4
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1008
Okunma

6- İSKİLİPLİ ATIF HOCA
İşin aslına bakarsanız İskilipli Atıf Hoca niçin Cumhuriyet döneminde yapılan idamların bayraklaştırılmış ismidir çok da anlamış değilim.Belki de onun idamı ile ilgili, diğerlerinden çok daha fazla bilgi ve belge olduğundan dolayıdır.
İskilipli Atıf Hoca’nın idamını iyi anlayabilmek için sadece onun yargılandığı mahkeme zabıtlarına bakarsak çok yanlış kararlar verebiliriz. Çünkü bilmemiz gereken başka hususlar da var.
Mesela: 24 Temmuz 1923 Tarihli Lozan Antlaşması mucibince Türkiye Cumhuriyetinin yapmak zorunda olduğu bir Af Kanunu vardır. Onu Bilmemiz lazım: ( Gerçi TBMM 1923te de bir af kanunu çıkarmıştır ama 1924 bizim için daha önemli )
9 Nisan 1924 te Meclise sunulup 16 Nisan 1924 Tarihinde kabul edilen Genel Af Yasasına göre:
1. MADDE: 1 Ağustos 1914 ile 20 Kasım 1922 tarihleri arasında askeri ya da siyasi içerikli suçlardan, Lozan Antlaşmasını imzalayan yabancı bir devlete veya halkına herhangi bir karşı koyma hareketinden veyahut bu kapsamdaki bir suça açık bir şekilde bağlı olan cinayet ve kabahat fiilinden sanık ve mahkum olup da, Türkiye’de oturan ya da oturmuş olan veyahut Lozan Antlaşması gereğince, Türkiye’den ayrılan toprakların halkından bulunan bütün şahıslar ile, 20 Kasım 1922 tarihinden önce Türkiye’de işlenen aynı içeriğe sahip suçlardan sanık ve mahkum bulunan adı geçen devletler halkı haklarında genel af ilan edilmiştir.
2. MADDE Mudanya Sözleşmesi gereğince, 20 Kasım 1922 tarihinden sonra İtilaf devletleri ordularına silahsız olarak hizmet etmiş olan kişiler de bu genel aftan yararlanacaklardır.
3. MADDE: 1923 affında olduğu gibi bu af kanununda da Lozan Barış Konferansında Türk Hükümetinin affın dışında kalmasını talep ettiği 150 kişi aftan istisna tutulmuştur.’’
Kısaca: 1 Ağustos Ağustos 1914 ten başlayarak ( Yani I. Dünya Savaşının başlaması ve Osmanlı Devleti’nin bu savaşa dahil olması) Kanunun çıktığı 16 Nisan 1924 Tarihine kadar işlenmiş olan suçlar affedilmiştir. Devletin belirlediği yüz elli kişi haricinde herkes işlediği suçlardan dolayı affedilmiştir.
Bu yüz elli kişi en başta altı yüz olarak düşünülmüş fakat sonunda yüz elliye indirilmişti. Bunların yedi tanesi Padişahın maiyetiydi.Altısı Son Osmanlı Mebusan meclisinin kabine üyeleri, üç tanesi Sevr Antlaşmasını imzalayanlar,yedi tanesi Kuvay-i İnzibatiye mensupları,otuz iki tanesi mülkiye ve askeriyeden, dokuz kişi Çerkez Ethem ve adamları,on sekiz tanesi Çerkez Kongresine murahhas olarak katılanlar,on üç tanesi polis, on üç tanesi gazeteci, yirmi iki tanesi Gönen,altı tanesi Manyas,bir tanesi Susurluk olmak üzere toplamda yirmi dokuz Balıkesirli (İlk Milli Kongrenin yapıldığı ilden Yirmi dokuz kişi.!!!Ayrıca araştırmaya değer.) gerisi de başka illerden kişiler.
İskilipli Atıf Hoca bu Yüz Ellilikler denilen listede var mıdır? Hayır.Yani Teali-i İslam Cemiyetinin kurcu üyesi olsa bile...İngiliz uçakları tarafından Anadoluya atılan fetvalarda imzası bulunsa bile ( Ki böyle bir imzası olup olmadığı çok tartışılmıştır.) Hatta daha da ileri gidiyorum. Açıktan açığa işgalcilerle işbirliği yapmış olsa bile 16 Nisan 1924 tarihine kadar işlemiş olduğu bir suçtan dolayı idam edilemez.
Belki vicdanımız böyle bir hainin (!) asılmasını ister ama hukukumuz buna engeldir, engel olmalıdır. Çünkü en ilkel hukuk anlayışında bile bir kişi geçmişte işlediği bir suçtan dolayı affedilmişse o kişi aynı suçtan bir daha yargılanıp asılamaz.
Peki İskilipli Atıf Hocanın yapılan mahkemesinde onun bir zamanlar düşmanla işbirliğinde olduğu, bizim Tarih Öğretmenleri olarak zararlı cemiyet olarak anlattığımız Teali-i İslam Cemiyetine üye olduğu ( Hatta kurcu üyesidir), Anadolu’ya atılan fetvaların altında imzası olduğu yolunda kendisine her hangi bir soru sorulmuş mudur mahkemede? Maalesef sorulmuştur. Ancak mahkemenin Giresun Safhasında değil...Ankara Safhasında.
Giresun’da sorulan sorulan sorular hep yazdığı ’’Frenk Mukallitliği’’ adlı kitapla ilgilidir. Bu kitapların kimlere ne kadar dağıtıldığı ile ilgilidir. ( Bu kitap, kitap dediğimiz şey de öyle bin sayfalık bir şey değil..Hepi topu otuz sayfalık bir broşür...Müslümanların yabancılara benzememesi üzerine yazılmış vaaz türü bir şey...Ben kendimi bildim bileli Cuma vaazlarında hocalar bu tür vaazları verir dururlar.) Ancak hak yememe adına bir noktayı daha belirteyim: Şapka kanunu daha çıkmadan yani, millet şapkaya ısındırılmaya çalışılırken bu kitabın basılması ve dağıtılması yasaklanmış olmakla beraber 200-300 civarında kitap sağda solda dolaşmış hatta Giresun’a kadar bile gitmiştir.
İskilipli Atıf Hoca önce Giresunda şapka kanuna karşı yapılan ayaklanma sebebiyle bu ile getirilir..Yargılanır ancak buradaki olaylarla ilgili net bir şey bulunamaz. Lakin şapka inkılabına karşı olduğunu da gizlemez. Bu yüzdendir ki Giresun’da bir ceza verilmese de Mahkeme heyetiyle birlikte İstanbul’a getirilir.
İskilipli Atıf Hoca 24 Aralık 1925te İstanbul’dan eşine bir mektup yazmıştır.
“Zahidem Muhterem Refikam” diye başlıyor... Mektupta kendisinin, Karadeniz Vapuru ile İstanbul’a getirildiğini bildiren Atıf Hoca, İstiklal Mahkemesi yetkililerinin de beraberinde geldiğini belirtiyor. Giresun’da meydana gelen hadisede ‘Frenk Mukallitliği’ kitabı dolayısıyla tahrikkar, kışkırtıcı ve alakadar zannedildiğini belirten Atıf Hoca, daha sonra konu ile ilgisi ve alakasının olmadığının anlaşıldığını dile getiriyor. ( Yukarıdaki resim o mektuptur işte.) Mektubun devamında ise kızı Melehat’a ve evlatlığı Semih’e nasihatları var.
Anlaşılan o ki Hoca davanın beraatle sonuçlanacağını, hatta sonuçlandığını düşünüyor. Ama sonuçlanmıyor.
İstanbulda sıkı bir sorgudan sonra Ankaraya getiriliyor. Yargılanıyor. Savcı Ali Necip üç ile on beş yıl arasında ceza verilmesini talep ediyor.( 2 Şubat 1926)
3 Şubat 1926 da ise mahkemeye sunulan tek bir yeni delil olmamasına rağmen Karar şu şekilde veriliyor Ali Çetinkya tarafından: Noktasına virgülüne dokunmadan aynen yazıyorum...Biraz uzun ve günümüz Türkçesine uygun olmasa da okumanızı rica ederim.
I.Celse (3 ŞUBAT 1926 ÇARŞAMBA)
"Mahkeme heyeti; Reis: Ali Çetinkaya (Afyon Mebusu), Savcı: Necip Ali Küçüka (Denizli Mebusu), Azalar: Kılıç Ali ve Reşid Gâlib (Antep ve Aydın Mebusları).
...Hoca Atıf Efendi’nin TC’nin yenilik ve ilerlemeye doğru attığı adımlara mani olmak ve halkı isyan ve irticaa teşvik etmek kastıyla İstanbul’da 1924 sonlarında "Frenk Mukallitliği ve Şapka" adlı eseri yayınladığı ve muhtelif vasıtalarla memleketin muhtelif yerlerine dağıttığı sıralarda İstanbul Polis Müdüriyeti tarafından Birinci şube raporuyla Dâhiliye Vekâletine ihbar edildiği (1925), adı geçen vekâletin 4717 numaralı emirleri ile mezkur risalenin toplatılmasının ve dağıtılmasının yasaklanmasının İstanbul’a bildirildiği ve kitapların bir kısmına el konulduğu halde, emrin uygulanışı tarihinden bir müddet sonra adı geçen eserin isyanın çıktığı mıntıkalarda yapılan aramalarda elde edilmesi ve muhakemeleri yapılan maznunlara yöneltilen suallerden eserin isyandan bir iki ay evvel bahsedilen muhitlere gelerek elden ele gezdirilmek suretiyle gizliden gizliye okunduğu ve Şapka İksâsı Hakkındaki Kanun’un kabul edilmesi üzerine muhtelif mahallerde şapka aleyhinde propagandada bulunan kişilerin tevkifi esnasında yapılan aramalarda bahsedilen esere tesadüf edildiği ve yapılan tahkikatta adı geçen eserin masum halkın fikirlerini iğfal ve irticaa teşvik maksadıyla Anadolu’nun içerlerine ve bilhassa doğu vilayetlerine ücretsiz olarak gönderildiği ve eserin basımı ve dağıtımı hükümetçe men edildiği halde basımı ve dağıtımı için gayretler gösterildiği çeşitli bölgelerdeki isyanın çıkışında amil ve en mühim tahrik vasıtası olduğu ve Atıf Efendi; geçmiş hayatı itibarı ile de 31 Mart irtica hadisesinde ve Mahmud Şevket Paşa merhumun katledilmesinde de alakadar bulunduğundan çeşitli suçlar ile cezaya çarptırıldığı Sinob’a sürüldüğü ve bundan başka milli mücadelenin en buhranlı zamanında Anadolu içlerine doğru uzanmış işgal ordusuna mukavemet edilmemesi hususunda başkanlığını yaptığı Teali İslam Cemiyeti adına düzenlediği beyannameleri sonradan aldığı çeşitli inkar tertiplerine rağmen yunan tayyareleri ile istiklali ve hayat hakkı için mücadele eden Anadolu köylerine attırdığı ve yeniliğe ve cumhuriyete daimi bir düşman vaziyeti almış olan adı geçen kişinin son isyan hadisesi ile maddeten ve manen alakadar bulunduğu bir çok delil ile anlaşıldığını ve ortaya çıktığı... Bu hususla ilgili muhtelif raporlarından anlaşılmakla, harekerinin karşılığı olan Kanun-ı Ceza-yi Umumi’nin 45. Maddesinin "her biri cürmün husûlü maksadıyla ef’alimiz buradan beri ya birkaçını icra eylerse zikredilen şahıslara hemfiil denilir ve cümlesi fail-i müstakil gibi mücâzât olunur." Diyen muharrer fırkası dolayısıyla adı geçen kanunun 55. Maddesinin TC’nin teşkilat-ı esasiye kanununu tamamen veya kısmen tağyir... veya ifa-yı vazifeden men’ine cebren teşebbüs edenler idam olunur" diyen muharrer fırkası mûcebince İskilipli Hoca Atıf efendinin salben idamına... oy birliği ile karar verildi.
Ve hemen ertesi gün Atıf Hoca ile birlikte Babaeski Müftüsü Ali Rıza Hoca idam ediliyorlar. ( NOT: Pek çok kaynakta İskilipli Atıf Hoca’nın bu son mahkemede savunma yapmadığı söylenir ki bu yanlıştır. Savunma yapmayan kişi Ali Rıza Hocadır . )
İskilipli Atıf Hoca
a) 1924 te yazdığı bir kitaptan dolayı taa iki sene sonra..1926 da idam edilmiştir
b) Kurtuluş Savaşı başladığı yıllarda yaptığı zararlı faaliyetlerden idam edilmiştir. ( Oysa bu faaliyetleri yapmadığını..Teali-i İslam Cemmiyetinin kurucusu olduğu halde Anadoluya atılan fetvaya imza atmadığını, Vakit Gazetesinin 1034. Nüshasında bu haberi tekzip ettiğini ve sonra da cemiyetten ayrıldığını ifade etmiştir..Öte yandan..Yukarıda da belirttiğim gibi bu suçları işlemiş olsa bile bahsi geçen suçlar 16 Nisan 1924 Tarihli Af kanunuyla affedilmiştir. Bir diğer Husus da : Bu Memleketin işgaline imkan tanıyan Mondros Ateşkes Antlaşmasının altında da Rauf Orbay’ın imzası vardır. Ama o bu sebeple hiç suçlanmamış, ceza almamıştır. )
c) Yani el insaf..Adam 31 Mart olayında Harekat Ordusu Baş Komutanı olan Mahmut Şevket Paşa’nın daha sonra bir suikast sonucu öldürülmesi olayı ile bile suçlanıyor. ( Bilmeyenler olur belki yazayım: 31 mart Olayı 13 Nisan 1909 da cereyan etmiş bir olaydır. Mahmut Şevket Paşa’nın öldürülmesi Yeni Türkiye Cumhuriyeti Mahkemelerinin izleyeceği ve cezalandıracağı bir suç ise niçin tam on yedi sene beklenmiştir? )
d) Giresunda şapka inkılabına karşı yapılan ve Muharrem Hoca’nın ( Ya da Şeyh Muharrem Efendi) idam edilmesiyle sonuçlanan baş kaldırıda rolü olduğu için yargılanıyor ( Ama Giresunda suçsuz bulunuyor )
İskilipli Atıf Hoca ile ilgili tüm suçlamaları, mahkemenin onun idamı ile ilgili karar verirken hangi gerekçelere dayandığını hepsini yazdım. Yazdıklarıma bakarak ’’ Ooooo bu hoca idamı çoktan hakketmiş imiş’’ Diyebilirsiniz. Mahmut Şevket Paşanın öldürülmesine karıştıysa 1910 da filan...İstiklal Harbine karşı düşmanla iş birliği yaptıysa 1923 teki ilk af kanununa kadar...Frenk Mukallitliği adlı kitabından dolayı ise 1924 yılında asılsaydı haydi eyvallah...Ama tüm bu suçlardan durup durup da 1926 da idam edilince...Hem de 16 Nisan 1924 Tarihli Kanunla geriye dönük olarak işlenmiş tüm suçlar affedildikten iki yıl sonra - aslında affedilmiş olan suçlardan - idam edilirse vicdanen ’’ İdam ’’ deseniz bile hukuken ’’ İdam ’’ Diyebilir misiniz acaba?
Bu arada.
Bir tarih öğretmeni olarak ’’ Sezarın Hakkı Sezara ’’ Diyelim.
İstiklal Mahkemelerinde İsmet İnönü’nün bile yargılanmasını isteyecek kadar sert ve bu mahkemelerin acımasız adamı olan, hukuğun tamamen dışına çıkan ( Ki normaldir. Çünkü hukukçu değildir. ) Ali Çetinkaya aynı Zamanda İstiklal Harbimizin büyük kahramanlarındandır.
T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük derslerinde anlattığımız Ayvalık Cephesi, o cephede Kuvay-i Milliye birliklerinin oluşturulması ve oluşturulan 72. Alay ile Yunanlıların püskürtülmesi ( İlk Kurşun Savaşı dediğimiz olay . ) Onun komutasında gerçekleşmiştir.