- 1278 Okunma
- 18 Yorum
- 0 Beğeni
Farklı Zamanlarda Buluşalım
"İçinden seni çıkartamadığım bir şehir burası. Kelepçesiz bir mahkumiyetle parmaklıkların ardına gizledi sevdamı. Ama mahkumiyetim sensizlik değil, hiç olmadı ki... Benim hikayem fırtınalı bir tutku, kaçtıkça daha çok buluştuğumuz zamanları biriktiriyoruz. Kalıyorum. Sana... Henüz aşık olmadım daha."
Gökyüzü pembe renge boyanır mı? Kaç ressamın fırçası dürüst davranmıştır ki? Ben daha evvel şahit olmuştum ama bu ikinci defa. Zarfın müjdesi sadece mektup değildi bu hafta. İçine bıraktığın resminde gördüm, ona sarıldım, uzandım uçsuz bucaksız bir gökyüzüne. Rengini alıyordu gül kurusu yanaklarından. O masalda yazdıkların yerleşiyordu yüzüme. İşitiyordum aşkın itirafsız hallerini, evvel zaman sevgilerin ağlattığı kadar seni. Burada pencereye çıkmanı beklemek yoktu, perdeyi çekme bahanesiyle göz göze gelişimiz yine küçücük bir andı, dokunuşların gibi gizli ve sakin. Ama ben o anın kulağını çekip öylesine uzatıyordum ki saatlerimi alıyordu gözlerini beni seyrederken kalemle barıştırmak. Nostaljik bir adamım ben. Belki bu yüzünden hala sabah koşusu için parka gelmeni bekliyorum, markette sana sıra vermeyi ve aynı şehirde telefonsuz, dudaksız sadece mektuplaşmayı maharet sayıyorum. Günümüze uyarlayamadım sevdamı. Hala gramafonda tutuyorum ellerini.
- Sen bana ya da bir başkasına değil galiba aşka aşık olanlardansın değil mi?
- Bilmiyorum hiç düşünmedim ki... Düşünmeyi hayat için kullanırım. Aşk için sadece hissetmek kafidir. Sana gelince... Bir insanı adam akıllı teslim alacak kabiliyettesin. Kuşatma altında kalan ruhum topuklarının arasında da sıkışabilir pekala. Sen yürüdükçe yürür, gölgene dokunur ama ayrılmaz bir an bile nefesinden.
Sadece beş dakikamızı almıştı hepsi. Bir alış veriş merkezinde, filmlere bakıyormuş gibi yaparken bozmuştuk sessizliğimizi. Sonra uzun sürmedi, dudaklarımız elçisi oldu milyonlarca cümlenin, bu defa gürültüsüz ve susmayı emretmek bilmeyen kocaman bir on saniye. Ve bir on saniye daha. "Neden susmak istemiyoruz?" Bir on saniye daha derken ellerinle yeter dedin ama gözlerin? Bu kez "Film başlamak üzere" anonsu gelene kadar lanetledik sessizliği...
Sonra uzunca bir süre mutlu saydım kendimi sırf bu yüzden. Hatta sen benim için bu kadar somutlaşınca yazamadığımı bile fark ettim, üzüldüm. Oysa baş başa kalıp cümlelere ihanet edilmiş bir hatıra olarak kalma niyetindeydi. Tekrar yaklaşmadın. Mektuplar son sürat gitti geldi aramızda, daha çok sevdik hayalleri. Gerçeğin tadından bahsedip ucuzlatmadık sevgiyi ama nefeslerimizin ettiği yemin aktı her cümlemizden sanki. Sende benim kadar aşık olmadın ama heyecanla sarmaş dolaş kalabildin her defasında daha cesurca.
Ve ne kadar çabuk gitmemeyi öğrettin bana. Hayatta uzaklaşmak istemediğim tek kadın oldun, hiç sıkılmadım "Seni seviyorum" diye yazıp yüz yüze her gelişimizde "Beni hiç sevmemenden."
Sonra çağırdım. Soğuk bir surat işareti yapıştı yakama, aşk dolu sözcüklerimi duyduktan sonra. Kırılmasını unutmuş yüreğim. Neştersiz gülümsemeler tam şimdi gözlerin olmadan, tık nefes bir solukta, odanın mor halkalarında bitti. Uyku asil bir ölüm gibi... Uslu bir diriliş rüyalara sığınmak. Ne tutkular gizlenebiliyor ne de ismi konmamış hayallerin dudak akıntıları. Sözlerinin hiç başlamadığı yerde kelimeler yerini eyleme bırakmaya mecburduk sanki. Buradayım. Küçük kalp gürültülerim baş ucunda. Sığınmış sana ellerim. İster sıcak ister soğuk. Sana bağlıyım. Dile benden ne dilersen artık...
- Bugün hiç gelmeyeceksin sanmıştım.
- Sabahtan beri buradaydım. Sen görmedin ama suç benim. Kendim olamamıştım daha.
- Nasıl?
- Aldığım nefesleri geri vererek. Teslim etmemek için aşkı.
Aşk var odalarda... Yalnızlığın aksine. Siyaha boyanmış duvarlara sürülen kocaman bir leke. Küçücük gölgelerimiz birleşirken sabah manasız geliyor kalbime. Sevdanın sürükleyişi var umut kokan ellerimde. Yuvasından çıkmış mutsuzluk mısralarına sus diyen bir isyan var. Gözlerin var oluk oluk maviliklerde. Tüm odalar senin. Kapıyı çal yeter.
Kadının vücudu kaldırım, dudaklarımsa yerini alıyor ayaklarımın. En uzun yolculuktur bu yanıma seni almadan çıktığım. İhanet mi? Sayılmaz. Eğer onu öptükçe sana daha çok yazıyorsam ve seni düşündükçe onu seviyorsam... Sen mi o mu? Siz aynı değil misiniz? Yoksa bir intihar türü mü sevişmenin bu argo halleri?
Sana... Başlıyorum aşık olmaya, yerine dokundukça isteksiz dudaklara. Sayıkladıkça mektuplardaki cümlelerini... İlla ki daha çok ve hevesli.
Bir an bakmaya doyamasam... Sessizliğin arkasına sığınıp saklanmadan köşe bucak kaçsam gözlerinden, ellerinden, gülüşünden... Yok dayanamam ki... Ruhumu aşağıya çeken bir uçurumsun dilimin yetişemediği. Sen sus demeden belki ben hiç konuşmadan... İsimsiz... Bir kağıda büyük harflerle yazıp bıraktım en sevdiğin kitabın arasına.
El yordamıyla parçalanmış sayısız sözcükler
Ben söylemeden, dudaklarımdan hızlı.
Gözyaşı çalmış pencereler ama susuz
Sudan yoksun, çapaksız gülümsemeler.
Dağınık saatleri çıkartıp koynundan
Aldırışsız ayakların ama hevesli
Ufak bir yolculuk benim seni sevdiğimi dinlemek
Sonra gitmek..gitmen gerekiyormuş gibi hızlıca
Alışmışım sanki…
Yenilgimi yüzüme vuran cevapsızlığın… Ve
Bilmek... Başka bir adamın soluğuyla hayata tutunduğunu
Kim bilir? Belki nedensiz bu kez… Ellerine bile değmemiş
Kimsesiz, aşık ve baştan çıkmış cümleler.
Aslında tek bir gün. Tek bir cümle. Sonlarına ekleyebilirsin «Ertesi...»
İlk defa... Soluk benizli bir martıya tesadüf ettim bugün, yorgundu konuşmak istemedi. Bankın soğuk köşesinde dağılan saçlarımı çekiştirdim sanki gelecekmişsin gibi telaşla. Yoktun oysa. İlk defa...Gazete küpürlerinde sevgiyle başlayan cümleleri aradım uzun bir aradan sonra ilk defa... Sıcak bir çayın demli busesini kondurdum dudaklarıma. Tatlıymış geldi ilk defa... Ne yudumdan arta kalandı ne de pervasız gözlerimin esirgediği saçlarından ayrılabiliyordu kararsız cümlelerim. İlk defa bu denli aşk koktum bu sabah. Sevimsiz gelmedim aynayla dertleşince, yıllara sarılmadım.Utanmadım çaresizliğimden, nasılsa gelecektin buraya eninde sonunda. Ve ilk defa gözlerimiz kavuşacaktı. Belki sonra...
Sahiplenmeye alışmadığım yüzlerce kavram terk edecekti beni. Sen susarken ben başlatacaktım minik kalp gürültümü, rüzgarın şamatasından ayrıştırıp kimi zaman olduğum gibi küçük ve sevimli adam olacaktım sarılmaya çalışırken. Ama konuşmayı unuttum ellerim tenini daktilo yerine koyduğundan beri. Öyle hızlı ve ilhamla yazıyorum ki satır başları belli olmuyor, ihmal ediyorum hatta noktalamaları ve sen hiç umursamıyorsun. O halde sen konuş... Çıplak nefesin kaç dil biliyor? Öğret bana en karmaşık olanını uzun uzun. Öğret ki bir daha buluştuğumuzda tercüme ettirmeden çevirebileyim kendi dudak harflerime. Ve sen...
Keşke damar duvarlarımı harabeye döndüren bir hayal olmasaydın. Kokunu bağışladım yine de, silik suretler kaldı geride. Camın arkasından o kadar çok baktım ki güzel gözlerine. Heyecanlı nefesimin buğusunu kucaklamaya yetmedi ellerim. İz kaldı. Ne yazmalı? Yorucu olmadan adını heceliyorum gecenin kapanan gözlerine. Bu gece kalacaksın benimle. Işığı söndüreceğim kendi ellerimle ve simanı yerleştireceğim gökyüzüne. Sonra bulutlar asılacak duvarlarıma ve semti yalnızlık olan eski bir şarkıyı mırıldanacak dudaklarım ta
ki dudakların susturuncaya değin. Kokun bitirecek yaz telaşını, baharı bulaştıracaksın defalarca ve ben seni hapsedeceğim bakışlarımda... İyi uykular.
Şimdi uyu ve hiç açma gözlerini ben dönene kadar geri. Gitmiş sayılmam böylece veya vazgeçmemiş. Uyu... Rüyasız bir ayrılıkla elveda demeden kanayan kanatlarına güvercinlerin. Uyu... Henüz kalbime saplanmamış bir gölgen varsa onu da getir bir dahaki buluşmamıza. Uyu... Benim gibi yap ve hiç uyanma olur mu?
YORUMLAR
Yazılarını devamlı okuyorum kardeşim
ve her seferinde, ne büyük yazıyor diyorum
ve bir gün bu ismin kitabını raflardan satın almak istiyorum
son iki yazını da okudum
fakat yoruma kapalı?
Tebriklerimi bırakıyorum değerli kaleme...saygımla
Umut Kaygısız
Umut sen gri bulutlara bakma.
Her yerde olacaktır, karşına çıkacaktır o bulutlar. Asıl olmadığı yerde şaşır...
Sen o kalemini yere hiç düşürme; hep elinde kalsın...
Umut Kaygısız
hep diyorum!!okunası bir kalemsin...diyeeeeeeeee
kutladım!!!emeği..saygımlaaaaaaaa..yine
Umut Kaygısız
Umut Kaygısız
Umut Kaygısız
Farklı zamanlarda farklı bedenlerde
Buluşmakmı umudumuz şimdi.
Sevgi rüzgarında parçalanmış sözcükler
Bizi ayırdı mı?
Gözyaşılarımz akarken susuz çöllere
Aldırmadan aşk feryatlarına farklı zamanlarda buluşma umudu sarmış kalplerimizi.
......................
Harika bir yazı yine sevgili Umut'tan..
Kutlarım sevgi ile kal..
Umut Kaygısız
ben kırkızı ışıklarda anlarım on snaiyelerin ne kadar uzun bir süre olduğunu
tereddüt anı
veya her hangi bir ikilemdeki karar verme yetisinin insanın ömürünü
ne kadar uzatan bir on saniyenin hakimiyetini...bütün bunları geçmek bilmeyen on saniyede kırmızı ışıkta keşfederim.
şimşek hızına erişmek pek işime gelmesede yinede zamanı uzatmayı sevemedim yıllardır.
bir bakıştan bir bakışa kilitilendiğinde yürekler
ortaya çıkan çoğu kez bir trafik kazası oluyor ki
hepimiz buna aşk diyoruz...gerisi zaten teferuat.aşk kendi mecrasından akıp gidiyor...
güzel bir öykü okumanın hazzını yaşattığınız için teşekkürler şair.
Umut Kaygısız
Umut Kaygısız
Teşekkür ederim.Ziyaretiniz önemliydi benim için.
Aşk çarpması, hiç bir şeye benzemez,
insanın bütün dünyası alt üst oluverir bir anda.
Unutursun kendini ve başlarsın karşındaki için yaşama.
Bir dakilık geçikme atar insanı umutsuzluklara ve bir dakika
fazla beraberlik değer her türlü çılgınlığa..
Yaşayanlar bilir. Öyle değil mi ?
Sevgiler :))
Umut Kaygısız
Ah Minel Aşk....
Aşk: yazdırır...
Aşk:coşturur...
Aşk ince ince sızlatır her bir noktayı...
Aşk:bakışlardaki manayı en iyi hissedendir...
Aşk:ayak bilğinden saç telinin ucuna kadar uzanan, mahsende kalmış,tadı tam deminde,izi her dem dilinde,yüreği iki nefesin zikrinde esirdir,Züleyhadır-Yusuftur , bilene...
Aşk: Acı çekerken,şerbet niyetine yudumlamaktır .
Aşk: Çok uzaklarda da olsa sinesinin kokusunu hissedip içine çekmektir...
Aşk işte.Deli divane etmeden gidermi baştan.Hem zaten gitmesini diyelen kim...?
Yârdan gelen hoş gelir, sefalarıyla gelir..
Acı da olsa bal-şerbet niyetine içilir son damlasına kadar...
Biz aşk-ı aldık-öptük-başımızın üstüne koyduk...Vesselam...
SULTAN HÜRREM tarafından 8/15/2011 3:05:12 PM zamanında düzenlenmiştir.
Umut Kaygısız
Şimdi uyu ve hiç açma gözlerini ben dönene kadar geri. Gitmiş sayılmam böylece veya vazgeçmemiş. Uyu... Rüyasız bir ayrılıkla elveda demeden kanayan kanatlarına güvercinlerin. Uyu... Henüz kalbime saplanmamış bir gölgen varsa onu da getir bir dahaki buluşmamıza. Uyu... Benim gibi yap ve hiç uyanma olur mu?
Aşk üzerine o kadar çok yazılar , şiirler yazılıyor ve yorumlar yapılıyor. Ama siz imgeleri ustaca kullanarak ortaya sihirli bir yazı çıkarmışsınız. Keşke böyle hayallerde kalmayan öyküler gerçekten yaşanabilse...
Sevgi üzerine hayal ve gerçek karışımı harika bir yazı okudum. Kutluyorum sizi, sevgilerimle...
Umut Kaygısız
Sizi okumak insanın kendi gizleri ile yüzleşmesi gibi.
Çok naif bir üslubun kelimelerle dansı...
Şairin dediği gibi,
resmin rehindir gurbetimde
gurbetimde sesleri aşındırmış kimliksiz bir kasaba
ve senin kederini ıslatan o yağmurlar rehin
alnı özlemle dağınık bir akşam getirdim sana
sar, büyüt ellerinle, konuk et sıcaklığına
konuk et kanatları kanatılmış kuşlar getirdim sana...
Tebrikler çokca.
Saygılar
Umut Kaygısız
O qué
yazarak seslenmeniz kafi:p
Mutlu kalın!
Böyle güzel betimlemelerle bezeli yazılar okudukça, "ah ahh ben neden böyle renkli ve daha yaratıcı imgeler kuramıyorum " diye geçiriyorum içimden :) Keyifle okudum yazarım.. Okurken hissettirenlerdensiniz. Tebrik ederim, sevgilerimle.
Umut Kaygısız
Umut Kaygısız
yoktur rengi rüzgârın
ağacın sancısını bilemeyiz yaprağını dökerken
hayallerimizin bedeni
şiirin kokusu yoktur
ama hepsinin bir iç çekişi vardır.
Aşk işte
bir iç çekiş
bir muamma
ve bir hayal
ve bir ölüm ki
eyvah!
Kaleminin iç çekişini duydum Umut
takdirlerimi ve selamımı bırakıyorum
Kutlarım Arkadaşım
Umut Kaygısız
Yukardaki yorumu da okudum ve öyküde onun hissettiklerine katıldığımı farkettim.Güzel duygular var ama gerçek aşklar
var mı?Ona düşlerde bile yaklaşmaya bunca korkak iken .Nostaljiyi yaşarsın ancak . belki bir sinemada bile yan yana oturmak sadece düştür ,beklenen ,hiç gelmeyen özlem yüklü mektupların düşü..Deniz kıyısında yalnız seyredersin martıla-
rın denize inip yükselişini nasılsa bütün güzel düşler gibi yalnızca düştür düş ,o kadar ..Tamam artık neredeyse yeni bir öykü de ben yazacağım. Kutluyorum sizi, beni biraz da bana götürdünüz . Düşlerde ,hayellerde yaşayan mı benim yoksa gerçeklerin içinde yaşayan mı yoksa dünyanın üzüntüsünü yüreğinde taşıyan mı ? sevgi ve saygılarımla.
Umut Kaygısız
Aşk var odalarda,henüz dokunulmamış; tertemiz.
Gecenin bu saatlerinde okuduğum mükemmel bir yazıydı. Tanıdık bir şeyler sezinliyorum her defasında.Her cümlede yürür gibi oluyor,sonra irkiliyorum oturduğumun farkına vararak.Gözlerimde devamını okuma hırsı, alelacele.Bir şeyleri tamamlamaya çalışıyorum beynimde.Ne zaman tam bu işte desem de hep bir uyanıklık hali; dünkü uykusuzluktan kalan.Bir "sır"devamını merakla beklediğim.Kendini göstermeyen bir yüz var örtünün altında.
Kayıp gittim cümlelerde,sarsıldım en ufak dalgınlığımda...
Oldukça samimi ve açık bir dille söylemem gerekirse; bu gece tanıdık bir öyküyü okudum sayenizde.Ne mutlu benim gibi okuyanlara.:)Yürekten teşekkürler.