders aldınız?
A. ILGAZ - Hem babamdan, hemde annemden. Babam ne kadar doğru bir insansa, annemde o kadar kaliteli bir öğretmendi. Düşünün ki o sadece bizlerin değil, Türkan Saylan’ın bile öğretmeniydi. Annemle de her zaman gurur duyarım.
Bu kez dudak bile bükmedik...
- Bana biraz da babanızdan bahsedin diyeceğim de, dilim varmıyor.
A. ILGAZ - Benimde... Tam şurama bir şey oluyor (boğazını gösteriyor.) Babam ve annem, Dünyanın en iyi insanlarıydı. Onların çocukları olmam benim için büyük bir şanstır. Babam, yazdığı bir şiir kitabı yüzünden ben dört buçuk yaşındayken hapse atılan bir öğretmen. Annemin gözyaşlarını hiç unutamam. Annem yirmi dört yaşında Pertevniyal Lisesinde müdür muavini idi. Okul, Aksaray’ın, Fatih’in, bütün esnafının çocuklarının gittiği bir okuldu. Esnafsa çoğu annemden ve babamdan büyük insanlar. Babamın yazdığı kitap "Sınıf" isminde, kendi sınıfı anlatan bir kitap. Kitabın içinde geçen bir, iki dizeyi okuyan halk alevlenmiş. Devlete babamı arattırıyor, babam kitap yüzünden saklanıyor. Sözler de aynen şöyle:
Yoklama defterinden öğrenmedim sizi benim haylaz çocuklarım
Nane şekeri uzattı en tembeliniz
Çoğunuz semtine uğramaz oldu okulun
Palto ayakkabı yüzünden"
- Aman Yarabbim, Rıfat Ilgaz gibi bir Çınarı bu sözler yüzünden mi hapse attılar?
Yutkunamıyor Aydın Ilgaz.
Susuyoruz...
Duvardaki güllü tabloları gösteriyorum ona.
-Ne kadar güzel değil mi?
devam edecek...
Davi/ öyküsatıcısı 2014 Mayıs